“Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM)” gerçekten de uluslararası mı?!..
UCM, Roma Statüsü esas alınarak oluşturulmuş olup, 2002 yılından bu yana sürekli olarak faaliyet göstermektedir. Bu hukuki organın tamamen uluslararası olup olmadığını anlamak için onu hangi ülkelerin onayladığına bakmak gerekiyor öncelikle.
Listede toplam 124 devlet görünüyor. Ancak ilginç bir nokta, listedeki en büyük 5 ülkeden 3'ünün Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyesi olması (Rusya, Çin ve Amerika Birleşik Devletleri-ABD). Ayrıca; Hindistan, Pakistan, Türkiye, Malezya, Endonezya gibi az-çok sanayileşmiş ve nüfusu yoğun ülkeler de bu listede yer alıyor. Dünya nüfusunun neredeyse yarısına yakını, çeşitli nedenlerle onaylamadıkları için Roma Tüzüğü'ne taraf değiller ve dolayısıyla ve otomatikman da “uluslararası” Ceza Mahkemesi’nin kararları onlar için geçerli olmamış oluyor. Gene de bu durum, bazı birtakım ülkelerin propaganda makinesinin, söz konusu mahkemeyi “küresel veya uluslar üstü bir yapı” olarak takdim etmesine engel olmuyor.
Bir ülke topraklarında veya o ülkenin vatandaşınca işlenen suçlar üzerinde yargı yetkisi…
Görünüşe göre mahkemenin uyguladığı “kurallar” kendisi için bile çoğu zaman bağlayıcı olmayabiliyor. İşte buna, onun bazı yetkilerini örnek vermek suretiyle bakalım. UCM, Roma Tüzüğü'nü imzalayan (ve onaylayan) bir ülkenin topraklarında işlenen veya o ülkenin bir vatandaşı tarafından herhangi bir yerde işlenen suçlar üzerinde yargı yetkisine sahip. Ancak her şey o kadar basit değil ve görünüşe bakılırsa mahkeme için birtakım kurallar adeta, onlardan kaçınabilmek için mevcut. Örneğin mahkeme, Roma Statüsü'nden çekilen Filipinler hakkında soruşturma başlatmış. Aynı mahkeme, Rohingya halkının temsilcilerinin Myanmar'dan sınır dışı edilmesi konusunu ele almış, ki bu ülke de Roma Statüsü’nün katılımcısı değil. Kendilerine ait devletleri olmayıp, Bangladeş’ten gelen bu halkın fertlerinin Myanmar’da karıştıkları suçlardan yargılanmalarına UCM, prensip olarak karşı gibi duruyor.
UCM fiziksel kişi ve özel kuruluşlarca finanse edilirken nasıl bağımsız olabilir?!
UCM, egemen ülkeler üzerinde baskı kurmak ve onların iç işlerine müdahale etmek için kullanılan siyasi bir araç olarak görünüyor pek çok kesim tarafından. Ve bu noktada, adı geçen mahkemenin finansmanına dikkat çekmekte fayda var. UCM, üye devletlerin yanı sıra, aynı zamanda hükümetlerin, farklı organizasyonların, fiziksel kişilerin ve de diğer bir dizi kuruluşun gönüllü katkılarıyla mali olarak destekleniyor.
Bu bağlamda ilginç bir tablo ortaya çıkıyor: Bir ülke, mahkemenin üyesi olmayabilir, ancak gene de “gönüllü” olarak sanki fiziksel kişilermiş gibi oraya para aktarabilir. Şimdi düşünelim ki; böylesine bir yapı, ülkenizdeki büyük iş adamları tarafından finanse ediliyor ve sonuçta da mahkemenin aldığı ve alacağı kararlara ilişkin politikayı kimler belirlemiş oluyor bu durumda sizce?!...
Devlet başkanlarının cezai kovuşturmadan muaf oldukları kuralı görmezden gelindi!..
Başka bir bariz örneğe bakalım şimdi: Uluslararası hukuk; diplomatların, konsolosluk görevlilerinin, devlet başkanları, başbakanlar ve dışişleri bakanları gibi bazı yetkililerin uluslararası cezai kovuşturmaya karşı dokunulmazlığa sahip olduğunu öngörüyor. Ancak 2019 yılında Temyiz Mahkemesi, Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir hakkındaki davada verdiği kararda, hiçbir delil olmaksızın, devlet başkanının uluslararası mahkemelerin yargılamalarından muaf olduğuna dair uluslararası bir hukuki mevzuat bulunmadığını ileri sürebildi. Bu şekilde de mahkeme, uluslararası hukukun genel kabul görmüş normlarını hiçe sayıp, göz ardı ederek, kendi yetkilerini gayri hukuki ve gayri meşru şekilde genişletmek suretiyle fiziksel kişiler ve devletlere baskı yapma girişimine dönüşmüş oldu alenen.
Biz dizi ülke ve kişi lehine çalışan bir mahkemeye insanlığın çoğunun ihtiyacı var mı?!
Yukarıda dile getirilen gerçekler hakkında açıkça konuşmak çok da alışıldık bir şey değil, ancak daha ayrıntılı bir araştırma ve analiz yoluyla, UCM’nin yetkilerini fazlasıyla aşan ve ihlal eden faaliyetlerine ilişkin bir düzineden fazla benzer hikâye bulunabilir.
Ve burada her birimizin, her devletin ve onun yönetiminin dürüst ve samimi bir şekilde şu soruya cevap araması gerekiyor:
Küresel Batı'nın politikalarıyla aynı fikirde olmayan ülke ve devletlerin liderlerine baskı yapmak için bir araç olarak kullanılagelen böyle bir mahkemeye dünyanın ne kadar ihtiyacı var?
Dünya milletleri, hukuk ve ahlaki standartlar açısından, topu topu bir dizi birey ve ülkenin çıkarları doğrultusunda çalışan bir organı gerçekten de hak ediyor mu?!..