?>

İki halk, bir hikâye: Türkiye’nin sınavı, Suriye’nin dirilişi

Mehmet Yıldırım

13 saat önce

İki halk, bir hikâye: Türkiye’nin sınavı, Suriye’nin dirilişi

Suriye denilince aklımıza Hama gelir, modern zamanlarda…
Anadolu’dan Hacca giderken yol üzerinde sakin bir şehir Hama.
Tarih 1982. Zalim Hafız EsedKatil ve zalim Beşşar’ın babası.
O gün sivil halk katledilir; Hama’da. Hani şehirler; kahramandır, şanlıdır ama Hama şehittir.
Merhum Şair Cahit Zarifoğlu, bu acıyı dile getirir:
Hama 1982

O sabah ezan sesi gelmedi camimizden

Korktum bütün insanlar, bütün insanlık adına.”
Suriye’de yıllar önce ateşlenen değişim arayışı bugün bambaşka bir eşiğe dayanmış durumda. Devrimin yıl dönümü
Evet, takvimde sadece bir tarih olabilir; ama o gün artık milyonlarca insanın hayatına kazınmış bir hafızayı, bir arayışı, bir tükenişi ve yeniden ayağa kalkma iradesini temsil ediyor. Türkiye’nin desteği ve Ahmet Şara’nın öncülüğünde; “Yeni Suriye” arayışı da tam burada öne çıkıyor: geçmişin yıkıntılarını unutmadan, geleceğe dair yeni bir söz söylemeye çalışan bir çaba.

Türkiye’nin komşuya bakışı: Haritadan çok insan…

Türkiye’nin Suriye’ye dair değerlendirmeleri hiçbir zaman sadece diplomatik bir başlık olmadı; olamazdı da.
Çünkü sınırın ötesinde yaşanan her kırılma, her umut, her göç dalgası bizim mahallerimize, şehirlerimize, hayatlarımıza kadar uzanan bir etki yaratıyor.
Bu nedenle bugün Suriye’de yaşanan dönüşüm yalnızca Suriye’nin kaderi değil; Türkiye’nin geleceğini de yakından ilgilendiren bir imtihan.

Yorgun bir halk, derin bir sessizlik ve inattan doğan umut…

Suriye sokaklarında bugün sloganlardan daha yüksek bir ses duyuluyor: sessizlik.
O sessizlikte yorgunluk var, yokluk var, ama en önemlisi tükenmeyen bir umut var. İnsanların gözlerinde “bir gün” diyerek sakladığı kırılgan bir umut…
Ahmet Şara’nın ortaya koyduğu siyasal söylem, işte tam bu duygunun üzerine oturuyor. Uzun çatışma yıllarının ardından “yeni bir başlangıç” yalnızca bir siyasi vaat olarak değil, bir toplumun derin psikolojik ihtiyacı olarak yankı buluyor.
Şara’nın yaklaşımının en dikkat çekici yanı ise güç mücadelesinden çok, yeniden yapılanma ve iç barışın tesisi üzerinde durması.

Türkiye’nin penceresi: Komşunun ayağa kalkması hepimizin menfaati…

Türkiye, yıllar boyunca Suriye politikası konusunda zor denklemlerle karşı karşıya kaldı. Ancak bugün Ankara’nın bakışında daha net bir çerçeve oluşuyor: “İstikrarlı, kendi içinde barışık ve Türkiye ile sağlıklı ilişkiler kurabilen bir Suriye hem bölge hem de Türkiye için en hayırlı seçenek.”

Neden mi?

1. Güvenlik

Sınır hattında yıllardır yaşanan tehditler Türkiye’de milyonlarca insanın gündelik güvenlik algısını etkiledi. Suriye’de çatışmasızlık ortamının güçlenmesi, Ankara açısından kritik bir kazanım.

2. Mültecilerin Onurlu Dönüşü

Türkiye’de yaşayan milyonlarca Suriyelinin gönüllü, güvenli ve onurlu dönüşü ancak Suriye’de istikrarlı bir düzenle mümkün olabilir.

3. Ekonomi ve Bölgesel İş Birliği

Suriye’nin yeniden inşası sadece bir iç yapılanma değil; Orta Doğu’da ekonomik akışların yeniden şekillenmesi demek. Ticaret yollarından enerji hatlarına kadar pek çok alanda Türkiye doğal bir ortak olarak öne çıkıyor.

Yeni Suriye nasıl bir Suriye olabilir?

Ahmet Şara’nın ortaya koyduğu çerçeveden görünen üç temel unsur var:

- Toplumu merkeze alan bir siyaset anlayışı

- Etnik ve mezhepsel kimliklerin siyasal rekabet unsuru olmaktan çıkarılması

- Kolektif bir yeniden inşa süreci

Ortadoğu’nun yıllardır çözemediği “devlet–toplum dengesi” meselesine yeni bir yaklaşım getirme iddiası taşıyan bu vizyonun başarıya ulaşıp ulaşmayacağı ise elbette hem liderliğe hem uluslararası dinamiklere hem de en önemlisi Suriye halkının göstereceği sahiplenmeye bağlı.

Son söz: Devrimden sonra asıl imtihan başlıyor!..

Bugün devrimin yıldönümünü anarken, aslında esas kritik soruyu konuşuyoruz:

Suriye bundan sonra nasıl bir gelecek inşa edecek?

Ahmet Şara’nın vizyonu bir yanıt olma iddiası taşıyor. Türkiye içinse mesele sadece stratejik değil; insani, duygusal ve toplumsal yönleriyle çok katmanlı.
Ama tek bir gerçek var ki artık ertelenemez:Suriye’de adil bir düzen ve kalıcı barışın kurulması hem bölgeyi daha yaşanabilir yapacak hem de Türkiye–Suriye ilişkilerinde yeni bir sayfa açacaktır.
Bugün belki bir devrimi/dirilişi anıyoruz; ama aslında belki de bir toplumun küllerinden ayağa kalkmaya hazırlandığı yeni bir dönüm noktasına tanıklık ediyoruz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan duruşumuzu özetlemiş; “Nerede bir zulüm varsa mazlumun yanında, zalimin karşısında dimdik duruyoruz.” (*)
Alnımız ak.
Tarihe kayıt düşmek lazım. Dün Zarifoğlu yazmış;
Bugün Suhulet- Meserret (neşe) ve Dirilişi yazsın şairlerimiz.
Cahit Zarifoğlu kayıt düşmüş; Allah (cc) rahmet eylesin.

Hama Sımsıcak

Hac yolunda bir merhaleKalbin ve cesedin azık yeri
Tekkeler zaviyeler medreseler ve ulemaYemiş yüklü ağaçların kolları kökleri
Saf ve seven bir göz gibi bakan şehirŞimdi tüller arkasına geçmiş gibi
Büllbül yolar dudağınıBakınca kara aklın batağına
Yetmiş bin şehitSayısınca billur kase
Öyle bir sarsan sesGür gümrah dalmış Hak’la yarenliğe
İçinden akan nehirİki yakayı çatan nehir
Ak durmadan akYetmiş bin kola ayrıl beş kıt’a ak
Sarıklar kan olduAk sakal kan oldu
Demek bitmedi KerbelaHama Kerbelası dehrin
Nasıl kuru dudakları devlet olduysa HüseyninŞehit ağzını değdir üstüne ölü kalbimin
Bülbüller anıp susar sesiniNice tevhit çekti dillerin
ve üstüm başım perişan benimElim hayret kısa kamalarım kayıp
De şehit nefesini değdir üstüne ciğerimin

.

Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com

(*) Cumhurbaşkanı Erdoğan: Nerede bir zulüm varsa mazlumun yanında, zalimin karşısında dimdik duruyoruz
https://www.dikgazete.com/haber/cumhurbaskani-erdogan-nerede-bir-zulum-varsa-mazlumun-yaninda-zalimin-karsisinda-dimdik-duruyoruz-977840.html
Suriye'de 61 yıllık Baas rejiminin çökmesinin üzerinden 1 yıl geçti
https://www.dikgazete.com/haber/suriye-de-61-yillik-baas-rejiminin-cokmesinin-uzerinden-1-yil-gecti-977605.html

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI