Hayatın başlangıcı, maddenin gösterdiği direnç sayesinde oluşan değişimin vücut bulması ile şekillenmektedir.
Tabii ki karbon seviyesi ve yoğunluğunun da etkisi reddedilemeyecek bir gerçekliktir.
Fakat her etken faktöre rağmen yine de gösterilen DİRENÇ, yaşamın nasıl şekilleneceğini belirliyor.
İşte;
Her şeyi belirleyen O nokta maneviyattır… Yani maneviyat yekünde CEM edenlerin mekanıdır.
“Maneviyat” kelimesini duyunca “Din”den bahsedildiği anlaşılmasın lütfen…
Çünkü maneviyat, hayatın her alanında kullanılabildiği gibi, dini doğru algılama, idrak etme mekanizması olarak da kullanılabilir…
Hayatın nasıl başladığını sorgulamak, “VAR OLUŞTAKİ kudreti idrak edebilmek” anlamına gelmesiyle birlikte, evrenin varlığının nasıl bir başlangıca sahip olduğunu bulmaya çalışmak da akıl yapısını kendi özüne, yani maneviyata yönlendirmektedir.
Bu bakış açısı ile bugünün dünyasını anlamaya çalışmak, çarpıtılmış tarih ve dahi yazılan senaryolar ile kurguladıkları “Eski Dünya”nın da yalan hayatlarının da yüzlerine taktıkları maskelerini düşürmektedir.
Batı zihniyetinin kurduğu bütün uluslararası yapılarının teker teker çöküşe geçmesiyle birlikte, insanlığı da hayatın doğal akışında erteleterek nasıl geri bıraktırdıkları adeta gözlerimizin önüne serilmektedir.
Batı’nın çıkarcı ve kurnaz siyasi akıl yapısı, kurduğu uluslararası yapıların arkasına kendisini saklanmakla birlikte, insanlığa karşı kendi üzerine düşen sorumluluk ve görevleri yerine getirmediğini rahatlıkla gizleyebilme şansını yakalamış ve hatta bunu da sonuna kadar kullanma yolunu da tercih etmiştir.
“İnsanlığın Tabiata Olan Borçları Yasasına Batı Neden Uymaz” (1) başlıklı makalenin okunması, bu mana da önem arz etmektedir.
Gelinen son süreçte;
Gizlilikler içerisinde yapılan tüm aldatmacaların, gizli çıkar anlaşmalarının, korona virüs ile gün yüzüne çıkması, çıkar odaklı Batı’nın tüm fay hatlarında kırılmalara sebebiyet vermekle birlikte, azalan hatta yok olan çıkar ve menfaatlerin, hatta gösterilmesi gereken fedakarlıklar dönemine aralanan kapı sayesinde, sistemden beslenenlerin maskelerini teker teker düşmektedir diyebiliriz.
Dünyanın en güçlü ve uygulayıcı örgütleri arasında Birleşmiş Milletler ile NATO’nun açık ara önde olduklarını söylemek yanlış olmaz.
“Dijital dünyanın kurulmasının perde arkasındaki gizemli akıl Rus ve Türk Aklı mı?” diyerek dikkat çekmek için kaleme alınan makalenin son satırında not düşülen;
“Türkiye’nin NATO aparatı üzerinden Batı’yı şekillendirmesi de diğer makaleye kalsın” cümlesidir. (2)
Brexit açısından AB - İngiltere (Yeni İlişkiler adına boşalan alanları kimler dolduracaktır).
NATO ve Birleşmiş Milletler açısından Amerika Birleşik Devletleri - Avrupa Birliği (Ödemelerin oranı kimler arasında ne şekilde pay edilecektir).
- Tüm senaryoların üzerine kurulması ile programlanan “Geçmiş” bir önceki yeni dünya düzeni…
- “Gelecek adına” denilerek dijital format ile kurulmasına gayret edilen “Gelecek” yeni dünya düzeni…
Bu iki sistem arasındaki geçişi, bu günlerde hep birlikte yaşamaktayız anlayacağınız…
Her şey Amerika’nın yapılan tüm harcamalara kelâm yerindeyse “isyan etmesi” ile başladı…
Çünkü, ABD parayı yatırıyor, tüm hamallığını çekiyor; lakin “Hasat” başkaları tarafından toplanıyordu…
Ödeneklerin ve harekatların büyük bölümünü ABD’ye yaptırıp, Avrupa kıtasında kendilerini rahat ve risk almadan koruma altına almayı planlayanlar için, sömürüler sayesinde elde edilen ganimetlerin azalarak, yetişmediği döneme girilmesi ile birlikte, menfaat çatışmalarının tetiklenerek fay hatlarının kırılması, çatışmaları ve karşılıklı gerginlikler dönemini de beraberinde getirmiş oldu.
Batı egoizmi, tüm dünyayı kendi oyun alanıymış gibi şekillendirirken, çıkarları adına yatırımlar yapmakta, yapılar oluşturmakta, hatta küçük devletler oluştururken bazı devletleri de parçalamakta bir sorun görmüyor.
Lakin dengesini oturtamadığı en önemli konulardan birisi olan “Maneviyat” ve ihtiyaçları bölümünü ıskalamış olması, bugün Batı’nın her şeyi eline yüzüne bulaştırmak üzere olduğunu işaret etmektedir.
Çünkü son dönemeçte bulaştığı ve şekillendirmeye çalıştığı coğrafya, azalmış olsa da hala manevi değerlerin önemli olduğu ve akıl ile manayı aramakta olanların yaşadığı coğrafyayı tehdit etmektedir.
Fay hattı kırılmasının tetiklendiği GANİMETLERİN YETMEMESİ ne anlama gelmektedir!
ÇİN coğrafyası, güçlenen batı dünyası için devasa bir sömürü pazarı olarak görülmekte idi.
Batı kaynaklı teknoloji ve sermaye, her coğrafyada olduğu gibi Çin coğrafyasına da yerleşerek palazlanmayı dahi ıskalamamıştır.
Anlayacağımız;
Uzak-Doğu’dan “Çin’den” geldiği iddia edilen (virüs ve ekonomik tehdit) tehlikenin kaynağı, yine Batı kaynaklı yönlendirici güç olarak tüm dünyanın karşısına dikilmiş durumdadır.
Çin mi?..
“Çin halkı, seçilen kurbandır” diyerek devam edelim…
Maalesef;
Batı’nın gerçek yüzünü, insanlığın acı da olsa görebilmesi için bu zihniyetin dünyayı belli bir süre idare etmesine “tırnak içinde diyerek” izin vermek gerekmekteydi…
Gelinen son süreçte, insanlık tarafından değerlendirmesi ve sorgulaması yapılan Batı Dünyası’nın dayattığı ZİHNİYET, artık kabul edilmemekle birlikte, eksik ve zararlı yönlerinin de çok olduğu gözler önüne serilmektedir.
Baksanıza;
ABD halkı bile dünyanın en fazla borcu ile birlikte en acımasızca sömürülen halkı durumunda değil midir?
“ABD vatandaşları uyanmalıdır artık!..” demekten başka elimizden bir şey gelmez…
“Maneviyatı terk ederek, maddiyatı dibine kadar yaşamaya zorlanan insanlık, dengeyi bulabilmek için bugün maneviyat arayışına girmiştir” dersek de yanılır mıyız diye sormadan edemeyeceğim.
“Yeni teknolojiler ve hırslarımız sayesinde, “hayatın akış hızı”nın gerektiğinden daha fazla hızlandırıldığı dünyada, kurulan sistemlerin de aynı hız ile yaşlanması ve zayıflaması da aynı yine hızda olacaktır” demek yanlış olur mu!
İnsanlığın, binlerce yıldan bu yana kurduğu ve geliştirdiği bir dünyayı, sistem olarak da biyolojik olarak da her şeyiyle çok çabuk tüketmekle iyi mi ediyoruz dersiniz!..
Her şeyin son tüketim tarihinin kısa zaman dilimine sıkıştırılmasına sebebiyet veren hırslarımızın kontrol altına alınması gerekmiyor mu artık ne dersiniz!?.
“Vücudun biyolojik saat sapması ve duygu kaybı” (3) başlıklı makalede işaret edilen durum, hayatın akış hızının, ihtiyaç olandan daha hızlı olduğuna işaret etmek içindir. Aslında, “Maddiyat’ın eksik yönünü tamamlayan Maneviyat’tır” demek gerekir.
ZITLIK KAVRAMI, BU NOKTADA ORTADAN KALKMAKTADIR…
“Her şey zıddı ile kaimdir” sözünün dahi tarihin tozlu raflarındaki yerini alacağı döneme girmek üzere olduğumuz doğru mudur değil midir hep birlikte şahitlik edilecektir.
Çok katmanlı ve çok yönlü olarak, girift denklemleri kurabilen veya okuyabilenler “DİJİTAL ÇAĞ”a uyumlu olabilenler arasında yer alarak hayatlarına devam edebileceklerdir.
Son Söz;
Erenler arasına karışıp “Yekünde Cem” (4) etmenin zenginliği karşısında, “Maddiyat”ın fukaralığına şahitlik edilecek günler yakındır.
Ali Karani, dikGAZETE.com
dipnotlar;