Erdoğan, Rus üslerinin Suriye’de kalmasını ister
MOSKOVA
Vladimir Putin yine büyük bir basın toplantısı düzenledi. Her yıl geleneksel hale getirdiği basın toplantısında, geçtiğimiz yıllara göre Vladimir Putin’in savunma taraflarını da gördük. Örneğin; Ukrayna’daki özel askeri operasyonlara dair geçtiğimiz yıllarda daha atak ifadeler kullanan Vladimir Putin’in gündemi aslında değişmişti.
Bunun temel nedeni; maniplasyonda master yapan batılı politikacılar ve batılı medya gruplarının iddiaları idi.
Öncelikle Amerikalı bir gazeteci, basın toplantısı sırasında Putin’in, Trump ile olası görüşmede zayıf kalıp kalmayacağını sorarken bunu da Rusya’nın da desteklediği Suriye’de Beşar Esad devrinin sona ermesi olarak gösterdi. Amerikalı gazeteciye göre Rusya, Suriye’de başarısız olmuştu.
Putin, elbette bu soruya usta bir politikacı manevrasıyla yanıt vererek, “Her şeyi, Suriye'de yaşananlar Rusya'nın yenilgisiymiş gibi aktarmak istiyorsunuz. Sizi temin ederim ki, öyle değil. Neden olduğunu söyleyeyim. Zira biz Rusya olarak 10 yıl önce orada bir terör yuvası kurulmaması için geldik” dedi.
Putin doğru söyledi. Eğer Rusya, Esad iktidarını desteklemeseydi, IŞİD’in yenilgiye uğratılması söz konusu bile olmayacaktı. IŞİD tehdidine karşı Rusya hem Türkiye, hem Kürt gruplar hem de Esad ile koordineli çalıştı ve IŞİD’e karşı kazanılan zaferde Rusya’nın asıl amacının bölgeyi terörden temizlemek olduğu gerçeği yatıyor.
Rusya hala Orta Doğu’da dikkate alınan ve çekinilen bir süper güç. Rusya, Beşar Esad hükümeti ile 49 yıllığına Rus üslerinin varlığına dair anlaşmalar yaparken aslında burada kalıcı olacakmış gibi bir anlam çıkarılabilir. Ancak Vladimir Putin’in dikkat çektiği bir konu var. Rus üslerinde Rus askeri güçleri yoktu. Burada donanımlı az sayıda Rus askerleri ve uzmanları vardı. Rus güçleri, Esad’a hava gücü desteği veriyordu. Bugüne kadar da Rus birliklerinin silahlı gruplarla çatışmaya girdiğine dair ne resmi bir açıklama ne de görüntü gördük. Bu da Vladimir Putin’in, “Suriye’de yenilgiye uğramadık” sözlerini destekliyor.
Peki Rusya, Suriye’de kalıcı olacak mı?
Vladimir Putin, Hmeymim Hava Üssü ve Lazkiye’deki deniz üssünün insani amaçlarla, Suriye yönetimiyle koordineli bir şekilde kullanılabileceğini söyledi.
Vladimir Putin’in Suriye’deki politikası, emperyal bir politika değil. Eğer öyle olsaydı Rusya’nın buradaki yaklaşımı daha katı olabilirdi. Kaldı ki Rusya’nın Suriye’de ağır bir askeri hamlesi de olabilir buna dair tüm güçlere ve batılılara ‘rest’ çekebilirdi.
Batılıların, “Rusya, Suriye’de yenildi” gibi bir algı oluşturması, Vladimir Putin’in açıklamasıyla çürütülmüş oldu.
Şimdi Rusya ve Suriye’nin yeni yönetimi arasında buradaki üslerin durumuyla ilgili görüşmeler olabilir. Rusya, buradaki üslerinde görevlerini icra edebilir. Ancak bu üslerin kimseye tehdit oluşturmayacağını da anlamak gerekir.
Rusya’nın Orta Doğu’da bulunması, Suriye’deki tüm güçlerin, İsrail’in, Lübnan’ın, Irak’ın, İran’ın üstelik Ürdün’ün bile işine geliyor.
Bölgede dengeler o kadar hassas durumda ki, sadece batılıların bulunduğu bir Orta Doğu denkleminde sadece kan aktığına defalarca şahit olduk. Ancak Rusya’nın yer aldığı bir Orta Doğu denkleminde Türkiye’nin de kendi kişisel çıkarlarını koruyabildiğine, Lübnan’ın ve diğer ülkelerin de kişisel çıkarlarını koruyabildiğini görüyoruz. Yani süper güç olarak gördüğümüz Rusya’nın Orta Doğu’da bulunması, bölge dengeleri açısından önemli ve bu durum vahşi emperyal bir saldırganlığa karşı da önlem oluşturuyor.
Türkiye’nin çıkarlarını düşünürsek, Türkiye, Suriye politikasında tamamen haklıydı. Silahlı grupların Türkiye’ye karşı tehditleri ve Türkiye’nin toprak bütünlüğüne tehdit oluşturacak her gruba karşı Türkiye’nin de müdahalesi oldu. Kürtlerin bugün durduğu konuma bakarsak hala Amerika tarafından silahlandırılan ve güçlendirilen bir takım Kürt grupları görüyoruz. Türkiye, bu durumu tehdit olarak algılıyor ve Suriye’nin toprak bütünlüğü politikası da bu doğrultuda ilerliyor. Türkiye, olası bir Suriye federal yönetimde bile kendisine karşı büyük risklerin olduğunun farkında. Rusya’nın da Suriye’nin toprak bütünlüğü konusundaki politikası da Türkiye’nin işine geliyor.
Rusya, Suriye’nin yeni yönetimiyle Rus üslerinin durumunu görüştüğünde Türkiye’nin de onayı önemli. Suriye’deki yeni yönetimin, bu gibi kritik konularda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a fikir danışması da muhtemel.
Böyle bir olasılıkta Erdoğan ve Türkiye’nin de tavrı Rus üslerinin Orta Doğu’da kalması yönünde olacaktır.
Eğer bu olmadığı takdirde Amerika’nın desteklediği gruplar Türkiye’ye karşı tehdit olmuş olacak, Türkiye ise bölgede kan dökülmeden Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruma adına Rusya’yı da bir denge unsuru olarak görmek ister.
Bu nedenle Recep Tayyip Erdoğan’ın, Rus üslerinin Suriye’de en azından insani konularda faaliyet yürütmesini isteyeceği de aşikar.
Diğer taraftan İsrail’in Suriye topraklarındaki ilerleyişi de gayri meşru. Batılıların adaletine razı gelinirse İsrail zaten durmayacak. Suriye halkının ve yeni yönetimin de İsrail’i durdurabilecek bir gücü yok. İşte tam da bu noktada Türkiye ve Rusya’ya ihtiyaç olduğu kesin. Yoksa ki Suriye’nin toprak bütünlüğünden bahsetmek yerine hala kan akan ve bir devlet olmaktan çıkan Suriye’den bahsetmek zorunda kalabiliriz.
Sonuç olarak Rusya’nın Suriye’de kaybettiği, koca bir batılı yalanı. Uluslararası kamuoyunda Rusya’yı zayıf göstermek aslında Suriye’de sadece batılıların hüküm sürdüğü bir arzudan başka birşey değildir.
Bu nedenle yakın zamanda Rusya’nın ve Türkiye’nin Suriye’de ortak politikalar yürütmesi ve Suriye’deki yeni yönetimin çıkarları doğrultusunda hareket etmesi bölgede istikrarın en temel unsurlarından biri haline gelecektir.
Eğer aksi olursa “Rusya, Suriye’de kaybetti” demek yerine “Rusya’nın olmadığı bir Orta Doğu denkleminde batılılar kazandı” demek zorunda kalabiliriz. Elbette Rusya’nın olmadığı bir Orta Doğu denkleminde bir sonraki adımın Türkiye’ye kaybettirmek üzere yazılan bir senaryo olduğunu da görebiliriz.