İçimizdeki canavar kandırılmak ister; ahlâk beyaz bir yalandır, o bizi parçalamasın diye. “İnsanca” pek insancadan…
Bazı yalanlara susmanın sebebi, sizin de yalan atmanız olabilir; anlarsınız bir de ihtiyaç gibi bir şeydir, susmak ya da tecrübeniz vardır; alışmaktır susmak.
Ya da susmazsınız; bu da pek tercih edilir yoldur.
Her şey iki paralık olur.
Çok çetindir bilmek, en büyük yük hep farkında olanlara biner.
Bunu öğütebilen geniş görüsüyle hayatta kalmaya devam eder, öğütemeyen sadece bilmenin sızlayan yanlarıyla kalakalır.
Öyle olmadığını bilseniz de söylesin istersiniz bazen.
Çok güzel olduğunuzu…
Her şeyin güzel olacağını…
Bile bile ladestir bu; bir an hissedeceğiniz o şahane hisle…
Bile bile…
Hayat kısa…
Gerçekleri biliyor ve fakat arada kendinizi kandırıyorsanız bu pek zararlı değildir; karşınızdaki de yeterince bilgeyse, keyfinize diyecek yoktur.
Gerçekleri bilmiyor ve kandırıyorsanız orada az buçuk sıkıntı olabilir; bir doktora görünün!
Diyorum ki; zamanın en güzel gücü, akışına uyana sonsuz nimetler sunmasıdır.
Oturduğunuz bir iskemle rahatken, oturduğunuz iğne can yakabilir.
İnsan nereye oturduğuna bakmalıdır; sonsuz nimetler onlara teşekkürünüzü bekler.
Size bakan göz, dürüstlüğü hak eder.
Ve zaman, tüm masumluğu ile taşlarını yerine koymaya devam eder.
Duvarları delik deşik olanlara iyi davranın.
Sizden kopardığı parçalarla hayatta kalıyor olabilir.
Ve delik deşik duvarlarınızı sevin ve seyredin.
Allah’ın merhameti, çentiklere iyi gelir.
*
Bir şeyi hakettiği yerde bırakmak;
Yarı yolda bırakmak değildir.
Herkes, önce kendi yaptıklarını yazmalı; sayfanın arta kalanına da kendisine yapılanları…