MOSKOVA
Türkiye'de gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimlerini beklendiği gibi Recep Tayyip Erdoğan kazandı.
Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'yi yönettiği ilk yıldan itibaren Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın birçok noktasında yaşanan kriz ve savaşların merkezindeki bir ülkenin başında oldu.
Amerika'nın, Irak'ı işgali sırasında Recep Tayyip Erdoğan hükümeti, Türk askerinin Irak'a girmesi için tezkere çıkardı. İlk dönemlerinde Amerikan merkezli politikanın etkisindeki Erdoğan, bu dönemden sonra ülkenin iç politikasına yoğunlaştı.
Türkiye'nin yeni siyasi şekillenmesi yönünde Türk ordusunda, yargısında ve ekonomisinde köklü değişiklikler yaşandı.
Avrupa Birliği'ne katılım için Türkiye'nin reformları yine Erdoğan'ın ilk dönemlerine rastladı.
2010 Türkiye anayasa değişikliği referandumu, Türkiye'de Anayasa'da yapılan birtakım değişiklikler, 12 Eylül 2010 tarihinde halk oylamasına sunuldu.
Batı tarafından Erdoğan'ın bu hamlesi desteklenirken 2011 yılından itibaren ABD istihbaratı tarafından Ortadoğu'daki birçok ülkede hükümetlere karşı darbeler “Arap Baharı” adı altında kışkırtıldı.
Bu dönemde Erdoğan bu çatışmaların merkezine çekilmişti.
Ortadoğu'daki savaşlarda doğrudan ABD merkezli politikayı savunan Erdoğan, oluşturulan bu süreçte Türkiye'ye mülteci akınını engellemedi.
Batı ile pazarlıklar yapan Erdoğan, mülteciler üzerinden ülkeye mali destekler alma hedefindeydi; bu konuda kısmen başarılı da olan Erdoğan, bir süre sonra bununla baş edemez hale geldi.ABD, Ermenistan, Orta Asya ve Avrupa'nın doğusunda da yeni darbeleri kışkırtmaya başlarken Erdoğan için uyanış dönemi de 2012 tarihinden itibaren başladı.
Bu tarihten itibaren Türkiye, birçok konuda daha olgun adımlar atmaya başladı.
Suriye'de bir bataklığın içine düşen Türkiye, kendi menfaatleri doğrultusunda sınır ötesi operasyonlar da dahil olmak üzere birçok seçeneği uygulamaya başladı.
Suriye'deki bazı silahlı örgütler desteklendi ve Suriye'nin kuzeyinde Kürt yapılarının geniş topraklara yayılmasını önlemeye çalıştı.
Artık Erdoğan, geçmişteki hataları sürdürmek yerine nasıl adımlar atılması gerektiği konusunda yeni bir politika izleme amacındaydı.
24 Kasım 2015 tarihinde Rusya Hava Kuvvetleri'ne ait bir savaş uçağı Türkiye - Suriye sınırında düşürülürken ABD, tam istediğini almak üzereydi.
Ancak Rusya - Türkiye gerilimi, Erdoğan ve Vladimir Putin arasında başlatılan diyalog ile sonlandı.
Amerika'nın Ortadoğu politikasına alet olmak yerine bölgede yeniden istikrar sağlanması için Türkiye, rotasını tamamen Rusya'ya çevirdi. Çünkü Rusya, Ortadoğu'da hatırı sayılır bir öneme sahipti.Suriye'deki sorunun çözümüne yönelik başlatılan Astana Zirvesi'ne, Türkiye de katılım sağlarken artık resmileşen süreç, Soçi Zirvesi’yle olgunlaştı.
Türkiye, Rusya ve İran, Suriye'deki sorunun çözümüne yönelik ortak tavır sergileyip, Suriye yönetimi ve muhalifler arasında arabuluculuk çalışmaları da başladı.
Türkiye, artık savaşın değil barışın tarafı olmayı tercih etti.
Amerika, elbette bu durumdan hoşnut değildi.
Artık batılı ülkeler, “anti Erdoğan” politikaları uygulamaya başladı.
Erdoğan ise kendisine karşı açılan savaşın farkındaydı ve bu savaşa Rusya ile ilişkilerini güçlendirerek karşılık veriyordu.
Batı, Türkiye'ye hava savunma sistemleri sağlamayı reddederken Türkiye'nin kendini korumak için kozu yine Rusya oldu.
Rusya'dan alınan S-400 hava savunma sistemleri, Türkiye ile Batı arasındaki iplerin kopmasına neden oldu.
Erdoğan artık Batı ile savaşta Rusya ile aynı kaderi paylaşıyordu. Ambargo, siyasi ve ekonomik baskılara karşı Erdoğan, yeni yol haritası belirledi.
Rusya ile ilişkiler daha da güçleniyor ve Batı ile diyalog neredeyse hiç kurulamıyordu.
Ancak Erdoğan'ın Rusya tercihi, doğru bir hamleydi.
Hem Türkiye'nin dış politikadaki konumu güçlendi hem de Erdoğan, Türk halkı için doğru tercih olarak görülmeye devam etti.
Eğer Erdoğan, bu politik hamleleri gerçekleştirmeseydi 2013 tarihinde yaşanan Gezi olayları sonrasında iktidarda kalamayabilirdi.
15 Temmuz 2016'da amaçlanan askeri darbe girişimi başarıya ulaşabilir ve Erdoğan'ın kişisel güvenliği olmayabilirdi.
Rusya'nın tüm kritik dönemlerde Erdoğan'a verdiği desteği de hatırlatmak gerekir.
Artık Erdoğan başka bir vizyondaydı.
Dış politikada profesyonelleşti ve bunun öncüsü de Rusya olmuştu. Erdoğan'ın bugün Rusya ve Putin'e karşı sıcak yaklaşımının temelinde de karşılıklı sağlanan güven etkili oldu. Çünkü iktidar döneminin büyük bir bölümünde ABD'nin politikalarına sadık hareket etmek durumunda kalan Erdoğan, birçok kez müttefik olarak görünenler tarafından açıkça ihanete uğramıştı.
Erdoğan, artık Rusya ile aynı politikaları yürüterek ihanet duygusunu üzerinden attı. Çünkü Rusya, Erdoğan için daha güvenilir bir müttefikti.
Bu doğrultuda da ilişkiler savunma sanayi, enerji alanındaki işbirlikleri ve ekonomik ortaklıklarla pekişiyor.
Erdoğan için artık bu süreçte atılması gereken önemli bir adım daha var.ABD destekli Kiev rejiminin provokasyonları sonucunda Rusya'nın, Ukrayna'nın doğusuna başlattığı özel askeri operasyonlar hala devam ediyor.
Kiev rejimine, batılı ülkeler tarafından hala silah pompalanırken Rusya da neredeyse tüm bu batılı ülkelere karşı savaşını Ukrayna merkezli olarak sürdürüyor.
Ancak bu savaş, sadece bölgede değil tüm dünyada istikrarsızlığa sebep olmaya başladı.
Savaş nedenli ekonomik sorunlar, dünyadaki gıda sorunları ve bölgedeki çeşitli sorunlar birçok ülkenin zorluklar yaşamasına neden oluyor.Erdoğan, savaşın ilk anından itibaren objektif bir şekilde arabuluculuk görevi üstlendi.
Hem Vladimir Zelenskiy hem de Vladimir Putin ile ayrı ayrı ilişkiler sürdüren Erdoğan, sivil can kayıplarının önüne geçilmesinin yanı sıra gıda sorunlarının giderilmesi için politikalar üstlendi.
İstanbul'da imzalanan tahıl anlaşması, gıda krizinin çözümünde bir nebze de olsa fayda sağladı. Ancak anlaşmanın tam anlamıyla uygulanmaması Rusya'yı huzursuz etse de İstanbul’da imzalanan bu anlaşmanın başarısız olduğunu düşünemeyiz.
Rusya'nın Ukrayna'daki özel askeri operasyonlarının üzerinden neredeyse 1 yıl 3 ay geçti.
Karadeniz'in güvenliği başta olmak üzere birçok sorun hala birçok ülke için kaygıya neden oluyor.
Bölgenin en güçlü ülkesi olan Türkiye ve en güçlü figür olan Recep Tayyip Erdoğan'a bu dönemde büyük iş düşüyor.
Batılı ülkeler, barışın değil savaşın tarafı olduğundan savaşın sonlandırılması için bir çabaları olmuyor. Aksine bu ülkelerin, savaşın daha da körüklenmesi için yeni hamleleri oluyor.Ancak hem Rusya'ya hem de Ukrayna'ya karşı aynı mesafede durmaya çalışan Türkiye, bu yeni dönemde daha fazla sorumluluk almaya çalışacak.Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yakın zamanda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir görüşme gerçekleştirmesi çok büyük bir olasılık.
Bu görüşmede Ukrayna ile müzakere konusu tekrar masaya konulacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın aynı şekilde Ukrayna lideri Zelenskiy'i de savaşa karşı ikna için özel girişimleri olacaktır.Bunun en önemli nedeni ise bölgedeki ekonomik istikrarsızlıktan Türkiye’nin de fazlasıyla etkilenmiş olması.
Bu krizin aşılması için bölge güvenliği de önemli.
Eğer Erdoğan bu amacında başarıya ulaşırsa Türkiye'deki mevcut ekonomik buhrandan çıkış da daha kolay olacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bunun farkında ve bu nedenle kısa zaman içerisinde somut adımlar atacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hem Rusya hem de Ukrayna tarafındaki saygınlığını göz önünde bulundurursak başarısız olması için hiçbir sebep yok.
Tabii ki Zelenskiy, batılı patronlar tarafından engellenirse Erdoğan, Ukrayna tarafında aksaklıklarla karşılaşabilir. Ancak Erdoğan, Rusya'yı müzakereler için ikna edebilir.
Tüm bu gerekçeler, yeniden seçilen Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dış politikadaki ilk hamlesinin ne olacağını da gösteriyor.Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni dönem başlangıcındaki mesaisinin büyük bölümünü Ukrayna'daki savaşın sonlandırılması için harcayacaktır.