Ne demiş Mevlana Hazretleri?..
Nice insanlar gördüm, üstlerinde elbise yok!..
Nice elbiseler gördüm, içlerinde insan yok!..
Nasıl teşbih ama!.. Tek kelimeyle müthiş!..
Kıyamete kadar da devam edecek.. Kısacası; insanın var olduğu her zaman diliminde bu benzetme geçerliliğini koruyacak..
Hoca camide vaaz veriyor.. Kul hakkından bahsediyor.. Alacak-verecek meselesine değiniyor.. Misallerle anlatıyor.. Herkes de pür dikkat dinliyor!.. Dinliyor da, ne oluyor?.. Camiden çıktıktan sonra yaşantı aynen sürüyor!.. Eski tas, eski hamam!..
Etkilenen yok mu?.. Vardır elbette, ama yüzdesi önemli.. İnsanlar zıvanadan çıkmışsa hoca ne yapsın?..
İnsan.. Eşref-i mahlukat.. Yaratılmışların en mükemmeli..
Ama her türlü herzeyi de işte bu insan karıştırıyor.. Kişiye bakıyorsunuz, üzerindeki elbise birinci sınıf.. Ama iş ilişkisine girdiğinizde vıcık vıcık oluveriyor.. Makyajı dökülüyor, cibilliyeti ortaya çıkıyor.. Hele de biraz nasırına bastığınızda o beyefendi fotoğraf veren kişi gidiyor, yerine adeta canavar geliyor..
Nezaket yok.. Zerafet sıfır.. Kibarlık hele hiç yanından geçmemiş!. “Sev yaradılanı Yaradan’dan ötürü” düşüncesi sadece ezberlerde kalmış.. Varsa yoksa menfaat, varsa yoksa dalavere!.. Çıkarı için gelir boynuna sarılır, işini gördükten sonraki tavrı sahtekarlık kokar!.. Hareketleriyle “tanıma beni” der!..
Hele de biraz biti kanlandıktan sonra önce gariban akrabalarıyla, arkadaşlarıyla, selamı keser.. Sınıf atladığını zannettiğinden yapar bunları.. Halbuki zavallı bilmez ki; Sultan Süleyman’da olsa, körükçü Süleyman’da olsa gideceği yer belli..
Kimseye, filanca holding sahibi, filanca Hoca, filanca Bakan, filanca Müdür diye ayrıcalık yapılmayacak Alem-i Berzah'ta!..
Ya kime yapılacak?..
Allah'tan en çok korkana ve emredildiği gibi yaşayanlara yapılacak!..
Devam edelim;
Yine insanı kılığına bakıp bir şey zannediyorsunuz, borç para veriyorsunuz.. Güya iyilik yapıyorsunuz ve bunu da “Allah rızası” için yapıyorsunuz!.. Bir insanın hacetini görmenin Yüce Yaradan’ın da hoşuna gideceğini bildiğinizden yapıyorsunuz..
Fakat o da ne?.
Elinizle verdiğiniz parayı almak için akla karayı seçiyorsunuz.. Sanki adama iyilik yapmadınız, kötülük yaptınız!..
Hani bir laf vardır ya; “para isteme benden, buz gibi soğurum senden”.. Kendi paranızı alabilmek için adeta “dilenci” olursunuz.. 0ndan sonra canınız sıkılır, asabınız bozulur, bir daha iyilik yapmaya tövbe edersiniz ve bu sefer olan, gerçek ihtiyaç sahiplerine olur.. Sırf bu asalak insanların yüzünden yardım etmeyi ötelersiniz..
Bunları neden yazıyorum değerli dostlar?..
Allah'a şükürler olsun, hiçbir kula borcumuz harcımız yok, kimseden de alacağımız yok!.. Ama çevremizde, mahallemizde bu tür olaylara çokça şahit oluyoruz.. Bunların olmaması için de sık sık hatırlatılmasından yanayım..
Peki bir de madalyonun tersine bakalım..
İnsanın üzerinde doğru dürüst giyeceği yok, ama haza adam!..
Fakir, ama asil..
Haya sahibi..
Aç biilaç olmasına rağmen kimseden on para isteyemiyor..
İsteyip alsa da söylediği günden önce götürüp veriyor..
İnsanı kırmıyor.. İnsanı dinliyor.. Konuşanın sözünü kesmiyor..
Küçüklere şefkatli, büyüklere saygılı davranıyor..
Kul hakkından adeta ödü kopuyor..
Herkese selam veriyor..
Cebindeki üç kuruşu kendinden daha garibanla paylaşıyor..
Ve iyi bir kul olabilmek için kendince mücadele veriyor..
İşte Mevlana Hazretleri’nin işaret buyurduğu gibi çula çaputa önem vermeyen, derviş meşrepli insan modeli..
Böyle olmak elbette ki insanın kendi elinde..
Ancak zor!..
Ah o kör olası nefis!..
İşte o yüzden çok zor..
Yine de imkansız değil..
Mücadeleye devam!..
Allah(CC) hepimizi emrettiklerine riayet eden kullarından eylesin!..
Vesselam!..
:
Sami Özey, dikGAZETE.com için yazdı