?>

Bugün on Kasım "Ne mutlu Türküm diyene"

Ali Karani

2 yıl önce

Evrensel bir davet anlamına gelen bu haykırışa, içerdiği mana itibarı ile insanlığın menfaatleri doğrultusunda yüksek ahlak sahibi olanların bir araya gelerek ortak hareket etmeleri gerektiğini bildirir deklarasyondur da diyebiliriz!..
Gazi Paşamın bu cümleyi kurmasındaki amaç nedir diye hala soranlara cevap vermek adına devam edelim...
İnsanlık adına başlatılmış olan çok derin ve köklü bir davanın adıdır “Ne mutlu Türküm diyene” diyebilmek.
Bu davaya katılabilmenin yolunu sonsuza kadar açık tutan bir davetin “Sırlanmış” adıdır aynı zamanda.
Bu Şiar var oldukça ve söylenmeye devam edildikçe, samimi şekilde ve topyekûn insanlığın çıkarları adına durmadan, kartopu misali büyüyerek gerçekleşen katılımlar sayesinde, ilerlemenin sürekliliği kesintisiz olarak devam edecektir.
Aslında, ahlaklı bir Karakter sahibi olmaya davet etmenin adıdır “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyebilmek.
Önceki makalelerimizde vurgusunu yaptığımız, iki farklı anlayışa sahip olan insanların, kendilerini hangi tarafta konumlandırdıkları sorusuna cevap ararken;

- “Kendi şahsi çıkarları için “tüm insanlığı” ateşe atma pahasına menfaatperest davranış sergileyenlerin durduğu taraf ile…”

- “Maneviyatını yüksek tutarak, insanlığın ve canlıların genel menfaati doğrultusunda davranış sergileyenlerin durduğu taraf…”  olarak iki farklı insan tipolojisini tarif etmiştik.
“Ne mutlu Türküm diyene” anlayışı; Maneviyatını yüksek tutarak, insanlığın ve canlıların genel menfaati doğrultusunda davranış sergileyenlerin kendilerini konumlandırdıkları taraftır.
İnsanlık cephesine katılımların kesintisiz olmasıyla birlikte değişim, dönüşüm ve gelişim, sürekli olarak tetiklenmektedir diyebiliriz.

Tarih, kendisini yenileyerek geliştirenleri daima ileri taşır değil mi!?

İnsanlığın sağlıklı temeller üzerinde gelişim göstermesi adına katılımcı bir anlayışla şekillenen bu sistem, kendisini daima yenileyerek, tarihin akışı sırasında geriye düşmeden ilerleyişini sağlamaktadır.
Bugün “10 Kasım 2022” Son Türk Devletinin kurulmasında liderlik yapan Gazi Paşamın ebedi İstirahatgahına çekilmesinin yıl dönümü.
- “Ne mutlu Türküm diyene” ve “Dünyada söz sahibi olmak istiyorsan, dünyayı bünyende barındıracaksın” cümleleri, aslında birbirlerini ardışık olarak tamamlayan cümlelerdir.
Devlette devamlılık esastır” anlayışı ile nasıl da örtüşüyor değil mi!?
Ne mutlu Türküm diyene” diyebiliyorsan, dünya genelinde yüksek ahlaka sahip olan ve tarafını deklare ederek bir araya gelenlerin ortak hareket geliştirmesi adına “Dünyada söz sahibi olmak istiyorsan, Dünyayı bünyende barındırmayı” da göze almak zorundasın diyerek konumuza yatay geçiş yapalım…
Türkiye, ticaret yollarının güvenliğini sağlamak amaçlı yaptığı askeri hamleler sayesinde, ekonomik açılımlarını ve dış dünyadaki politik, ekonomik ve dahi kültürel entegrasyonlarını oluştururken, dış dünyadaki (organik bağlara sahip olunan coğrafyalar buna dahildir) sermaye sahipleri de kendi politik, ekonomik ve kültürel birikimlerini Anadolu topraklarına taşıyarak olgunlaştırmaya çalışmaktadırlar.
Bu durum, kısa vadede coğrafya birlikteliğini tetikleyerek ortak hareket etme noktasında kazançlı görülürken, uzun vadedeki yansımalarının tehlikeli bir “sosyoekonomik girdap” oluşmasını tetikleyebilme potansiyeline sahip olduğunu da hesaplamak zorundayız.

Önlem alınmalı mı? Bu durum için elbette ön almak elzemdir!

Nasıl ki her iş insanı, ticari açıdan bakıldığında kendisini güvende hissedeceği alanlarda çalışmayı ve yatırımlarını yapmayı tercih ediyorsa, güvende hissetmediği riskli fakat yüksek potansiyele sahip alanlarda ise kendisini güvende hissettirecek sosyal ve ekonomik çevresini oluşturmayı da ihmal etmeyecektir.
Kendi sosyolojisini kurarak Türk devletinin derinliklerinde kendisine alan kapmaya ve uygun birer takım oyuncusu olmaya çalışan katılımcıların önünü açmak lazım gelir. Lakin kendi menfaati için insanlığı ateşe atmakta sorun görmeyenlerin ise sınırlandırılarak kontrol altında tutulmaları, olmazsa olmazlardandır.
Hitap ettiği sosyoloji oranında idareden pay alıp, güç devşirenler, kendisi dışında kalanları reddederek kendi şahsi menfaat alanını genişletmeyi seçerse sistemden tasfiye edilmek zorundadır.
Tam bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Gazi Paşam, tam bağımsızlık yolunda atılması gereken adımların ipuçlarını “sırlanmış” şekilde ortaya koymuş aslında…
Sadece görmek için bakmayı denememiz gerekmektedir.
Ne Mutlu Türküm diyene” cümlesini kurabilenlerin dünya tarihi akışında kurmuş oldukları her “on altı devlet”te, sorumluluğunu üstlenmiş oldukları bayrak taşıma süresi bittiği zaman, kendilerinden sonra kurulması kararlaştırılan devlete bayrağı teslim etmeyi, “devlette devamlılık esastır” anlayışı adına saygı ile karşılamışlardır.
Geçtiğimiz yüzyılda “Ne mutlu Türküm diyene” davet cümlesiyle birlikte, evrensel bir çağrı yapılmıştır.
Bu yüzyılda ise buna ek olarak “Dünyada söz sahibi olmak istiyorsan, Dünyayı bünyende barındıracaksın” cümlesini ekleyerek, insanlıktan yana tarafını deklare edenlerin, kendi dünyalarını kurmaları için birleşmeleri gerektiği haykırılmaktadır.
Geçmiş yüzyıllarda İnsanlıktan yana bütünleşmeye ve ortak hareket etmeye davet edenler “Rahat Uyuyun” bu yüzyılda da yapmış olduğunuz davetleriniz çok daha gür sesle yapılmaktadır…

Saygılarımla.

.

Ali Karani, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI