GELENEKSEL TIP VE PİLPUT MUCİZESİ -ll-
Geçtiğimiz senelerde Roche’un ABD Genel Müdürü şu mealde bir demeç verdi.
Dedi ki; “yaptığımız hiçbir ilaç hastayı iyileştirmez, hastalığın belirtilerini ortadan kaldırır, hastalığın tahammül edilecek seviyede sürdürülmesini sağlayarak, ilaç satmamıza yol açar.”
Amerika’da üç sektör küresel Yahudi lobisinin kontrolü altındadır: Bunlar, Finans - bankacılık - merkez bankacılığı, silah ve ilaç sektörüdür.
Konumuz ilaç sektörü olduğu için bu mevzu üzerine konuşacağız: Kuran-ı Kerim’de her hastalığa karşı şifa yaratıldığı belirtilmektedir; “Allah yarattığı her bir hastalık için mutlaka şifasını yada devasını (ilacını) yaratmıştır.”
Ancak Amerika’nın ilaç devleri ve bunların kurduğu dünya sağlık sistemi, hiçbir hastalığın kalıcı olarak tedavisine imkân vermediği gibi insanlığa karşı büyük cinayetler işlenmektedir.
“Modern tıp” dedikleri ve insanın madde ve ruhun birleşiminden meydana gelen yapısını tıpkı bir makine gibi görerek mekanik modellemelerle çözmeye çalışıyorlar.
Doğu Türkistan - Çin tıbbında geçen akupunktur ile tedavi, kaplıca tedavisi gibi metotlar yeni yeni kabul edilmiştir.
Vücudun bir elektrik sistemine sahip olduğu insan tarafından bilinmezken, sinir sistemi üzerinden yürüyen elektrik akımı (fiber optik kablolar) yakın zamanda keşfedilmiştir.
İnsanı yaratan Yüce Allah, bildiğimiz, bilmediğimiz henüz anladığımız, anlamadığımız her şeyi bilen Ulu zattır.
“Her şeyin şifasını yarattık” diyorsa mutlaka yaratmıştır.
Bu nedenle geleneksel tıbbımız, her geçen gün önemini artırarak bize ufuk açmaktadır.
İbn-i Sina’nın “El-Kanun fi't-Tıb” isimli tıp kitabı çok önemlidir.
Tarihçi Ahmet Almaz, bu kitaptan elde ettiği bilgiler ile insan bağışıklığını artıran, vücudu yenileyen, mukavemet gücünü artıran bir maddenin ismini keşfetmiştir.
Bu madde; Latince ismi “Artemisia annua”, Türkçesi ile “Tatlı Pelin Otu”, “Peygamber Süpürgesi”, “Kâbe Süpürgesi”, “Yavşan Otu” olarak da bilinen bir ‘ot’un özütüdür.
Hammaddesi bitki olduğu için vejetaryendir, bitki özütüdür, aromatik bir bitkidir, papatya ve ayçiçeği ailesi karışımı genetiği olan bir bitkidir.
Bu bitki parfümeri ve yiyecek - içecek endüstrisinde kullanılmaktadır.
Doğal antioksidandır.
Yüzyıllardır geleneksel Çin tıbbi tariflerinde, ilaç hammaddesi ve tıbbi bitki olarak kullanılmaktadır.
“Gıdanız ilacınız olsun, ilacınız gıda olsun” felsefesine uygun bir bitkidir.
İşte bu bitkiyi Dr. Gülten Erdem Ünlü “El-Kanun fi't-Tıb” kitabında geçen tarife göre işledi ve özütünü çıkardı. “Böylece dünya ilaç devlerine meydan okudu.”
“Bizim ilacımız gıda olacaktır.
İnsan bünyesinin kabul edeceği organik formatta olacaktır.
Tabii beslenme yolu ile alınarak vücut mukavemet kazanacaktır…” dedi.
Bu ilaç, böyle keşfedildi.
Vücudun direnç kazanmasını sağlayarak gribal hastalıklara karşı mukavemet kazanılması veya hafif atlatılması, şeker hastalığının tesirlerinin azaltılması, astım-sıtma-KOAH gibi hastalıkların tesirlerinin azaltılması, karaciğer hastalıkları, çeşitli kanser türleri, tümörler üzerinde tedavi edici etkisi olduğu tespit edildi.
İmmün yetmezlik, tedavisi olmayan kaşıntı - yara gibi rahatsızlıklar, iktidarsızlık gibi sorunların çözümüne fayda sağladı.
Bu özütün, antioksidan, yaşlanmayı önleyici, antienflamatuvar (iltihabi hastalıkları önleyici), anti-mikrobiyal bir organik madde olduğu ortaya çıktı.
Bu çığır açan buluş, Ahmet Almaz’ın araştırması, Dr. Gülten Erdem Ünlü’nün şifalı elleriyle, muazzam laboratuar çalışmaları yapması sonucunda imal edildi.
Bu ilacı kullanan arkadaşlara sordum:
Birçoğu, “viagra-cialis” gibi damar genişletici, kör edici ve ani kalp krizlerine sebep olan iktidarsızlık ilaçlarından üstün olduğunu, tedavi ederek insanları tabii yoldan sağlığına kavuşturduğunu söylediler.
Biz, geleneksel tıbbı, organik tedavi metotlarını neden benimsiyoruz?
İnsanın yaratılış formatına uygun olduğu için.
Günümüzde kimyevi gübreler yerine inek mayısı, tavuk-güvecin gübresi gibi doğal gübreler, solucan gübresi gibi organik gübreler tercih ediliyor.
Neden böyle yapılıyor?
Çünkü bitki kökleri de kimyasal olan, taş formatında olan maddeler yerine organik olanı istiyor.
Bize diyor ki; “kimyevi gübreler kökümü yakar, ömrümü kısaltır, toprağı zehirler, yapraklarımı döker, meyvemi eğri büğrü yapar, beni kuş -kurt yemez, vereceğim meyvenin tadı tuzu olmaz”.
İşte bu uyarılar, bizi tabii olan, doğal olan, Allah’ın yarattığı gibi olan ürünü tercih etmeye yöneltti.
İşte bu noktada “PİLPUT” denilen bitki özütü ortaya çıktı.
Tabii olan maddeler insan kanına, vücuduna kolayca girebilen, sindirilen maddelerdir.
Bu maddelerin atom çapları, emici hücrelerin çapından büyük olursa vücut bu maddeyi almadan dışarı atar, aç kalırız.
Bir nano metre (1 nm Matematiksel olarak 1×10-9 -1 çarpı 10 üzeri eksi 9- cm’dir.) bir santimin milyarda biridir.
Yan yana gelmiş 10 hidrojen atomu = 1 nm’dir.
İki hidrojen bir oksijen atomundan müteşekkil su molekülü, emici kılcıkların deliğinden kolayca geçer, eğer bu madde formatı daha kalın bir yapıda olsa idi vücut tarafından emilmeyecek, susuzluktan ölecektik.
İşte bu formata organik format, vücudun yapıtaşlarına uygun format, doğal format adını veriyoruz.
“Pilput” bu yönü ile koruyucu hekimliğin, genç kalmanın sırlarını ihtiva eden muhteşem bir şey.
Allah, İbn-i Sina’ya rahmet etsin.