24 Haziran 2018 seçimlerinin ertesi günü yazdığım bir yazıyı paylaşmak istiyorum; 14 Mayıs 2023 seçimlerine üç gün kala.
“Elitist solcular” gibi düşünen “elitist sağ yeni kuşağı” da gördük.
Bir kısmı şu düşüncede:
Aynen aktarıyorum:
“Arkadaşlar. Bir şeyi belirtmek isterim. Seçim sonuçlarını bsonuçları, ben demokrasi ile bağdaştıramıyorum. Benim felsefi, sosyolojik okumalarım buna izin vermiyor.
Sağ seçmenin büyük kısmının rasyonel bir kararla sandığa gitmediğini hepimiz biliyoruz.
Daha çok bağlılık, dini eğilimler...vs gibi etmenler etkili bu kitle için.
Siyasi, ekonomik, sosyolojik analizler konusunda bilgi birikimleri yok.
Geçmişte yaşanılan bazı olumsuzlukların üzerinden giderek kendilerince doğru kararı verdiklerini düşünüyor olabilirler.
Buna demokrasi denemez.
Demokrasi'nin eğitimsiz kitlelerde, duyguları ile hareket eden kitlelerde işe yaramadığı gerçeği mevcut.
Bunu tarih boyunca da gördük.
Kaldı ki bunca yozlaşmışlığa rağmen, bunca adaletsizliğe rağmen, eskiden siz vurdunuz şimdi biz vuruyoruz kafası ile hareket ederek zaten asli niyetlerini de gözler önüne sermiş bulunmaktalar. Kahvehane sohbeti ile ülkenin durumu hakkında fikir sahibi olduğunu zanneden, bırak başka bir yer görmeyi, oturduğu mahalleden çıkamayan dayıların, kitabın kapağını açmamış kitlenin, hiçbir rasyonel temele dayanmayan çıkarımları olan insanların, ülkenin geleceğini belirlemesinin akli bir yanı yoktur.
Lider seçmek, geniş pencereden, her türlü analizi yapmayı gerekli kılar.
Din, milliyet, vatandan önce küresel ve ulusal realiteler vardır. Üç unsura takılı kalıp oy kullanılmaz.
En kötüsü de çoğunlukçu olmayı haklı görmektir.
Bu da eğilimlerin ve bağlılığın getirisidir. Fanatizme kadar ulaşmış bu zihniyetin kendini haklı görmesidir.
Müslümanlar kötü bir şeyde ittifak etmezler sözünün arkasına sığınmak tamamen usdışıdır.
Müslümanların inandığı kutsal kitapta da çoğunluk hakkında tersine söylemler bulunmaktadır.
Demem o ki seçimin bir galibi var.
Rasyonel temellere oturmayan bir galibi. Bunun adı demokrasi olamaz. Bağlılık olur, küçük hesaplar olur, intikam olur, nefret olur, geçmişin hesabı olur her şey olur.
Karşı taraf komple rasyonel kullandı da demiyorum onu da not düşeyim.”
Umarım bu “elitist sağ”ın fikirlerini değiştirecek olaylar ya da kişiler olmuştur bu son beş yılda.
Demokrasiyi “dağdaki çobanla benim oyum aynı mı” zihniyeti ile eleştiren “ekabir zihniyet” şimdilerde “sakallı hüsnü”, “narkozlu Müslümanlar” diyen zihniyet ve demokrasiyi, “kahvehanede oturan dayı”ya layık göremeyenler, ittifak halinde bu seçimlerde ve iktidara talipler.
Bu tavırlar beni endişelendiriyor açıkçası.
Bu üstten bakış, pek hayra alamet değil.
Tam da ben bu yazıyı düzenlerken bir haber geldi; “Muharrem İnce adaylıktan çekildi”.
Yaptığı açıklamada çok trajik iki cümle vardı;
“Beni saraydan rüşvet almakla itham ediyorlar ve seçimi kaybederlerse beni suçlayacaklar” dedi.
Bunların, ayrıldığı partinin iftirası ve ithamı olduğunu ifade etti.
Yönetimdeki partiden ayrılan iki kişi, iki parti kurdu. Onlarla ittifak halinde muhalefet, kendisinden ayrılan biri parti kurdu. Adamın burnundan getirdiler.
Seçime üç gün kala vazgeçti adaylıktan.
Muhalefetteyken demokrasi uygulaması böyle olan bir ittifak, iktidar olunca ne yapar düşünemiyorum.
Bu yazı ile bu olayın bağlantısına gelince, çoğunluğun kararı ile seçilen yönetimi, türlü gerekçelerle demokratik bulmayan “elitist sağ” kuşağa, muhalefetin demokratik(!) ahvalini göstermek için bir örnek teşkil etmesi idi.