Mayıs ayı güzeldir..
Mayıs ayı anlamlıdır..
Mayıs ayı yazın başlangıcıdır..
Kanların kıpır kıpır ettiği aydır Mayıs ayı..
Ve Mayıs ayı dendiğinde de aziz İstanbul’un en asude köşelerinden bir yer olan Boğaziçi hatırlanır..
Bir başka ismi de “İnci Gerdanlık” olan Boğaz, İstanbullulara pek çok unutulmaz şarkıyı da hatırlatır..
Boğaz’ı en iyi ifade eden eserlerin başında, duygulu gönüllerde her daim taht kuran şu eser gelir;
“Boğaziçi şen gönüller yatağı../ Her bucağı aşıkların otağı../ Yamaçları sanki cennetin bağı../ Mehtabı hoş, güneşi hoş, günü hoş../ Boğaziçi, herkesi eder serhoş../
Pırıltılar oynaşırken sularda../ Ötüşürler martılar kuytularda../ Tarabya’da, Bebek’te, Üsküdar’da../ Mehtabı hoş, güneşi hoş, günü hoş../ Boğaziçi, herkezi eder serhoş../
Gönüllerin kaynaştığı beldesin../ Lâledesin, sümbüldesin, güldesin../ Rûha dolan aşkınla bestemdesin../ Mehtâbı hoş, güneşi hoş, günü hoş../
Boğaziçi herkesi eder serhoş../”
Güftesi ve bestesi; Dr. Alaaddin Yavaşca’ya ait bu unutulmaz “Hicaz” eserin mutlaka her İstanbullu’da bir hatırası vardır..
*
Yazımıza böyle bir giriş yaptıktan sonra geçelim esas sohbetimize..
Yavaş yavaş iklim değişimini yaşadığımız şu günlerde “Boğaz Gezileri” oldukça revaçta..
Pek çok kurum ve kuruluş, sıcak havalara dostlarıyla birlikte “Merhaba” demenin gayretinde..
Dolayısıyla davetler de çoğalıyor.. Davetlerin hepsine yoğunluk nedeniyle yetişemesek de bazılarına icabet ediyoruz..
Özellikle Boğaz gezilerinde yeşillikler arasında arzı endam eden erguvan ağaçları, insana ayrı bir keyif veriyor..
Evet değerli dostlarım..
Boğaziçi, gerçekten insanı bambaşka rüyalara, apayrı hülyalara götürüyor.. Hele benim gibi çocukluktan itibaren Boğaz’ın her iki yakasında mesai harcamış olan birisi için bu gezilerin anlamı bambaşka oluyor..
Yukarıda belirttiğim gibi, Fıstık çamlarına sarılı ve mazisi Bizans’a dayanan Erguvan ağaçları..
Rumeli Hisarı..
Anadolu Hisarı..
Göksu Deresi..
Sait Halim Paşa Yalısı..
Şairler beldesi Üsküdar..
Bir sülün gibi arz-ı endam eden nazlı Kız Kulesi..
Anadoluhisarı’ndaki boynu bükülmüş vaziyette duran ve I699 yılında imzalanan Karlofça Andlaşması’nın bir kısmına da şahitlik eden mahzun, Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı..
Devam edeyim mi?..
Emirgan’da ki ünlü “Şerifler Yalısı”..
Hemen yanıbaşındaki Emirgan Cami’iyle ne kadar da nefis bir bütünlük arzediyor..
Yine meşhur Çırağan Sarayı..
Osmanlı’nın en büyük Padişahlarından Cennetmekan Sultan Abdülhamid Han’ın ismi anıldığında ilk aklımıza gelen yerlerden biri olan ve hicranı, çileyi çağrıştıran Beylerbeyi Sarayı..
Ve Kanlıca..
Ah o Kanlıca..
Boğaz’ın en asude yerlerinden biridir güzel Kanlıca..
Ve de pudra şekerli, ünü ülke sınırlarını aşmış yoğurtun da menbaıdır Kanlıca..
Beni 1965’lere götüren fevkalade güzel anılarım vardır orada!..
İskele yanındaki Yoğurthane her mevsim cıvıl cıvıldır..
Peki ya Emirgan’daki Çınaraltı!..
Orada içilen tavşan kanı çayın lezzeti de bambaşkadır..
Boğaziçi ayni zamanda su cennetidir!..
İçerken sanki şerbet lezzeti veren fakat şimdilerde tarih olan meşhur Çubuklu suyu..
Karakulak suyu..
Taşdelen..
Sırmakeş..
Hünkar..
Neşet suyu..
Dereseki..
Kanlıkavak..
Hepsinin, merkezi boğaz ve çevresidir..
Daha daha ne lezzetler..
Beykoz’un paçası..
Kavağın inciri..
Çengelköy’ün bademi..
Bebek’in badem şekeri..
Ya Adalar!..
Kınalı, Burgaz, Heybeli, Büyükada!..
Her biri ayrı ayrı güzellikler manzumesidir..
Ve bu Adalar’da hali hazırda icrai faaliyette bulunan faytonlar..
Dilburnu..
Şarkılara konu olmuş o muhteşem çamlar..
Platonik aşklar..
Birbirlerine selam veren saygılı insanlar..
Rahmetli Hamiyet Yüceses bülbül gibi şakıyarak,“Ada Sahillerinde Bekliyorum” derdi..
Hey gidi günler!..
Gel de hatırlama!..
Gel de için bir tuhaf olmasın!..
Evet değerli okuyucularım;
Elbette bütün bunlara şimdilerde de eksiğiyle gediğiyle ulaşabilirsiniz..
Ancak o lezzetleri hissedebilecek İstanbul sevdalılarından kaç kişi kaldı?..
Sahi kaç kişi kaldı!.. : Sami Özey, dikGAZETE.com