Algılarımıza giydirilen deli gömleğinden kurtulmak ve artık yeni şeyler söylemek gerek!
Neden mi?
Ezberletilen içi boş bilgiler sayesinde, batının değirmenine su taşıyan öğretiler ile birlikte oluşturulan algılarımız, yaşadığımız sorunların çözümlerini de hep o öğretilmiş algılar üzerinden bulmaya çalışıyor maalesef.
Çözümsüzlük diye bir şey yoktur, sürekli devam eden kısır döngüler vardır sadece. Şayet bu döngüler, kırılmaz ve çemberin dışına çıkılmaz ise sömürü ve köleliğin devam etmesi yine kaçınılmaz olacaktır.
Bu da demek oluyor ki; Coğrafi zenginliklerimiz yine başka coğrafyaların zenginleşmesi ve çıkarları için kullanılmaya devam edilecektir.
Bu durumu tersine çevirebilecek güçlü bir potansiyele sahip olan Türk Devletleri Teşkilatı, emin adımlarla kendi rotasında devam ederken, Türk Devletleri Teşkilatı’nın davetkar birlikteliğini oluşturan çekirdek çemberdeki ülkelere yeni katılımlar da kesinlikle gerçekleşecektir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin idari sistemi, Türk usulü Başkanlık mıdır, Cumhurbaşkanlığı mıdır tartışmaları arasında devam ederken, Başbakanlığın Külliye’ye vakumlanarak tasfiye edilmiş olması misali, zamanı geldiğinde Cumhurbaşkanlığı makamının da Türk Devletleri Teşkilatı üst idari kuruluna vakumlanması kaçınılmaz olacaktır.
Böylelikle Türk devletlerinde yerel yönetimlerin önemi ve etki alanlarının artırılması zorunlu bir hal alacaktır ön görüsü, hiç de yanlış bir öngörü olmasa gerek... Ne dersiniz!?
Devam edelim…
Sistem kurup, sağlıklı bir rotada kalmasını sağlayabilmek için günümüz dünyasında askeri bir güce sahip olmak, olmazsa olmazlardandır.
Yanisi;
Var olabilmenin dayanılmaz cazibesinin altında, etkili olan askeri bir güç yatmaktadır!
Kurduğumuz bu son cümlenin ardından konumuza yatay geçiş yaparak devam edelim isterseniz.
Türkiye’de ve dahi coğrafyamızda normalleşmenin önünü açabilmek adına başlatılan “Barış Süreci”ndeki fırsatları, kendi etki alanını genişletmek adına reddeden “PKK”, coğrafya sakinlerinin dışlayıcı reflekslerini, kendi üzerine çekme pahasına da olsa, bu tavrından vazgeçmedi.
Daima silahlı bir güç olarak kalmayı tercih eden “PKK”, böylelikle Batı kampı tarafından kesintisiz olarak destekleneceğinin hesabını yapmakla birlikte “faaliyetlerini” devam ettirmektedir.
Ancak, Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde oluşturulan askeri yapının türbülansı karşısında direnç gösterebilme gücüne sahip olmayan PKK, artık ya belli sınırlar içerisine çekilecektir ya da batı sınırları içerisinde yaşayan Kürt nüfusun, PKK&PYD bünyesine katılması yönünde çalışmalar yapılarak, Avrupa’dan tersine göçün başlatılması söz konusu olacaktır diye düşünenlerden olduğumuzu belirtmekle birlikte, bu öngörü şimdilik hâkim kanaat olarak görülmektedir.
Tarihin sayfalarına not edilen bilgilere bakalım biraz;
Avrupa’da ikamet eden Yahudileri İsrail’e göç ettirebilmek için Musevi Türkler, Avrupa’nın ortasında soykırıma uğradı. Bu soykırımdan korkan Yahudi nüfus, Avrupa’yı terk etmek zorunda kaldı.
Benzer bir senaryonun Fransa’da sahnelenerek, Avrupa’daki Kürt nüfusun tersine bir göçe zorlanması söz konusu olabilir mi diye, insan sormadan edemiyor öyle değil mi!?
“Tarih tekerrür ettirilerek, Avrupa’da ikamet eden Türkler, hedef tahtasına oturtulur mu?” diye de biz buradan sormuş olalım.!
Baksanıza, Almanya’da darbe şüphelisi olanlara yapılan tutuklamalar, “Naziler hortlatılıyor” diye manşetler atan medya, Fransa’da sarı yelekliler, “Avrupa Ordusu kurulmalıdır” narası atanlar, “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir” diyenler gibi dillendirilen tüm bu devinimler, Avrupa kıtasında başlatılmak istenilen büyük değişimin habercisi olarak okunmalıdır!
Etki merkezini Türk Dünyasının (Asya’ya) ortasına taşıma kararını mecburen alan ekonomiyi takip ederek kopmamak adına rota değişikliğine giren, başta Almanya (Alman İmp.) olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinde çeşitli hareketlenmelerin başlatılmış olması kaçınılmaz bir durumdur.
“Avrupa’nın eksen kayması Amerika’yı tedirgin etti” (*) başlıklı makalemizde, bu durumu anlatmaya gayret etmiştik.
Son Söz;
Küçük türbülansa sahip uçaklar, çok yüksek türbülans sahibi uçakların etkisi altına girmek zorundadır.
Bundan dolayı, Güç merkezini değiştiren ekonomiyi hem takip edebilmek hem de o ekonominin içinde etki sahibi olmak isteyen Avrupa, deniz ticaret yollarını tamamen kontrolü altında tutan ABD’nin etki alanından çıkarak uzaklaşmak istemektedir.
Avrupa, diğer taraftan karayolu ile yapılan ticaret ağında yer alabilmek için manivela olarak kullanmak istediği “PKK”yı daha etkili bir yapıya kavuşturma yoluna da gidecektir.
Fransa’da başlatılan (PKK protestoları) hareketlenme, hedef şaşırtmak adına yapılmış küçük bir hamledir. Asıl Almanya’daki hamleleri sıkı takip etmek elzemdir.