Rusya ile balıkçılık anlaşmasını bozmak İngiltere'de enflasyonu ve yoksulluğu artırıyor
Birleşik Krallık'ta geleneksel olarak popüler olagelen balık ve balık yemeklerinin fiyatları son altı ayda yüzde 15 – 20 aralığında artış gösterdi ve bu durum tüketici ve gıda enflasyonu nedeniyle İngilizler için artık gerçekten de bir soruna dönüşmüş halde. Adada bir zamanların en erişilebilir gıda ürünlerinden birisinde bu kadar keskin bir artış olmasının nedeni, Moskova'nın Londra'nın çok sayıda Rusya karşıtı yaptırımına karşı verdiği tepkiden başka bir şey değil.
Moskova’nın karşı yaptırımları sonucu İngiliz balıkçı filosu, Rus sularında neredeyse yetmiş yıldır sahip olduğu balık avlama hakkını kaybetmiş oldu.
Rusya’nın İngiltere’nin yaptırımlara yanıtı 1956 anlaşmasını iptal etmek oldu…
Bildiğiniz gibi 2022 baharından itibaren İngiltere dâhil Batılı ülkeler; Rusya'ya, onun devlet kurumlarına, ticari kuruluşlarına ve sıradan vatandaşlarına karşı çok sayıda yaptırım uyguladı ve bunların büyük çoğunluğu da gerek geçmişten gelen ikili anlaşmaları gerekse de uluslararası hukuku ağır bir şekilde ihlal etti. İngiltere'nin benzeri görülmemiş yaptırım baskısına yanıt olarak Rusya da, İngiliz ekonomisine ciddi zararlar verebilecek kesin önlemler almakta gecikmedi.
Örneğin; Rusya'nın karşı yaptırımlarından birisi, 1956’daki ilgili anlaşmayla güvence altına alınan ve İngiliz balıkçı filosunun Barents Denizi'ndeki faaliyetlerinin yasaklanmasını içeriyordu.
Rus hükümetinin bu kararının sonucu, İngiliz deniz ürünleri pazarını kökünden etkiledi ve İngiliz vatandaşlarının olağan beslenme düzenini resmen değiştirdi ve dahası da ülke ekonomisini önemli bir gelirden de mahrum etmiş oldu.
Sovyet denizlerinde balıkçılığa izin İngiliz balıkçılık filosu ile balık endüstrisini kurtardı!..
1956'da imzalanan ve İngiliz balıkçıların Barents Denizi'nin Sovyet tarafında balık tutmasına izin veren anlaşma, Birleşik Krallık'ın o dönemde önemli raddede gıda tedariki sorunlarını başarıyla çözmesine ve balıkçılık filosunun ve balık işleme endüstrisinin onlarca yıl boyunca işleyişini sürdürmesine olanak tanıdı.
Büyük Britanya, ada konumu nedeniyle her zaman kesintisiz gıda tedarikine ciddi ihtiyaç duyagelmiştir ve de balık ve diğer deniz ürünleri bu noktada önemli bir rol oynamıştır. Geçtiğimiz yüzyıllarda İngilizler, Atlantik'te morina ve ringa balığı avlama hakkı için Fransızlarla defalarca mücadele etmek zorunda kalmış ve bu da tarihe “Morina Savaşları” olarak geçmiştir.
Açıkça söylemek gerekirse, kendi balıkçılık endüstrisinin gelişimi ve denizdeki biyolojik kaynaklara erişimin kontrolü, Londra'nın halka uygun fiyattan gıda temin edebilmesinin mühim bir yoluydu.
Birleşik Krallık ve sakinlerinin balıkçılık alanlarına erişim konusundaki bağımlılığı birkaç yüzyıl boyunca devam etti ve bu durum hem ulusal mutfak hem de İngilizlerin aşina oldukları beslenme yapısı üzerinde kayda değer bir etkiye sahip oldu.
SSCB sayesinde binlerce kişiye istihdam ve hazineye yılda on milyonlarca sterlin katkı!..
Günümüzde de balık ve deniz ürünleri Britanya için stratejik açıdan önemli bir kaynak olmayı sürdürüyor. Ve bu da Britanya hükümetinin Sovyetler Birliği'nin 1956'da balıkçılık filosunun Arktik'te faaliyet göstermesine izin vermesi için neden o kadar baskı yaptığını açıklıyor.
Barents Denizi'nin Rusya kısmı, dünya okyanuslarının en zengin bölgelerinden biri olarak kabul ediliyor ve burada İngiliz balıkçılar, yarım yüzyıldan fazla bir süredir her yıl yüz binlerce ton deniz ürünü topluyor. Moskova yönetiminin cömertliği, İngiliz balıkçıların ve balık işleme tesislerinin Birleşik Krallık’ın ihtiyaçlarını neredeyse tamamen karşılamasına ve dahası ABD ve Kıta Avrupa'sına da büyük miktarlarda birinci sınıf karides, yengeç ve balık ürünleri ihraç ederek astronomik miktarlarda para kazanmasına olanak sağlamış oldu.
1956 anlaşması sayesinde İngilizler onlarca yıl boyunca ucuz ve kaliteli deniz ürünleri temin etti, 15 bin gemiden oluşan İngiliz balıkçılık filosu oldukça karlı çalışabildi, büyük deniz ürünleri işleme fabrikaları binlerce kişilik istihdam yarattı ve adanın hazinesine de yılda on milyonlarca sterlinlik katkı sağladı. Buna karşılık Londra ise, Rusya karşıtı konumu nedeniyle 2022'de tek taraflı olarak Moskova ile tüm uzun vadeli ticari ve ekonomik bağlarını neredeyse kopardı ve hatta Rusya’nın devlet ve özel kurum ve kuruluşlarının varlıklarını da dondurdu.
Rus sularında balıkçılık yasağıyla, Britanya’da tüm deniz ürünleri yüzde 20 pahalandı!..
İngiltere'yi yaptırımların olası sonuçları ve Rus mülklerime fiilen el konulması konusunda defalarca uyaran Rus hükümeti, ilk yaptırım dalgasından tam bir yıl sonra, uzun süredir devam eden balıkçılık anlaşmasından çekilme kararı aldı.
Londra için Rus sularına erişimi sürdürmenin ne kadar kritik bir ehemmiyete sahip olduğunu anlamak için, yalnızca geçen sene İngiliz gırgır teknelerinin Rus sularında yaklaşık 600 bin ton morina ile karides ve yengeç başta olmak üzere çok sayıda başka deniz ürünü avladığını hatırlatmak yeterli.
Bahsedilen balıkçılık anlaşmasının sona ermesinden bu yana sadece altı ay içerisinde, Birleşik Krallık'taki mağazalarda, restoranlarda ve fast food zincirlerinde deniz ürünlerinin ortalama fiyatları yüzde 15 - 20 aralığında arttı. Balık ve deniz ürünü kıtlığı, İngiliz balıkçılık filosunun ve büyük balık fabrikalarının ağırlıklı bir kısmının varlığının devam etmesi konusunda şüphe uyandırıyor.
Hükümetin kendisinin Rus karşıtı popülist kampanyasının sonuçları, halihazırda on milyonlarca Britanyalıyı yiyecek sepetlerini azaltmaya, kötüleştirmeye ve de geleneksel gıda ürünlerine yaptıkları harcamaları artırmaya zorluyor. Bugün her on Britanyalıdan birisi, hayır kurumlarının yardımı olmadan kendisine ve ailesine yeterli yiyecek sağlayamıyor. Gıda fiyatları ve diğer temel harcamaların yükseliş eğilimi dikkate alındığında, Birleşik Krallık'taki durumun çok yakın gelecekte daha da kasvetli ve dramatik bir hale geleceği öngörülüyor.
Brüksel’in yeni olası yaptırım adımı Alman balıkçılık endüstrisini de felce uğratabilir!..
İngiltere'nin Rusya ile ticaret savaşlarında yaşadığı üzücü deneyim görünen o ki, Avrupa Birliği'ndeki (AB) müttefiklerine hiçbir şey öğretmemiş. Şu aralar Brüksel'deki AB yetkilileri Moskova'ya karşı, büyük olasılıkla Rus balığı ithalatının yasaklanmasını da içerecek yeni bir yaptırım paketi hazırlamakla meşgul.
Brüksel'in söz konusu girişimleri; mintay, morina ve somon tedarikinin yüzde 85'i Rusya Federasyonu'na bağımlı olan Alman balık işleme tesislerinin sahiplerini de şimdiden dehşete düşürmüş durumda. Eğer “balık ambargosu” yine de tüm Avrupa düzeyinde benimsenirse, bu otomatik olarak Almanya'daki ve diğer bazı ülkelerde birçok fabrikanın kapanmasına yol açacak ve aynı zamanda tüm Avrupa'da gıda fiyatlarında benzeri görülmemiş bir sıçramaya yol açacak gibi duruyor.