MOSKOVA
Ukrayna'da, ABD ve batılı ülkelerin kışkırtmalarıyla yaşanan darbe sonrasında özellikle 2014 yılından sonra tam Amerikancı siyasiler, ülkenin siyasetinde tam yetkiyle söz söyleme hakkına erişti.
Bu yöneticiler egemen bir ülkeyi ABD'nin uydusu haline gelen bir ülke haline getirdiler.
Batılı medya o dönem bu siyasi dönüşümü "Ukrayna halkı özgürlüğü seçti" diye yorumlayarak, bütün dünyayı buna ikna etmeye çalıştı.
2015 yılında Kırım'da yapılan referandum ile Kırım halkı, daha çok güvendikleri Rusya'ya bağlanma konusunda karar aldı.
Rusya da Kırım'ı topraklarına kabul ettikten sonra Kiev rejiminin Donbass Bölgesi'ndeki sivil halka saldırılarını ve cinayetlerini bir bir kaydetmeye başladı.
Elbette Rusya, bu yaşanan soykırıma tepkisiz kalamazdı.
Her defasında Kiev rejimi, bu soykırımın durdurması yönünde uyarıldı.
Ancak Kiev rejimi, bu uyarıları almak yerine Rusya'ya karşı nükleer silah geliştirme niyetinden, NATO'ya katılma arzusundan, Kırım'ı Ukrayna topraklarına katmak için planlarından bahsetti.
Geçtiğimiz 24 Şubat tarihinde Rusya Devlet Başkanı Putin, Kiev rejiminin bu sonu gelmeyen tehditlerinin ardından Ukrayna'ya özel bir askeri operasyon kararını duyurdu.
Rusya'nın bundan başka seçeneği kalmamıştı.
Elbette batı propaganda yöntemlerinin eğitimlerini çok iyi alan Ukrayna, savaşın en kirli senaryolarını kullanıp dünya kamuoyunu etkilemeye çalıştı.
Kimlik kayıtları belli olan Ukrayna askerlerinin mezarlarını açıp, "Toplu mezar" diye dünyaya bu yalanı inandırmaya çalıştılar. Okulları, hastaneleri ve sivil alanları kendileri bombalayıp, "Rus ordusu sivilleri öldürüyor" algısıyla dünyaya demogoji propagandası yaptılar.
Fenerbahçe'nin eski Teknik Direktörü Aykut Kocaman'ın söylediği bir söz hala aklımdan çıkmaz;
- Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.
Artık son dönemlerde gerçekler ortaya çıkıyor.
Batılılardan aldıkları silahların yanında demogojiyi de silah olarak kullanan Kiev rejimi, tarihte ilk kez bir terör saldırısı gerçekleştirdi.
Rusya toprakları ile Kırım Yarımadası'nı birbirine bağlayan Rusya lojistiği için çok stratejik bir öneme sahip Kırım Köprüsü'nde bomba yüklü kamyon infilak etti.
Bu saldırıda 3 kişi can verdi.
Elbette Rusya, istihbarat anlamında bu konuda sınıfta kaldı. Kiev rejiminin ancak terör örgütlerinin kullandığı bir yöntem ile Rusya'ya saldırısı kimin aklına gelirdi?
Çünkü bu gibi saldırıları ancak terörist örgütler planlar!
Rusya'nın Ukrayna operasyonlarında Rus ordusunun ilerlememesi için kendi köprülerini havaya uçuran Kiev rejiminin bu adımlarını savaş stratejisiyle ilişkilendirebiliriz.
Bunda sorun yok!..
Ancak savaş kurallarında bile yeri olmayan bir yöntem ile köprüye saldırı planlamak hala akıl alır gibi değil.
Batı destekli Kiev rejimi, genç ama bir o kadar da kültürü çok eski dönemlere dayanan bir ülkeyi tüm dünyaya "Terör devleti" olarak ilan etti.
Artık tüm Ukraynalılar, kendi rejimlerinin yaptığı bu hatanın sorumluluğunu ömürleri boyunca üstlerinde taşıyacak.
Kiev rejiminin ordusu, Rusya topraklarına da roketli saldırılar düzenleyerek sivillerin ölümüne sebep oldu.
O dönem bile bu saldırılar tüm dünyada "Meşru müdafa" olarak görüldü.Şimdi Kiev rejiminin kamyona bomba yükleyerek bir köprüyü havaya uçurmaya dönük terör saldırısı “meşru müdafa” mıdır?
Kiev rejiminin artık maskesi düşüyor!
NATO'dan, Rusya'ya karşı nükleer saldırı talep eden Zelenskiy zaten maskeyi aralayıp, yüzünü biraz belli etmişti.
Artık bu terör saldırısıyla maske tamamen düştü.
Kiev rejimi, insanlık dışı politik çağrılarının yanı sıra insanlık dışı terör saldırılarıyla tüm dünyada güvenini kaybetmeye başladı.
Bunu hem batılı medya organlarında hem sosyal medyada hem de bazı ülkelerin Kiev'e verdiği destekleri azaltması veya tamamen sonlandırmasıyla görebiliriz.
Her yönden destek gören Kiev rejimi, muhtemelen yakın zamanda kendi halkının desteğini de kaybedecek.
Kiev rejimi, bu son terör saldırısıyla aslında Rusya'nın değil kendi sonunu hazırladı.