Yerel Seçimlerin Uluslararası İlişkilere Yansıması
Seçmen, 31 Mart Mahalli İdareler Seçiminde sadece yaşadığı beldeye Belediye başkanı seçmeyecek. Seçim sonuçları hem Türkiye’nin iç siyasetini hem de dış siyasetini etkileyecek potansiyele sahip.
Mahalli seçimler ve dış politika, birbirini etkileyen iki önemli alandır. Seçim sonuçları, dış politikada yeni eğilimlerin ortaya çıkmasına neden olabilirken, dış politikadaki gelişmeler de seçmenlerin oy verme tercihlerini etkileyebilir. Bu etkileşim, Türkiye'nin gelecekteki dış politikasının şekillendirebilir.
Özellikle büyükşehir belediye başkanları; uluslararası alanda aktif bir rol oynayabilir. Belediye başkanları, seçmenden aldığı güç ile Türkiye’nin dış politikasını olumlu veya olumsuz yönlendirmede söz sahibi olabilir.
Uluslararası güçler, Türkiye’yi ilgilendiren meselelerde özellikle Ankara, İstanbul, İzmir gibi şehirlerdeki seçim sonucuna göre revizyon güncelleyebilir.
Seçim sonuçları, hükümetin dış politikada risk alma eğilimini etkileyebilir. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de Kıbrıs, Libya, Yunanistan, İsrail ve Filistin’e bakış açısını etkileyebilir.
Hatırlarsanız, CHP’de parti adına yapılan açıklamada Türkiye’nin Gazze’de Garantör olma talebi eleştirilmişti. Ortadoğu’da, Suriye ve Irak’ta acil çözüm bekleyen PKK Çatı Terör Örgütü ile mücadele konusu da seçim sonucuna göre değişkenlik gösterebilir. Gazze meselesinde olduğu gibi, CHP; AK Parti Hükümeti’nin güvenlik gerekçesi ile Irak’a müdahil olmasından duyduğu rahatsızlığı açıkça dile getirmişti.
AK Parti Hükümeti’ni, “iktidarda kalmak için Irak’ta savaşı (PKK ile mücadele) sürdürmekle” suçlayan DEM Parti’nin sözlerinden herhangi bir rahatsızlık duymayan CHP; Kent Uzlaşısı ile gündeme gelmişti.
AK Parti Hükümetinin yerel seçimde oylarının artması; Türkiye’nin mevcut dış rotasının devam edeceğini gösterir. Bu durum, bölgesel ve küresel meselelerde daha aktif bir rol oynama eğilimini pekiştirebilir. Devletin yeniden yapılanma süreci hızlandırılarak; istikrarı sürdürülebilmesi için yeni adımlar atılacaktır.
Kendi iç siyasetinde istikrarı devam ettiren Türkiye, başta Irak ve Suriye gibi komşu ülkeler olmak üzere bölge ülkelerindeki istikrarı da önceleyecektir.
Çünkü bölge ülkelerinin kaderleri bir diğerine bağımlı durumdadır. Başka bir deyişle; bir ülkedeki değişim, diğer ülkeleri de doğrudan etkilemektedir. Ayrıca Türkiye’nin bölgesel ve küresel ölçekteki daha kuşatıcı, daha adil ve daha değer merkezli siyaset çağrısı da devam edecektir. Yani dış politikadaki ahlaki boyut vurgusu, Türkiye’nin siyasal söyleminin merkezinde tutulacaktır.
CHP’nin alacağı oy artarsa Amerika ve Avrupa, daha uzlaşmacı bir yaklaşım benimseyebilir. Doğu Akdeniz ve Ege Bölgesinde sahte balayı yaşayabiliriz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da dediği gibi; “CHP sadece son 21 yılda bir dönem vesayetin sözcülüğünü yürüttü; bir dönem de FETÖ ihanet çetesinin taşeronluğunu üstlendi. Bu parti, bir dönem PKK'nın ve Suriye'deki uzantılarının savunuculuğuna soyundu. Bu parti, her dönem Amerika'nın, Avrupa'nın, Türkiye husumetiyle maruf uluslararası kuruluşların sesi oldu.”
DEM Parti’nin güçlü olduğu şehirlerde oy kaybetmesi; PKK’nın yurt içi etkisinin azaldığının göstergesi olacak. PKK’nın küresel bazda etkisinin azalacak olması neticesinde Batılı ülkeler ile Türkiye arasında daha rasyonel bir zeminde ilişki kurma ihtimali artacak ve taraflar arasındaki müzakerelerde Ankara’nın elini güçlendirecektir.
DEM’in güçlü olduğu seçim bölgesinde oyunu yükseltmesi ve CHP’yi destekleyerek kazanmasını sağlaması; PKK’nın Türkiye’nin iç siyasetine sirayet ettiğini/ edebileceğini gösterir.
Ekrem İmamoğlu'nun, yoğun kar yağışının yaşandığı 24 Ocak 2022 günü İngiliz Büyükelçisi ile yemekte olması, basında geniş şekilde yer almıştı. Ekrem İmamoğlu’nun gözden ırak bu tavrı üzerine, Cumhurbaşkanlığı; ülkemizde akredite büyükelçi, maslahatgüzar, başkonsolos ve uluslararası kuruluş temsilcileri başta olmak üzere yabancı temsilcilik mensuplarının; bakan, vali gibi üst düzey bürokratlar ile tüm kamu kurum ve kuruluş yetkililerinden telefon görüşmesi de dahil olmak üzere randevu taleplerinin, Dışişleri Bakanlığından izin almalarını karara bağlamıştı.
Yabancı bir büyükelçinin, gayri resmi olarak Ekrem İmamoğlu ile adeta gizlenerek görüşmesi, özellikle büyükşehir belediye başkanlarının Küresel Güçlerin takibinde olduğunu gösteriyor.
Türkiye'nin dış politikası ve 31 Mart yerel seçimleri arasında birtakım önemli ilişkiler bulunmaktadır. Bu ilişkiler, seçimlerden sonra daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.
Hükümet, seçmenden aldığı destek ile ülke menfaatleri doğrultusunda emin adımlar ile hareket edecektir. Hükümetin dış politikadaki temel hedefleri değişmeyecektir.
Türkiye, bölgesel bir güç olma ve uluslararası alanda saygın bir konuma sahip olma hedefini sürdürecektir. Hükümet, milli çıkarlarını korumaya ve ulusal güvenliği sağlamaya yönelik çabalarını arttırarak devam ettirecektir.
Şehit edilişinin 15 yılında yad ettiğimiz rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun sözü ile yazımızı noktalayalım:
“Ben niye şimdi CHP ile koalisyon yapacağım mı yapmayacağım mı, AKP ile yapacağım mı, yapmayacağım mı söyleyeceğim. Ben milletin müdafaasını yapacağım. Cumhuriyet Halk Partisi benim inanç ve değerlerime karşı...
Cumhuriyet Halk Partisi halka inanmıyor. Cumhuriyet Halk Partisi halkın iradesine güvenmiyor. Cumhurbaşkanını Meclis'e seçtirmem diyor. O zaman halk seçsin diyorsunuz. Halka da seçtirmem diyor.
Sen bela mısın? Ne istiyorsun o zaman? Benim istediğim olur, benim istemediğim olmaz diyor? Halbuki ben diyorum ki; Milletin istediği olur.
Milletin istediğinin yanında yer alırız biz. Seçimden sonra siyasetin yeniden yapılanacağına ve bir milli merkez inşa edileceğine inanıyorum.” (Cumhurbaşkanlığı seçim öncesi/2007)
.
Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com
https://kriterdergi.com/siyaset/31-marttan-sonra-dis-politika 31 Mart'tan Sonra Dış Politika, Siyaset Muhittin Ataman | Kriter Dergi