?>

Dalı ve yağıyla barışın, bereketin ve bilgeliğin sembolü zeytin ağacı

Hülya Ayhan

2 yıl önce

DALI VE YAĞIYLA BARIŞIN, BEREKETİN VE BİLGELİĞİN SEMBOLÜ ZEYTIN AĞACI

 

Zeytin Ağacı ve Zeytin Kuran-ı Kerimde:

Allah, 'Göklerin-Arz'ın 'Nuru'dur. 'Allah'ın Nuru'nun misali, 'Oyuk' içinde bulunan bir 'Lamba' gibidir. Lamba, bir sırça içerisindedir ve sırça, sanki ‘incimsi’ bir ‘yıldız'dır. O Lamba ki, ne doğuda, ne de batıda bulunmayan, mübarek bir zeytin ağacından yakılır. Neredeyse, ateş dokunmasa da onun yağı, 'ışık' verir. Bu, Nur üzeri Nur'dur. Allah, kimi dilerse, onu Kendi Nuru'na doğrultur. Allah, insanlar için misaller verir. Allah, her şeyin Âlimi'dir. [Nur Suresi 35]
Andolsun incire ve zeytine! Ve Sina Dağı'na, Ve şu Emin ‘Belde'ye..” [Tin Suresi 1-8]
Zeytin ağacı ve zeytin, Kur’an-ı Kerim’de övülmüş ve ondan “mübarek bir bitki” olarak bahsedilmiştir. Ayrıca eskilerden beri Zeytin ağacı, Akdeniz’e kıyısı olan tüm ülkelerde doğum, evlenme, dini törenler vb. değişik amaçlarla günlük hayatta yer almıştır.
Dalında barış var hikmet vardır!..

Uzun ömürlü zeytin ağacı ve zeytinin hikmeti:

Toprağımızın en kıymetli değerini iyice tanıma, sarılıp, koruma zamanı geldi.

Haydi, öyleyse!

Dallarıyla gönlümüze dokunan zeytin ağacının hikâyesiyle başlayalım. ‘Ulu’ gövdesine yaslanın zeytin ağacının ve ‘ömrünüzün’ en güzel hikayesini dinleyin…
Böylesine büyüleyici ve efsunlu sıfatlarla anılıyor zeytin ağaçları. Tek bir yeşil dalıyla barışı simgeliyor.
Dallarında da duygular, anılar, hatıralar taşıyor adeta.
Bir yangın sırasında, dünyanın tüm kötülüklerine isyan edip, ortadan ikiye bölünerek yanıyor zeytin ağaçları. Etrafa kömür karası bulaşıyor. Görüntüsü içinizi burkuyor, burnunuzda da zeytinlerin kokusu kalıyor.
Bu güzel ağacın hikâyesiyle ilgili bizlere birçok rivayet aktarılmakta.
İlk rivayet Nuh'a (a.s) dayanır. Tufanla cezalandırılan insanlık, afetlerin giderek azaldığını hisseder. Dünya hayatının eski düzenine dönüp dönmediğini anlamak için yeryüzüne bir beyaz güvercin gönderirler.
Güvercin ağzında yemyeşil, zeytin yüklü bir dalla geri döner. Tufan bitmiş, dünya ve insanlık arasındaki barış yeniden tesis edilmiştir.
O günden bu yana beyaz güvercin ve zeytin dalı, barışın simgesi olarak kabul edilir.
Bir diğer rivayet ise Yunan mitolojisinden…
Oraya baktığımızda çok tanıdık bir hikaye karşılıyor bizi. Atina şehrinin yeni koruyucusu bir zeytin dalıyla seçilmiş.
Rivayete göre; Zeus, meclisi toplar ve Atina’nın yeni koruyucusunun kim olacağına dair bir karar vermeye çalışılır. Bunun sonucunda ise bir yarışma yapmaya karar verilir.
Bu yarışmanın en iddialı ismi Poseidon yani ‘deniz tanrısı’, rüzgârdan bile hızlı bir at yaratır.
Göz kamaştıran bu at, meclisin dikkatini çeker.
Bilgelik tanrısı Athena ise elinde bir zeytin dalıyla gelir. Böylece zeytin ağacını temsil eden bu dal, yüzyıllar boyunca yaşayacaktır.

Bu ağaçtan bir sıvı ‘zeytinyağı’ elde edilecek ve dertlere deva olacak, yaraları hemencecik iyileştirecektir. Athena, bir zeytin dalıyla, yarışmayı kazanır. Zeytin ağaçları her yere dikilir, yerleşik düzen ve barışın sembolü olur.
Sizler şimdilik ilk bulguları yaklaşık kırk bin yıl öncesine dayanan zeytin ağacı ve zeytinyağının hikâyesinin bir kısmına tanıklık ettiniz.
Şimdi sıra geldi bu yağın nasıl elde edildiğine.
Zeytinyağı, asitleriyle oldukça zengin olan, kokusuyla mest eden, faydaları üzerine ansiklopediler yazılmış, bir meyveden çıkan en güzel sıvı; şakası yok, emek istiyor her aşaması.
Bakımı ayrı özen, yetiştirmesi bambaşka bir dünya.
Zeytinyağının yolculuğu daha dalda başlıyor. Sırıkla, elle ya da makineyle hasat edilen zeytinler bir yerde toplanıyor. İçlerindeki taşlar, yapraklar, toprak ve diğer yabancı cisimler ayıklanıyor. Sıkılmaya hazır hale getiriliyor. Ezilmemelerine, sağlam kalmalarına özen gösteriliyor.
Teknoloji bu kadar gelişmeden önce zeytinler, iki ağır taşın arasında yavaş yavaş ezilerek, iki kez bu işlemden geçerek elde edilirdi.
Teknolojinin gelişmesiyle bu görevi koca makineler devraldı. Toplanan zeytinler, bu makinelere teslim ediliyor. Öncelikle tekrar bir ayıklama işleminden geçiyor. Tüm yabancı maddeler ayrıştırılıyor. İçinde herhangi bir maddenin kalmaması çok önemli. İçine karışan bir yaprak, bir toprak parçası dahi zeytinyağının tadını acılaştırabilir, bozabilir.
Ardından ikinci işleme, yıkama işlemine geçiliyor.
Bu işlemde temizlenen zeytinler, iyice yıkanıp, kurutuluyor ve diğer aşamaya hazır hale geliyor. Bu aşamada, zeytinler çekirdeklerinden ayıklanıyor ve sadece etli kısımları kalıyor. Bu şekilde yağlar daha çabuk açığa çıkıyor, daha kolay eziliyor.
Yarı hamur haline gelen zeytinler, yoğurma ünitesine aktarılıyor. Yoğurma aşamasının ardından zeytinyağının ayrılması için hamura su veriliyor ve yağın üste çıkması sağlanıyor.

Üste çıkan yağ, tanklar yardımıyla süzülüyor ve sıvı hale getiriliyor. Sıvı haldeyken pompalanıyor ve zeytinyağı elde ediliyor. Şişelenen zeytinyağları, yenmeye işte bu şekilde hazır hale geliyor.
Böyle kıymetli, böyle bizden işte zeytinyağı. Kahvaltı masalarının ortasındaki minik zeytinlerin, ekmeği banıp banıp yediğimiz zeytinyağının binlerce yıllık bir tarihe sahip olduğunu böyle öğrenmiş olduk.
Öyleyse, çok kıymetli bir ‘ablamızın’ zeytinyağlı tarifiyle bitirelim.
Eğer zeytinyağına ekmek banarak yemeyi sevenlerdenseniz bu tarife bayılacağınızdan ‘emin’ olabilirsiniz:

Kuru domatesli, bademli kahvaltılık sos tarifi için malzemeler:

- 400 gr kurutulmuş domates

- 2 diş sarımsak

- 1 su bardağı badem

- 1 çay bardağı zeytinyağı

- 4 yemek kaşığı nar ekşisi

- Karabiber

Kuru domatesleri 4 su bardağı ılık suda bekletip ara ara karıştırarak tuzundan arındırın ve yumuşatın. Yumuşayan domatesleri mutfak robotuna alın, üstüne bademleri ekleyin.
Zeytinyağının yarısını, karabiberi, ezilmiş sarımsakları ve nar ekşisini ekleyerek mutfak robotunda çekmeye başlayın. Ezilmeye başlayınca kalan zeytinyağını ekleyin, isteğe göre tadına bakıp biraz daha nar ekşisi ilave edin ve istediğiniz kıvama gelinceye kadar çekin.
Şeffaf bir kavanoza alıp, buzdolabına kaldırın.
İsteğe göre biberiye, fesleğen de ekleyebilirsiniz. Servis esnasında üzerine ekstra mis kokulu zeytinyağı da eklendi mi, oldu bu iş. Ekmeğinizi bandıra bandıra yiyebiliyorsunuz..

Afiyet olsun!

.

Hülya Ayhan, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI