ERKEKLER HEP SUÇLU DA KADINLAR ÇOK MASUM MU?
BUYRUN, KADINLARIN CENAZE NAMAZINA
Erkekler hep suçlu da kadınlar çok mu masum? Buyrun, kadınların cenaze namazına!
Kadınlar Platformu bir ilki gerçekleştirerek, erkekleri namazdan kovdu ve kendileri ölen kadının cenaze namazını kıldı...
Cenaze namazını becerip, kılmaları güzel bir ilerleme de erkekleri niye kovdunuz?..
“Kadına şiddet” için yapılan mücadeleler mutlaka olmalı, ama nasıl?..
Bu işin yöntemi, tamamen odağından sapmış vaziyette ve bu gidişle kadınlar, erkeklerden fazla zarar görecekler...
Ortada görünen o ki suçluların tamamı erkek olmuş!..
Nasrettin Hoca'nın evi soyulmuş ama her gelen Nasrettin Hoca'yı tedbir almayışı yüzünden suçlamış... Sonunda Hoca dayanamamış isyan etmiş!..
Hoca; “Tamam da hırsızın hiç suçu yok mu?” demiş...
Kadınlara şiddetin sebebi nedir?..
Ciddi bir çalışma neden yapılmıyor?..
Devlet politikası dahil, kadınların aile yerine, kapitalist ekonomiye katılmalarının teşvik edilmesinin sonuçlarının böyle olacağı zaten belli değil miydi?..
Senelerdir “kadın-erkek eşitliği” diyerek, kadını erkeğe rakip yapanların hiç mi suçu yok?..
Daha da ileri giden kadın derneklerinin sapık, sorumsuz, aşırı sloganlarının ve davranışlarının erkekleri kadınlara, kadınları erkeklere düşman yapmasının sonuçları, maalesef çok acı oldu...
Erkekleri suçlayarak, cenaze namazından bile kovan kadın platformunun bu yaptığı, aşırı sorumsuz ve ve anormal davranış, kadınlara fayda değil, zarar verecektir...
Kadın, erkeğin tamamlayıcısıdır...
Yani bir elmanın iki eşit yarısıdır ve kimse kimseden üstün değildir...
Elmayı tamamlamak için bu iki yarımın bir araya gelmesi, teşvik edilmesi gerekir...
Ailenin sorumluluklarıyla birlikte korunması gerekirdi...
Ne yazık ki aile, bir şekilde bireyselleşti ve dağıldı...
Devletin ve kadın derneklerinin çarpık politikalarıyla kadın-erkek düşmanlığı devam ediyor...
Bunun zararını da her iki cins çekmektedir...
Allah akıl fikir ihsan etsin...
*
Şu sağlık sisteminin maşallahı var!..
ŞU SAĞLIK SİSTEMİNİN MAŞALLAHI VAR!..
Beş yıldız hastaneler var da biz niçin gidemiyoruz?
Uzun zaman hasta olsak da randevu alamamaktan dolayı kendi yağımızla kavruluyoruz, nereye kadar gideceksek gideriz, yapacak bir şey yok...
Bizim mahallemize en yakın iki hastane var; biri Mimar Sinan, diğeri Beykent Hastaneleri... Eskiden gece acile bile gittiğimizde perişan oluyorduk, randevu ise hiç alamıyoruz...
İstanbul'un diğer hastaneleri bize çok uzak ve trafik çok yüksek; yollarda ölme riski de var...
Her neyse cildiyeye bu iki hastaneden randevu alamadık...
Sağlık Bakanlığı telefonundan şikayetimi bildirdim, “15 gün içinde randevu yokmuş” dediler...
“Kardeşim, 15 gün sonra olsun” dedim; o da olmuyormuş...
“N'olacak” dedim...
“Kayıt açalım” dedi...
“Aç” dedim...
Kayıt neyse!..
Meğer beni yarışmaya sokmuşlar haberim yok...
Yaklaşık 20 gün sonra telefonuma bir bilgi geldi: “Cildiye polikliniğinde bulunan randevuyu onaylamadığınız için randevu talebiniz iptal edildi...”
Çok ilginç...
Meğer mesaj olarak verilen bilgi, günlük veya yarım günlük değil, internetteki sahtekâr satıcılar tekniği gibi: “x dakikaya kadar onaylayınız” yazıyormuş...
Her neyse biz randevuyu, birkaç dakikayla kaçırmış olduk...
Yarışma gibi bir şey, şans meselesi...
Treni dakika farkıyla kaçırmışız...
Resmen hastalarla oyun oynuyorlar!..
Cemi cümlemize geçmiş olsun, bir dahaki bahara kaldık...
İnanın, bu memlekete hiç liyakatli bir insanın gelmemesi tesadüf olamaz... Çünkü liyakatli insanlar ilkelidir, kimseye yalakalık yapmazlar ve de çağrılıp, görev de verilmez...
Bu ne acaip-garayip materyalist bir sistemdir ki herkesi perişan ediyor...
Orada bir köy var, uzakta o köy bizim köyümüzdür... Orada bir hastane var uzakta da o hastaneye kimler varıyor, şimdi onu merak ediyorum...Yola devam...