?>

Seccade’nin ötesi, ülkenin selameti

Nuray Mert

2 yıl önce

Seccade tartışmasını tazelemek niyetinde değilim, “AK Parti’nin sıradan ‘din istismarı’ temelli siyaset propagandasının örneklerinden biri” demek yeterli. Ben ‘din istismarı’ tabirini olur olmaz kullanan biri değilim. 
Dahası, AK Parti veya muhafazakâr sağ siyasetlerinin sınıfsal boyutunu dikkate almak gerektiğini söyleyip duruyorum. 
O nedenle, sadece hâlihazırdaki muhalefet kesimi değil, öteden beri laikliğin savunusuna sınıfsalsnobizmin” gölgesinin düşmesini eleştiriyorum.
Diğer taraftan, AK Parti’nin dini sembol ve değerlere vurguyu arttırmasını, gizli niyetlerinin ortaya çıkmasına değil, temsiline soyunduğu yoksul veya en iyi ihtimalle alt orta sınıf tabanından uzaklaşmış olmasına bağlıyorum.
İşin bu boyutu önemli olmakla birlikte, sonuçta dinin bu denli siyasallaştırılması da bigâne kalınacak bir konu değil.
Dahası, Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adayı olması söz konusu olduğundan bu yana, işin içine bir de Alevilik mevzusu girdi ve ben bu konunun çok kaygı verici olduğunu düşünüyorum.
Alevilik konusunda önyargı ve husumetler ilk kez siyasetin konusu olmuyor, tam tersine geçmişte solculuk ile özdeşleşen Alevilik, sağ milliyetçiliğin hedefi oldu, utanç verici olaylar yaşandı. 
Bunu hepimiz biliyoruz, ama, 2010 yargı reformu referandumunun da sağ muhafazakâr çevrede, çoğunlukla açıkça dillendirilmese de “yargıyı Alevilerin elinden kurtarmak” propagandası ile yürütüldüğünü, o zamanın ‘demokratlar’ı görmezden gelmişti.
Kılıçdaroğlu’nunseçilemez aday’ olarak görülmesinde de Alevi olması ‘sosyolojik bir etken’ olarak gündeme geldi. Hâlihazırda, Kılıçdaroğlu’nun Sünni muhafazakâr kültürden kopuk olmasının altı çiziliyor.
Türkiye’de CHP ve laik kesimin Alevilik ile bağı bir gerçek, ama ne CHP ne de laiklik, Alevilik ile tanımlanacak olgular değil. Alevilerin bu cenahta olmasının nedeni, Sünni muhafazakarlığın ayrımcılığına karşı bu parti ve ilkeyi sığınak olarak görmüş olmaları.
CHP parti olarak, laiklik ilke olarak cumhuriyet rejiminin kurucu unsurları, Alevi veya Sünni kökenli cumhuriyetçiler, bu parti ve ilkeyi destekliyorlar. 
Gerçi, muhafazakâr çevreye göre, seküler kesim de ‘topluma yabancılaşmış’ bir azınlıktan başka bir anlam ifade etmiyor.
Şimdilerde, muhafazakâr çevre içinde sınıfsal farkların belirginleşmesi, bir kez daha siyasetin bu çatışma hattında kurgulanmasını işlevsel hâle getirdi. 
Diğer bir deyişle, AK Parti’nin bir ‘rant partisi’ olması tablosunu gözlerden kaçırmanın en iyi yollarından biri, dini semboller, tarihsel husumetler, Alevilere karşı önyargıları öne çıkarmak.
Başta bu nedenle, ama daha önemlisi Türkiye’nin geleceği ve toplumsal barış adına tüm bu konuların açıkça konuşulması gerektiğini savunuyorum. 
Evet kardeşim, Aleviler, Sünni muhafazakâr kültüre yabancı, böyle olması da gayet doğal. Diğer taraftan, laik kesim için de aynı şey geçerli, çünkü sekülerleşme tam da bu demek.
Bu konuda mücrim gibi susmanın alemi yok, sekülerleşmiş kesimin bir kısmı, dine toptan inanmıyor, daha büyük bir kısmı ise ibadet etmiyor ve muhafazakâr değerlere göre yaşamıyor.
Muhafazakâr kesimlerin kabul etmesi gereken en önemli konu, bu ülkenin kendilerinin olduğu kadar, diğer kesimlerin de ülkesi olduğu. Aksi takdirde, kim iktidar olursa olsun, herkesin istediği gibi yaşama özgürlüğü hep göz ardı edilecek. 
Hâlihazırda CHP’nin, din konusunda mücrim gibi davranmak zorunda kalmasının nedeni de bu.
AK Parti tam da bu nedenle, CHP ve muhalefetin üzerine gitmek için hep din konusunu öne çıkarabiliyor. Bu siyasete rehin düşmemenin yolu, muhafazakarlara dindarlık taslamak olmamalı. 
Kılıçdaroğlu’nun seccadeye ayak basmış olması bahane, ama AK Parti ile din temelli bir yarışa girmek, siyaset sahnesini bu partinin oyun sahasına çekme çabasını besleyip büyütüyor. 
İşin içine ilahiyatçı, ayet, hadis sokmaya ne gerek var?
Kimse yere bakarak yürümez” dersiniz olur biter. Bu konuda ürkekliğin, daha fazla din istismarına yol açtığını anlamak bu denli zor mu?
Asıl üzücü olan, siyasi yarış bir yana, AK Parti’nin iktidarda kalmak adına, bu ülkenin geleceği ve toplumsal barışını hiç önemsemeden toplumsal ayrışmaları, gerilim hatlarını canlı tutmak hatta alevlendirmek gibi bir siyaset izlemesi.
Gramsci’den falan bahsederek entelektüellik taslayan, puro ve motosiklet meraklısı siyasetçisinin bile seccade mevzusunu dile dolaması. İktidar ve iktidarın bir parçası olmak adına, bu ülkenin geleceği ve selametinin umurlarında olmaması.
Ne diyeyim, Allah ıslah etsin!

.

Nuray Mert, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI