Felsefe konusunu, bazı arkadaşlar yanlış yorumluyorlar...
“Felsefe yapmak” deyiminin “artistlik yapmak” kavramıyla uzaktan yakından ilgisi yoktur...
Öncelikle felsefenin tanımının yapılması, konunun doğru anlaşılması için şarttır.
Zira yanlış bilgiler üzerinden doğru yorumlar yapılamaz...
“Facebook”taki felsefeye yüklenen yanlış ve aşırı yorumlardan dolayı bu makaleyi yazmak zorunda kaldım...
Önce sözlükteki genel felsefe tanımına bakalım:
1- Varlığın ve bilimin araştırılması 2- Bir bilimin veya bilgi alanının temelini oluşturan ilkelerin bütünü… Tarih felsefesi, hukuk felsefesi vb...
Felsefenin alt dalları çok olduğu için ayrıntılara girmek bize zaman kaybettireceğinden doğrudan konuya yönelmemiz daha doğru olacaktır...
Felsefeden bahsederken, soyut ve teorik düşünce üretmenin topluma nasıl faydalı olacağını vurgulamak istiyoruz…
“Felsefe” denen kavramı, nerede, hangi amaçla ve nasıl kullanacağız?..
Bence felsefeyi her yerde kullanmalıyız!..
Felsefe olmadan gelişme olmaz!.. Çünkü bütün çalışmaların, araştırmaların başı felsefeden geçer... Yani bilimin kapısının açılması, felsefeye ihtiyaç duyar... Hiçbir bilim dalı, felsefeden bağımsız olamaz...
Madem ki felsefenin birinci tanımında varlık ve bilim araştırılıyor…
Felsefeyi kullanmadan bilime ulaşılması ve de bilimin gelişmesi nasıl mümkün olabilir?..
Felsefe, bilimi keşfetmez; ancak bunları yapmak için bilgiyi yönlendirecek ve geliştirecek can alıcı soruları hazırlar...
“Neden, niçin, nasıl” sorularını her zaman kullanmak zorundayız…
Kur’an anlamak da olsa, düşüncenin gelişmesi ve konuların daha iyi anlaşılması için felsefenin kullanılması şarttır...
Zaten, Kur’an’da da felsefe yapmamız için yüzlerce ayette, düşünme (tefekkür), akıl etmek, akıl yürütmek gibi Kur’an’ı doğru anlayabilmemizi sağlayacak yönlendirmeleri görüyoruz...
Demek oluyor ki dini anlamak için de felsefe şarttır!..
Diğer bilimler için felsefenin bir ihtiyaç olduğunu zaten söylemeye de gerek yoktur...
Felsefenin temel soruları, bizi nereye taşıyacak?
“Neden” sorusu, varlık ve olayın ortaya çıkışını, “niçin” sorusu amacı, “nasıl” sorusu ise metodolojiyi (yöntemi) bize veriyor.
Esas konumuz “felsefe yapmak” olmalıdır; çünkü uygulaması olmayan bir düşünce üretiminin kişinin şahsında saklı kalmasının insanlığa bir faydası olamaz?
“Felsefe yapmak” deyimini, sokak mantığıyla ele almak, bizleri konumuzun dışına iter...
Felsefe yapmak, bilginin topluma fayda sağlaması için birinci derecede önemlidir...
Peki, “Felsefe yapmak” nedir?
“Felsefe yapmak” deyiminin sözlükteki tanımı: Olayların sebep ve sonuçları üzerinde kendince soyut birtakım düşünceler ileri sürmek...
Tabii ki bu düşünceler isabetli de olabilir, yanlış da...
Mühim olan bu soruların bizi doğru sonuçlara ulaştırması için çalışmaya yönlenebilmemizdir...
Şayet bu soruları sormazsanız varlıklar âlemini anlayamaz ve bilimle ilgili çalışmaları gerçekleştiremezsiniz...
Daha doğrusu bilimin gelişmesini gerçekleştiremezsiniz...
Mesela, din bilimi konusunda Kur’an ayetlerini incelemek veya doğru anlayabilmek için bu temel soruları sormak kutsallığa bir zarar getirmez, aksine Kur’an’ın anlaşılmasına daha çok fayda sağlar...
Ayetleri anlamadan Kur’an’ı ezberlemenin kişiye ve topluma bir faydası söz konusu olamaz...
Bu yüzden Din Felsefesini kullanarak, Kur’an konusunu ve ayetleri anlamaya çalışmalıyız...
Zaten Kur’an, bizzat yüzlerce ayetinde akıl etmek ve düşünmekten söz ederek, bizleri “felsefe yapmak” için teşvik ediyor...
Felsefe konusu, sadece din için değil, bütün ilimlerin kapısını açacağından, her bilim dalı ve varlık âlemi için şarttır...
Kısacası felsefe yapmadan hiçbir konuyu, derinlikli olarak analiz etmek mümkün olmuyor...
Bu yüzden Mehmet Emin Kazcı kardeşimizin, Milli Eğitim için “felsefenin ilkokuldan başlatılması” teklifine katılıyorum. Okumaya başladığımız her kitabın hakkını vermek için ilkokuldan itibaren düşünce jimnastiğinin başlaması kadar doğru bir yaklaşım olamaz...
Tabii ki aynı zamanda eğitimde “yaparak öğretme ve öğrenme” yönteminin de mutlaka uygulaması şarttır.
Felsefe yapmak; bilimde, toplumda, kurumlarda ve de siyasette bazı yanlış değerlendirmeleri ortaya çıkaracaktır...
Bu şeffaflık operasyonu, bazı kişileri rahatsız etse bile sonuçları itibariyle fikir gelişimine ve dolayısıyla ülke kalkınmasına inanılmaz fayda sağlayacaktır...
Ne yazık ki ülkemizde “felsefe dersi” de “felsefe yapmak” da bazı kesimleri hep endişelendirmiştir...
Kabul etmek gerekir ki eleştirilere açık olmayan toplumlar, fikren de ekonomik olarak da gelişemezler…
.
Raşit Anaral, dikGAZETE.com