KÜLTÜR BAKANLIĞI HANGİ SANATKÂRI KORUYOR?
Cumhurbaşkanımız, 24.01.2023'de Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri Töreni'nde önemli bir konuşma yaptı... (*)
"Bir toplum kültür ve sanat alanındaki birikimi kadar güçlüdür"
Savunmada, ekonomide ve diğer alanlarda elde edilen kazanımların kalıcılığı da kültür ve sanata bağlıdır... Kültür ve sanat açısından zayıf toplumlar, saman alevi gibi sönüp gitmişlerdir.
İnsanlık tarihine baktığımızda bunun sayısız örneğiyle karşılaşıyoruz.
Nice güçlü ordunun bugün esamesi okunmuyor. Fakat sanatta çığır açmış, kendi özgün kimliklerini icra etmiş özgün toplumlar dimdik ayaktadır.
Cumhurbaşkanımız her zaman olduğu gibi kültür konusunu da özetlerken isabetli ve usta cümleler kuruyor...
Kültürün önemini vurgularken kesinlikle abartmıyordu...
Kültürel zenginliğe sahip olan ülkeler, dünya medeniyetine büyük katkılarda bulundukları gibi, kendi toplumlarının da uzun vadede istikrarlı bir şekilde ayakta kalmalarına vesile olmaktadır...
Gel gelelim kültür ve sanata kültür bakanlığı bu kadar önem veriyor mu? Ya da hangi eser ve sanatkârlarımıza destek veriliyor?..
Ben şahsen 45 senedir kültür konusuyla ilgilendiğim halde böyle bir destek bir yana en ufak sanat toplantılarına bile kurumsal olarak çağrılmadım...
Yaklaşık 50 görüntülü esere imza atmış biriyim; aynı zamanda yurt dışı film festivallerinde jüri üyesi olarak çağrıldığım halde ülkemde hiç bir toplantıya çağrılmadım...
"Beni Yuvada Unuttular" romanım, sosyal medyada 10 puan üzerinden genelde 9,5 alarak bütün romanları solladığı halde Kültür Bakanlığının dikkatini çekmedi...
1. Baskısı yapılan romanın yorumlarında bu romanı okuduktan sonra intihar etmekten vazgeçen insanlara şahit oldum...
Bir çok akademisyenimizin övgüsüyle karşılaştım, bazı gençler "en az 20 sene tecrübe kazandım, şimdi hayatımı yeniden düzenledim, şimdi daha azimli ve mücadeleci oldum..." diyor...
Kültür Bakanlığı ilgilenmese de yüzlerce okuyucumun geri dönüşleri beni büyük ölçüde memnun etmiştir...
Ödül falan beklemiyoruz, çok şükür, ödülümüzü beğenileriyle okuyucularımız veriyor!..
Bundan dolayı romanımızın 2. baskısı da yapıldı...
Bize moral takviyesi yapan dostlarımız da sağ olsunlar...
Kültüre verdikleri bu destek ve hassasiyetlerinden dolayı buradan herkese teşekkür ediyorum, hepsinden Allah razı olsun...
Az da olsa bazı dostlarımız, okuduktan sonra beğendikleri için herkesin faydalanmasını düşünerek, şahıs olarak 40-50 kitap alıp, dağıtmışlardır; hepsine teşekkür ediyorum...
Ne yazık alanında tek kitap sayılan bu gerçek roman, Çocuk Esirgeme Kurumu, Milli Eğitim ve de Kültür Bakanlığı tarafından alınmadığı gibi her hangi bir destek ödülü de verilmemiştir...
Her türlü kitabı çok sayıda alan bakanlık, bizim kitabımızı niçin almadı?..
Kültür ve sanat böyle mi desteklenecek?..
Cumhurbaşkanımız sanata ve sanatkâra önem verdiğini söylerken, bakanlarımız neden kültüre önem vermiyor?..
Türkiye Cumhuriyeti Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, belediyeler gibi kamu kurumları, bu tür sayısı az ve önemli kitapları neden değerlendirmeye almazlar?
KÜLTÜR BAKANLIĞI ÖDÜLLERİ KİME VERİLİYOR ?
Cumhurbaşkanımız kültür ve sanatı destekliyor ve bunu konuşmasında da belirtiyor... (*)
Gel gelelim, uygulamalarda bir sıkıntı var...
Desteklerin ayırım yapmaksızın yapıldığına inanmak isterim... Zira bizi niye bir köşeye ayırdılar(?!)
Sadece Beni Yuvada Unutmadılar, beni bir sanatkâr ve yazar olarak da unuttular...
Kültür Bakanlığının ödüllerine baktığımda çoğu ödül ve mali desteğin yerini bulmadığını görüyorum...
Bazı filmlerin nasıl ödül ve de maddi destek aldığını da cidden merak ediyorum!..
İçinde neredeyse her sahnede yakın plan sigara içen kahramanlarımızın olduğu filmler, eşcinsellik içerikli filmler, ahlaksızlığın zirveye çıktığı utanç verici filmler gibi her melanete, Kültür Bakanlığı destek vermiş...
Bu ödül ve destek politikasını doğrusu hiç anlayamadım...
Bir zamanlar, TRT'ye "Beni Yuvada Unuttular" romanımızın dizisini yapmayı teklif ettim, maalesef kabul görmemişti; böyle önemli bir konu ve romanın kabul edilmeyişi, benim devlet kurumlarıyla ilişkimin sonu olmuştu...
Aylarca yazdığım senaryolarım da zahmetim de boşa gitti!..
Aradan uzun zaman geçti, kendi kendime büyük uzun metrajlı konulu filmlerin destekleri büyük olur ve de bize bu parayı vermezler, biz de bu filmi çekemeyiz diyerek Kültür Bakanlığına daha makul ve belgesel bir film için müracaat ettim...
Üstelik bu belgesel filmden benim hiç bir maddi kazancım da olmayacaktı...
Yapacağım belgesel film, Türkiye açısından, daha doğrusu toplum açısından çok önemliydi!..
Mahkumlar ve dışarıdaki aileleri ile ilgili yardım derneği olan "Kader Mahkumları Derneği" için bir belgesel yapma teşebbüsüm oldu...
Kültür Bakanlığı bu belgeselimize de destek olmadı...
Şimdi ben bir soru soruyorum:
"Toplumun yarası olan, mahkum ve aileleri gibi önemli bir konuya destek vermeyen Kültür Bakanlığının ölçüsü nedir?.."
Sanata ve sanatkâra verilen değeri biz yaşayarak görüyoruz.. Kimlerin nasıl destek aldığını da herkes iyi biliyor...
Gelelim cumhurbaşkanımızın Rami kışlasını kütüphane yapma meselesine...
Gerçekten böyle çok fonksiyonlu kütüphanelere şehirlerimizi kavuşturmak güzel bir yatırım...
Cumhurbaşkanımız konuşmasında:
“Milletler, ekonomik ve sosyal buhranlar geçirse de ayakta kalır. Türk milletinin de ayakta kalabilmesinin sebebi, bu kültürel hazinesidir... 1000 yıllık köklü bir birikime sahibiz...” dedi.
"Binlerce yıllık kültür birikimimiz olan, kütüphanelerimizdeki kitapları okuyabiliyor muyuz?.."
Bir Japon genci 1000 sene önceki kitabını rahatlıkla okurken bizler 50-60 senelik kitaplarımızı bile okuyamıyoruz...
Türk Dil Kurumunun yaptığı kelime tasfiyelerinden dolayı gençlerimizi bırakın, hiç bir insanımız kitaplardan ve de kütüphanelerden yeterince faydalanamıyor...
TDK tasfiye politikaları yüzünden şimdiye kadar yaklaşık 60 bin kelimemiz çöpe atıldı...
Bu yüzden felsefe, edebiyat, bilim ve sanat yapmakta zorlanıyoruz... Zira dilimiz iyice fakirleşmiştir...
120 bin kelimenin ancak 70 bin tanesi madde başı olarak kalmıştır...
Oysa bir İngilizce, her türlü kelimeyi bünyesine alarak, 600 bin kelimeyi aşan zengin bir dil olmuştur...
İngilizcenin yüzde 75'i ise yabancı kökenli kelimelerden oluşmaktadır...
Dil biliminde yabancı kökenli kelime almak, dili bozmadığı gibi, aynı zamanda ülkelerin dünyayla olan entegrasyonunu da sağlamaktadır...
Etimoloji, halkın değil, akademisyenlerin işidir...
Dilin kökenini etimologlar araştırmalıdır... Lisanlar, kelime almakla değil, ancak sentaksla bozulur.
Kelimeler, yabancı kökenli diyerek tasfiye edilince, mevcut kitaplar okunamaz hale geldi...
Şimdi "Nutuk, Safahat vb." kitaplar yeniden yazılıyor...
Unutmamak lazım ki büyük eserler sürekli değişim gösteren dillere emanet edilemez...
Kısacası dilimizi kabile dili seviyesine düşüren TDK politikalarını, iktidarın bizzat desteklemesini de anlamak mümkün değil...