O GÖRÜŞMENİN YANSIMALARI…
Hatırlanacak olursa;
Geçen kışın karlı bir gününde İstanbullular yağan kardan dolayı birçok noktada mahsur kalmış, trafik sıkışmış evine ulaşamaz olmuştu.
İstanbulluların bu şekilde canı burnundayken kameralar, kar temizleme aracının bir balık lokantasının önünü temizlemek için hızla sokağına daldığını görüntülemişti.
İNGİLİZİN DERİN HESABI!..
Ama aksi şeytan işte!
Tesadüfen
İBB Başkanı İmamoğlu’nun, İngiliz büyükelçisi ile balık yemek için buluştuğu restoran da o görüntülere yansımıştı.
Herkes;
“Ya hu böyle karlı bir günde, İstanbullular yollarda kalmışken başkanın boğazda balık yemesi yakıştı mı?” diye sorarken,
Yani mevzu basit bir Boğaz yemeğine indirgenirken;
Ben bu görüşmede hem İngiliz’in hem de İmamoğlu’nun derin bir hesabı olduğundan şüphelenmiştim.
Tabii olarak bu görüşmeden şüphelenen sadece ben değildim…
Ancak benim analizim biraz farklı olacak.
CHP’NİN ROTASI HANGİ YÖNE KIRILACAK?
CHP kurulurken dünyanın süper gücü İngiltere olduğundan
Partinin de İngiliz yanlısı bir politika izlediği malumdur.
Aslında;
İngilizlerin pragmatik dünya görüşünü daha sonra tüm dünya emperyalistleri kabul edecek ve uygulayacaktır (menfaatçi!.. İlkesiz!.. Vefasız!.. Menfaati için hiçbir kutsalı olmayan siyaset)
…Ama
CHP, bu konuda biraz daha aşırı giderek İngilizlerin hemen hemen her şeyini milli bir hedefmiş gibi ülkemize taşıdı.
Kılık kıyafetten takvim ve yazıya kadar her şey ama her şeyimizi İngilizlere benzetti.
Bu o kadar ki,
Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanlarımız yemin ederken (Cumhurbaşkanımız Erdoğan hariç) İngilizlerin o kuyruklu redingotlarını giyip öyle yemin ediyorlardı.
ABD SÜPER GÜÇ OLUNCA CHP NE YAPTI?
Rotayı hemen Amerika’ya kırdı.
İnönü, Amerika’ya;
“Beni iktidardan indirme istediğin her şeyi vermeye hazırım!” dedi.
Böyle açık bir çek verdikten sonra ABD durur mu?
İçimize çok fena bir şekilde daldı.
İngilizler;
Başımıza şapkayı geçirmişti ama Amerika o şapkanın altındaki beynimizi işgal etti (Fulbraght müfredat eğitim anlaşması ile…)
İngilizler;
Bize kuyruklu redingot giydirmişti ama Amerika o batılı elbisenin içindeki vücudumuzu ‘Marshall yardımları’ adı altında süt tozu ve margarinle zehirledi.
ASKERİ ANLAŞMALAR KORE... NATO... FETÖ VE 15 TEMMUZ…
İngilizler;
Bizi ordumuzla baş başa bırakıp çekip gitmişlerdi. En azından bağımsız bir orduya sahiptik!..
Ama…
İnönü Amerika’ya öyle bir yol açtı ki… Bugün bile imzaladığı o anlaşmaların getirdiği yükümlülüklerin altından kalkmakta zorlanıyoruz. Bir kısmının mahiyetini bile bilmiyoruz.
Menderes;
O askeri anlaşmalar muktezasınca (gereğince) ABD üslerini açtı…
Bir tugayımızı Amerika için Kore’ye savaşa göndermek zorunda kalmıştı. (NATO ve FETÖ, o anlaşmaların tabii neticesidir)
Bu arada;
Subaylarımızın kurmay olmaları da Amerika’da eğitim görmelerinden geçmiştir. (Bu uygulama 15 Temmuz Şanlı direnişinden sonra kaldırılmıştır)
PROF. DR. OKTAY SİNAOĞLU’NUN İSYANI!..
Bu anlaşmalar neticesinde, Ülkemiz adeta Amerikan askeri işgaline uğradı.
O zamanlar (1947-48-49) daha ilkokula giden rahmetli O. Sinanoğlu, bugünkü meclis bahçesinde kamp kurmuş olan ABD askerlerini görüp
“Ya hu biz bağımsız bir ülke değil miydik? Kurtuluş Savaşı’nı vermemiş miydik? ABD askerlerinin meclis bahçesinde işi ne!” diyerek hayret ve isyanını ifade ederdi.
KISA KESEYİM…
CHP’nin Amerika ve İngilizler arasındaki gel-gitlerinin hepsini yazmaya kalksam kitap olur.
Binaenaleyh;
Kısa notlar halinde ifade edeyim:
- Amerika İnönü’nün verdiği tüm tavizlere rağmen ikna olmayıp, kendisine daha yakın gördüğü Menderes’in iktidara gelmesini sağladı. Çünkü halk, CHP’den nefret etmiş Menderes’i ise bağrına basmıştı.
- Ancak İngilizlerin sermaye, medya, askeriye ve yargı içinde ağırlığı daha fazlaydı ve İngilizler, Türkiye’yi kaptırdıkları için behemehâl Amerikalılardan öç almak istiyorlardı.
- Bunun için eski dostları CHP’yi de kullanarak 1960 yılında askeri darbe yapmayı başardılar. (Bu konuda sadece askerleri suçlamak doğru değil. Darbe zemini için sermaye ve medya büyük bir gayret gösterdi. Sözde o günkü yargı da gereğini yaptı) Ve nihayet ittire-kaktıra CHP’nin tekrar iktidar olmasını sağladılar.
- Ancak, bu ülkede güç olarak sadece İngiliz ve ABD yanlısı güçler yoktu. Milli kuvvetler de üzerindeki tek partinin baskı tozlarını silkeleyip, yavaş yavaş ayağa kalkmaya başlamıştı. 1965’te istediği gibi bir iktidar olmasa da ve biraz Amerikan yanlısı da olsa Halk, AP’yi iktidara getirdi
Ama…
Bu bir geçiş süreciydi. Zamanı geldiğinde hem İngilizlerden hem de ABD’den ebediyen kurtulmak için ayağa kalkacaktı.
- İngilizler bunu hazmetmeyip etkin oldukları sermaye ve medyaya paralel olarak bir dizi sol ağırlıklı sivil toplum kuruluşu kurarlar (Liberal-kapitalist monarşik Britanya sol örgüt kurar mı demeyin. İngiliz ince siyaseti budur. O sol örgütlerin hepsi “Kahrolsun Amerika” der İngiliz’e laf kondurmazlar. Burada eylem yaptıkları zaman Avrupa’ya kaçar İngiliz himayelerine girerlerdi)
- Ve nihayet İngilizler netice almak için 9 Mart 1971’de, 27 Mayıs 1960’taki gibi tekrar darbeye kalkışırlar ama bu sefer erken fark edilip, enselenirler.
- 12 Mart 1971’de Amerikan yanlısı bir muhtıra verilir.
- İngilizler bunu hazmedemez… Sermaye, medya ve kurduğu örgütlerle sağ-sol çatışmasına sokarak ülkemizi baştanbaşa kana boyarlar.
- 12 Eylül 1980’de Amerikan yanlıları yeni bir askeri darbe yapar.
NETİCE OLARAK…
Kısa notlar halinde yazayım dedim ama İngiliz yanlısı 28 Şubat postmodern darbesine gelmeden yazı yine uzadı.
Yine kestirmeden gideyim.
- Rahmetli Özal, Amerikan yanlısı politika izlemekle beraber milli biri idi ve 15 Temmuz’un hazırlayıcısı olup, Erdoğan iktidarının önünü açtı. Erbakan Hocayı ise söylemeye gerek yok ama o gün bulunduğu şartlar için ülke tam bağımsız olmaya hazır değildi.
YİNE CHP’YE GELELİM!..
Bugün CHP içinde yine İngiliz yanlısı ve Amerikan yanlısı politika gütmek isteyen güçler karşı karşıya gelmiş bulunuyor.
İmamoğlu’nun İngiliz büyükelçisi ile görüşmeleri (kaç defa görüştü bilmiyoruz birini tesadüfen öğrendik)
Sahipleri İngiltere’de bulunan Sözcü gazetesi ve SZC TV’nin birdenbire İmamoğlu yanlısı olmaları, İngiltere’de bulunan Cafer Mahiroğlu’nun apar topar gelmesi!.. Halk TV’yi satın alması!.. Halk TV’nin İmamoğlu’nun safına geçmesi vb. gibi yatırımlar (bu yatırımlar içinde cumhuriyet gazetesinden F. Altaylı’ya kadar!.. Oda TV’den Fox TV… Halk TV’ye kadar ve daha bir sürü internet sitesi de var) İmamoğlu cephesinin yabana atılır olmadığını gösteriyor. Zaten bu kadar başarısız bir belediye başkanı olmasına rağmen!.. CHP’ye en güçlü genel başkan adayı olması ve hala halk arasında dolaşabiliyor olması arkasındaki bu medya gücüne bağlı.
Kılıçdaroğlu cephesi ise Jeremy Rifkin’i danışman (!) yaparak aslında tarafını net bir şekilde göstermişti!..
Ama Amerika’nın İngilizlerin bu kadar fevri ataklarına karşı neden bu kadar gevşek davrandığını bilemiyorum.
Acaba;
Kılıçdaroğlu’nun arkasındaki delege gücüne mi güveniyor?
Hâlbuki 15 İstanbul ilçesinde yapılan seçimlerin 8’ni İmamoğlu listesi kazandı. Belki de bilemediğimiz başka şeyler daha var.
SON BİR ŞEY…
İmamoğlu, CHP genel başkanı olmasa İBB adayı olur mu?
- Hayır!
- Peki, ne yapar?
- Parti kurar!
- Niçin? Başarı şansı var mı?
- Yok!
- İyi ama niçin kuruyor o zaman?
- Kendisine destek olan ve bu kadar emek harcayanlar onun karşılığını başka ne şekilde alabilir sanıyorsun?
- Yani geri ödeme yapıldıktan sonra parti kapatılacak diyorsun!
- Velad dallin. Âmin…
Yalnız bu arada bir şeyi unutma!
Devletin aklı da ayran öğütmüyor. Bu olanlardan haberi olması bir yana ayrıca hepsi kayıt altında.
Nasraddin Hoca’nın
Semeri yanan eşeğine “aklın varsa göle koş!” dediği gibi
İmamoğlu,
CHP’nin başına geçmediği takdirde aklı varsa İyi partiye geçer. Orada genel başkan yardımcısı olur. Böylece kendini ve bugüne kadarki birikimini ancak böyle kurtarır. Başka şansı yok!..