Atasözlerimiz gerçekten çok mana ihtiva ediyor..
Bazen bu sözlerden hepimiz nasibimizi alıyoruz..
Attığımız başlıktaki ifadeler de oldukça anlamlı..
Evet kıymetli dostlarım, her şeye rağmen hayat devam ediyor, acısıyla tatlısıyla sürüp gidiyor..
Gitmek zorunda da zaten!..
Kim durdurabilir ki?..
Kimin elinden ne gelebilir ki?..
Aklıma nereden geldiyse geldi, geçmiş yıllardaki bir hadiseyi hatırladım..
Bir hırsızın sebep olduğu hayırlı bir eylem geçti gözümün önünden..
İbret dolu bu anekdotu sizlerle de paylaşayım, istedim..
Yanılmıyorsam, 2004 yılı Ekim’inin sonlarıydı ..
Ve de mübarek Ramazan ayıydı..
O zamanlar Birlik Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı olan Mustafa Şimşek’in hanımı vefat etmişti..
Cenazesi Fatih Camii Şerifinden kaldırılmıştı ve büyük bir kalabalığın katılımıyla da ebedi istirahatgâhına uğurlanmıştı..
Biz de o gün merhumenin cenaze törenine katılanların arasındaydık..
Fatih Camii’ndeki cenaze namazından sonra zamanın MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Cevahir ve işadamı Remzi Gür ile birlikte birkaç kelam ederken, Prof. Dr. Erman Tuncer sokuldu yanımıza ve o zamanki MÜSİAD Genel Başkanı Doç. Dr. Ömer Bolat’ın ayakkabılarının Camide çalındığını söyledi..
Bir bu eksikti, dedim kendi kendime..
Hırsız bu, dinler mi hiç MÜSİAD Başkanı..
Gözüne kestirdi demek ve yürüttü ayakkabıyı..
Bu ahlaksızlar maalesef bu hırsızlığı yapıyorlar..
Özellikle de Camilerde kalabalık zamanları kolluyorlar..
Ama olan olmuş!..
Neticede Ömer Bolat sevgili bir kardeşimiz!..
Ona sahip çıkmak, hele de bizim doğup büyüme muhitimiz olan Fatih’te, elbette bize yakışır..
Hemen Ömer kardeşimi buldum..
Ömer Bolat, Camideki bir hacı amcanın ayakkabısını giymiş ayağına ve o ödünç aldığı ayakkabılarla cenaze namazına o şekilde katılmış..
Beni görür görmez; “Sami abi acele bir mağaza bulalım ve ayakkabı alalım” dedi..
“Tabii Ömercim", dedim ve ekledim; ben de zaten seni onun için arıyordum..
Ve doğruca gittik ayakkabıcı Necati Atılgan Hoca’nın mekânına..
Şimdi o dükkanın da yerinde yeller esiyor ya!..
Malta Çarşısı’yla Haliç Caddesi’nin kesiştiği köşedeydi ayakkabı dükkanı ..
Necati Hoca, ilkokul öğretmenliğinden emekliydi..
Aldığı mütevazı emekli aylığına katkı olsun diye ayakkabı satıyordu..
Uzatmayalım, MÜSİAD’ın efsane başkanı Ömer Bolat bir ayakkabı seçti..
Aynısından bir tane de ayakkabısını emaneten giydiği hacı amcaya aldı.. Ardından beraberce Caminin avlusuna gittik, baktık ki yaşlı adam Ömer Bolat’ı bekliyor..
Önce ayağındaki ayakkabıları teşekkür ederek iade etti Ömer Bey, ardından da kibar bir üslupla; “size layık değil ama bunu da buyurun” diyerek elindeki yeni ayakkabı paketini yaşlı adama uzattı..
Adam şaşırmıştı..
Heyecan dolu bir şekilde; “mümkün değil alamam” dedi..
Ben de o an devreye girdim ve “al hacı abi” dedim!..
Ardından devam ettim;
Bu senin mükafatın!..
Biri hırsızlık yapar, insanı zor durumda bırakır ve de tonla günaha girer, biri de senin gibi insanlara yardım eder ve sevap kazanır..
Sen bunu hak ettin, al ve güle güle giy!..
Karşılıklı hayır duayla veda ettik hacı amcaya..
O an Ömer Bolat’ın önemli bir imtihandan geçtiğini düşündüm ve bunu kendisine de söyledim..
“Haklısın Sami abi”, dedi ve ekledi; “Şer gibi görünen işte hayır vardır, bilemeyiz!..”
İşte böyle değerli okuyucular..
Kim bilir, belki de ayakkabı hırsızı, mübarek Ramazan ayında Ömer Bolat’ı hayır yapmaya teşvik etmişti..
Peki ya ihtiyar adam?..
Sahi, kimdi o kişi?.
Bir anda nasıl oldu da yanında belirdi Ömer Bolat’ın?..
Ve Ömer Bolat da ihtiyar adamın tabanı delinmiş pabuçlarının nasıl da yenilenmesine vesile oldu?..
Bunları akılla izah etmek gerçekten güç!..
Şairin dediği gibi;
Dokunur gayretine..
Karışma hikmetine..
Vesselam!..
Sami Özey, dikGAZETE.com