Har.1. [tarih.arsivi], Tamamen uydurma ve hiçbir kaynağı olmayan bir haritayla karşı karşıyayız. Doğrusu için bk. Har.2.
1204 Asia’da Kurulan Bizans Prenslikleri
Öz
Bu makalenin amacı, IV. Haçlı Seferi sonu ve 12 Nisan 1204 tarihinde İstanbul’un Latinler tarafından işgalini müteakip Küçük Asia’da ortaya çıkan İznik devleti ile Göller Bölgesi’nde kurulan Bizans Prenslikleri hakkındadır.
Açar Kelimeler: IV. Haçlı Seferi, Bizans, İstanbul’un işgali, Theodoros Laskaris, İznik Devleti, Manuel Mavrozomes, Menderes, Lâdik, Theodoros Mankaphas, Philadelphia, Alaşehir, Savvas Asidenos, Sampsaunta, Kampsada, Lampsakos,
Giriş
Bu makaleyi yazmamın sebebi, dostum Ümit Kaplan’ın, IV. Haçlı Seferi’nde İstanbul’un Latin işgalini müteakip ortaya çıkan prensliklerle ilgili bana gönderdiği bir metin ve haritadır [bk. Har.1]. Harita, tamamen yanlış. Ümit Beyin ricası üzerine yazmaya karar verdim. Zira, bu prensliklerin yerlerini diğer makalelerimde çok yazdım. Böyle fahiş bir hata yapılacağı hiç aklıma gelmemişti. Bir kere Manuel Mavrozomes’in beyliği, Menderes ve Lâdik bölgesinde idi. Haritada gösterilen yerin, Menderes ve Lâdik ile hiç ilgisi yok. Sadece harita değil, bu konuda tarihçi de yanılıyor. Zira tarihçi, Göller Bölgesi’ndeki coğrafî değişimi; iki Menderes’ten gayri, Yalvaç [Antiokheia] ile ilgili bir Menderes [Orta Menderes], ikinci bir Philadelphia [Alaşehir: Yalvaç], ikinci bir Laodikya [Lâdik: Eğirdir: Denizli] ve ikinci, hatta üçüncü bir Honas [Gelendost-Eğirdir arası ve Hüyük-Göçeri] daha bulunduğunu bilmiyor olmalıdır.
Har.1. [tarih.arsivi], Tamamen uydurma ve hiçbir kaynağı olmayan bir haritayla karşı karşıyayız. Doğrusu için bk. Har.2.
Ümit Beyin gönderdiği malûmat şöyledir:
Latin imparatorluğu, 1204 yılında kurulmuş, 1261’de yıkılmıştır. İlk hükümdarı 1. Baudouin. I- İznik Rum İmparatorluğu, 1204’de kuruldu. İlk hükümdarı I. Theodor Laskaris. Kendilerini Bizans’ın halefi gördükleri için Haçlıları, Konstantinopolis’ten çıkarmayı gaye edinen İznik Rumları, 1261’de Konstantinopolis’e hâkim oldular ve Bizans İmparatorluğunu tekrar kurmuşlardır. II- Aldo Brandini’nin prensliği, 1204’de kurulmuş; ilk ve tek hükümdarı Aldo Brandini’dir. Muhtemelen I. Alâeddin Keykubad’ın 1221’de Alâiye’yi fethetmesi neticesinde yıkılmıştır. III- Manuel Mavrozomes’in krallığı, 1204’de kurulmuş olup, ilk ve tek hükümdarı Manuel Mavrozomes’tir. 1230’da adı geçen hükümdarın ölümüyle yıkılmıştır. IV- Theodoros Mankaphas’ın krallığı, 1204’de kurulmuş; ilk ve tek hükümdarı Mankaphas olup, 1205’de yıkılmıştır. V- Sabbas Asidenos’un krallığı, 1204’de kurulmuş; ilk ve tek hükümdarı Sabbas Asidenos’tur. 1206’da yıkılmıştır. VI- Nikephoros Kontostephanos’un kırallığı hakkında bulunan tek bilgi 1204’de kurulduğudur; başka bilgi yoktur. Şimdi bunları ve Ek.1-2-3’ü sırayla görelim:
I- İznik Rum İmparatorluğu: Despot Theodoros Laskaris, İstanbul’dan kaçarak İznik’te bir devlet kurdu, taht kavgaları içindeki Selçuklu devletiyle bir antlaşma yaparak, imparator unvanını aldı [yıl 1206/1208]. Başkenti, Bursa veya Bithynia-İznik değil, Senirkent-Uluğbey köyüne yerleşen; bir adı da Küçük Nikaia [İznik] olan Nymphaion’dur. (Akropolites, 2008: 104-105, açık.32). Uluğbey [İznik], 1075 ilâ 1080 yılları arasında Süleymanşah’a da başkentlik yapmıştır. Bu yıl, Türkiye devletinin kuruluşunun ve Uluğbey’in başkent oluşunun 950’nci yılını idrak ediyoruz. İmparator Batatzes [1221-54] ile oğlu II. Theodoros Laskaris’in [1254-58] mezarları buradadır. İstanbul’un 1204’de İtalyanlarca [Latinler] işgalini müteakip gelişen olaylar, kaynak ve tetkik eserlerde özetle şöyle verilmiştir:
İtalyanlar, Opsikion teminin tümü ile Ege ve Edremit’i ele geçirdi. Baris, Aulonia, Poimanenon, Lentiana ve Lopadion onların egemenliğini tanıdı. Ama Bizans asillerinden Teodoros Alaşehir’i [Philadelphia], Savvas ise Sampsounta ve çevresini egemenliği altına aldı. Bu arada Laskaris, Türklerin Sultanı ile bir antlaşma yaptı ve iki yıl içinde imparator ilân edildi; Teodoros ve Savvas ile kolayca başa çıktı ve Kelbianos yöresinde, Alaşehir’de, Menderes boyunda ve Neokastra’da mutlak egemenliğini kurdu (Akropolites, 2008: 24-25).
Henri, Nimfea’ya [Nymphaion] kadar ilerledi, orada ordugâh kurup konakladı, sonra geriye döndü ve imparator ile barış antlaşması yaptı [1212]. Böylece Kiminas yöresinin, yâni Akhyraous yakınındaki dağın yöresinin, Frank idaresi altında bulunacağı, buna karşılık Kalamos’un -Neokastra arazisinin başladığı köy- işgal edilmemiş kalacağı, oradan ötesinin Laskaris’in egemenliği altında olacağı yolunda anlaştılar. Bu yöre, Neokastra’yı, Kelbianon’u, Khliara’yı, Bergama’yı ve yanlarda Magidia ile Opsikia’yı içine alır. Ayrıca Lopadion’dan başlayan ve Bursa ile İznik’i de içine alan bir diğer bölge de Laskaris’e aitti (Akropolites, 2008: 38-39).
Cenevizler gece vakti Rodos’u işgal ettiler [1247]. Bunun üzerine oraya, o sırada tesadüfen Thrakesion ilinin vâlisi bulunan Kantakouzenos gönderildi. Bu kişi adaya, silâh taşımakta olan sınırlı sayıda bir güçle birlikte çıktıktan sonra Phileremos adlı bir kaleyi işgal etmeye yetişebildi. Kentin [Rodos] yakınında ordugâh kurdu ve hisarın içindeki Cenevizleri kuşattı. Suriye’deki Franklara yardıma gitmekte olan Akhaia prensi Rodos’taki Cenevizlerle antlaşma yaptı ve onlara 100 soylu / yiğit şövalye bıraktı. Prensin orada bıraktığı şövalyeler, hisar içindeki piyade Cenevizleri orada bırakıp kendileri dışarıya çıktılar ve bütün ülkeyi talan ettiler. Bunun üzerine imparator, Nimfea’ya vardıktan sonra, İzmir’de büyük bir donanma hazırladı; başına Kontostephanos’u komutan atadı. Kontostephanos, Rodos’a vardı ve Lâtinleri hezimete uğrattı. Böylece Rodos, yeniden Rumların eline düştü (Akropolites, 2008: 89-91).
1204 Haçlılar, şehre girdi. Bodvin şark imparatoru oldu. İstanbul’dan kaçan Teodor Laskaris, İznik’te despot unvanını aldı. Anadolu Sultanının yardımı ile Bursa’yı ve tekmil Bitinya’yı zaptetti. Bizans asillerinden Akılsız Teodor Alaşehir’e, Manuel Mavrozomes ise Honas ve Menderes sahillerindeki bazı şehirlere hâkim oldular. Diğer Bizans arazisi Latin asilleri arasında taksim edildi. Asya’daki bazı Bizans memâliki Blois kontunun payına düştü. Merkum o hâvâliyi zaptetmek için asker gönderdi. Laskaris önce mağlup olduysa da bilâhare galip geldi ve sahil noktalarını istirdat etti. Bitinya’dan hariç Lidya ve Ayaslug’a kadar Adalar Denizi sevâhiline ve Firikya’nın bir kısmına hâkim oldu. Bilâhare imparator unvanını aldı ve İznik’i payitaht ittihaz etti (Yinanç, 2013: 378-379).
Henri, Rhyndakos kıyısında bir harp kazandı [15.10.1211]; Bergama ve Nymphaion’a kadar ilerledi. İki taraf 1214 sonu Nymphaion’da, sınırı tespit eden bir barış antlaşması yaptı (Ostrogorski, 1981: 397).
İznik devleti, 1261’de Cenevizlilerle çok mühim bir antlaşma yaptı, onların Doğu Akdeniz ticaretine egemen olmasına izin verdi; bunun karşılığında 1261’de İstanbul’u Haçlılardan geri aldı. İstanbul’un hemen karşısındaki Galata semtinde bir koloni kurmalarına izin verdi; Galata Kulesi bunun bir kalıntısıdır” (Sevan Nişanyan, 2022).
***
Üstte olayları özetledim. Yaklaşık 500 yıl önce Göller Bölgesi ve bilhassa Eğirdir Gölü’nde vukûbulan coğrafî değişim dikkate alındığında bu isimleri şöyle yerleştirebiliriz: Lidya, Yalvaç çayının [Orgas, bk.Har.2] kuzey; Karia ise, güney tarafıdır. Asia, Uluborlu dâhil, Kemer Boğazı ile Çarşamba çayı arasıdır. Menderes, Orta Menderes; Laodikya/Lâdik Eğirdir; Alaşehir ve “Phrygia bölgesindeki Antiokheia [Yalvaç], Orta Menderes bölgesinin ana kalesi idi” (Khoniates, 2004: 655, açık.102). Efes/Ayaslug Gelendost-Hüyük iskelesi önü; Kalamos, Şuhut-Çobankaya ve Kemer Boğazı olmak üzere iki yerdedir. Firigos Boğazı, Kemer Boğazı; Bithynia, Bursa-İznik civarı; Mysia, Uluborlu-Yalvaç arası; Askania, Hoyran Gölü’dür [bk. Topraklı, 2016]. Jan Vatas, gömüldüğü manastırı 1326’da yaptırmıştır.
Blois kontunun payına düşen Asya’daki bazı Bizans memâliki, Gelendost-Kötürnek [Akhyraous] ve Yalvaç-Gemen [Kiminas] ve çevresinde yerlerdir. Meteorion, Kötürnek yanıdır. “İtalyanlar, Anadolu yakasına geçtikten sonra bölgelerin çoğunu işgal etti” metnindeki Anadolu yakası, Kemer Boğazı’nın şarkı; Ege, eski Eğirdir ve Hoyran Gölü kıyıları; Edremit, Bergama ve Khliara, Hoyran ayağındaki kentlerdir. Baris, Yalvaç çayı ağzında, Ainos ise, iki göl arasındaki ırmağın ağzındaki kentlerdir. Lopadion ve Poimanenon Kemer Boğazı’nın garbı; Lentiana ise Gelendost veya yanındaki bir kent; Kelbianos ve Thrakesia, eski Eğirdir Gölü kuzeyi; Neokastra- Kemer Boğazı ile Kalamos [Şuhut-Çobankaya] arası; Rhyndakos II ve Lampes, Uluborlu-Popa çayı idi (Ramsay, 1960: 176, açık. 5). “Lopadion’dan başlayan ve Bursa ile İznik’i içine alan bölge de Laskaris’e aitti” kaydındaki Bursa, Uluborlu Bahar mevkii, Mysia-İznik veya Nymphaion ise Senirkent-Uluğbey köyü idi [bk. Har.2].
Cenevizlerin zaptettiği Rodos, bilinen Rodos olmayıp, eski Eğirdir Gölü’ndeki Gülistan adasıdır. Malûm 1521 yılında Osmanlı, Rodos’un fethi için 22 bin şehit verdi. Akropolites, 100 şövalyeye Rodos’u işgal ettirir (!) Rodos’un zaptıyla görevlendirilen kişinin Thrakesion ilinin [eski Eğirdir Gölü kuzeyi] komutanı olması şayanı dikkattir ve bizim iddiamızı onaylar. Zikredilen Suriye, iki göl arasındaki ırmağın şarkı, Akhaia Prensi, Eğirdir’in prensi demektir. İzmir ise Apameia’nın yerindeki Myria/İzmir’dir. Eğirdir Gölü civarındaki isimler, Karia, Lydia, Firikya, Firikya Hellespontia ve bazen de Asya’da [eyalet] yazılır. Firikya Hellespontia başlığı altında Çanakkale civarına konulan isimlerin hepsi de Kemer Boğazı, Gelendost ve Yalvaç civarındadır. İlk göze çarpan isimler Kiminas [Yalvaç-Gemen], Akhyraous [Kötürnek] ve Kyzikos [Afşar-Kızık]. Bunlarla birlik adı geçen Lentiana, Gelendost veya yakını; Lentiana ve Kiminas ile birlikte geçen Akhyraous, Kötürnek [Kotoiraikia]; Poimanenon, Lampsakos ve Philippopolis ise Senirkent-Kayaağzı civarındadırlar (Ramsay, 1960: 165-177; bk. Alexiad, Akropolites). Gelendos(t), Γοηλέοντος adıyla ilgili olduğu için, Lentiana ile Leonti arasında bir bağ olabilir (Ramsay, 1960: 155) [bk. Har.2].
Uluborlu kalesini Cenevizlerin yaptığı/onardığı rivâyeti var: “Mahallin ihtiyarlarının kalenin Cinivizlerden kalma şeklindeki ifadeleri bize bir kanaat veremez. Çünkü Cinivizler –Ceneviz- sahil memleketlerle ilgilenirlerdi. Yurdun muhtelif bölgelerinde bulunan bu gibi eski eserlere halk, ‘Ciniviz gününden kalma’ sözü ile cevap verir. Elhasıl kaleyi, hangi milletin yapıldığı kesin değildir” (Demirdal, 1968: 104). Uluborlu/ Senirkent-Yassıören halkıyla “Cinibiz” diye şaka edilir. Yunanca Cinibis cimri demekse de, Cinibiz, pekâlâ Ciniviz [Ceneviz] de olabilir.
Boğazı geçmek isteyen Türklere Cenevizli korsan Andre Morisco saldırdı (Pahimeris, 2009: 96). Bu boğaz, Kemer Boğazı’dır; burada hatırı sayılır Ceneviz, Venedik gücü var. Uluborlu’yu Cenevizler onarmış olabilir. 1310 yılında Ertuğrul oğlu Osman’ın kuşattığı Rodos, eski Eğirdir Gölü’ndeki Gülistan Adası’dır (Lebeau, 1835: 194).
Kemer Boğazı civarında vukûbulan olaylar ve kentler başka yerlere kaydırılmıştır. Asia [Anadolu] Eyaleti ve Göller Bölgesi’nin Tarihî Coğrafyası sil baştan ele alınmalıdır. Zira, “Her yeni bulunan belge ve bulgu tarih bilgimizi değiştirebilir” [bk. Har.2]. Mysia, Hoyran Gölü civarıdır; Kiepert ve Ramsay’ın haritaları hatalarla doludur. Esasen Ramsay, hatalı olabileceğini itiraf etmektedir [bk. Ramsay, 1960: 106, 111].
II- Aldo Brandini’nin prensliği: Aldoberanden tarafından kurulan bu prenslik, Alâiye’de değil, bugünkü Antalya’da kurulmuş olup, Sultan 1. Gıyaseddin’in 1207’de Antalya’yı fethiyle yıkılmıştır (Yinanç, 2014: 8).
III- Manuel Mavrozomes’in ilânı istiklâl ettiği yer, Eğirdir [Lâdik], Eğirdir Gölü, gölün, doğu sahilinde, Ertokuş Kervansarayı yakınındaki Honas, Hoyran ve Eğirdir gölleri arasındaki Orta Menderes bölgesidir. Karia, eski Eğirdir Gölü ile Yalvaç çayı arası; Lydia- Yalvaç çayını kuzeyi; Ayaslug ve Efes, bu Karia’daki ikinci bir Efes; Asya veya Anadolu, Asya eyaleti; Adalar Denizi ise, eski Eğirdir Gölü’dür. 1. Gıyaseddin Keyhüsrev, İstanbul’un 12 Nisan 1204 de Latinlerce zaptından sonra, düelloda bir Frank’ı öldürmüş; Kral Baudouin ikazıyla İstanbul’dan kaçmış; Türk hududu yakınında ve Mavrozomes’in hâkimiyetindeki bir adada, iki oğluyla birlik kalmıştır (Yinanç, 2013: 369). İşte bu ada, Türk hududu yakınında bulunan Eğirdir Gölü’ndeki Can [Gülistan] Ada idi. Mavrozomes, Laskaris’e mukavemet edemeyeceğini anlayınca tahtı hükümetindeki memâliki, 1207 yılında, aynı zamanda damadı olan Sultan I. Gıyaseddin’e teslimle, kendisi de Selçuklu devletine iltica etmiştir (Yinanç, 2014: 11).
IV- Theodoros Mankaphas’ın hâkimiyetini ilan ettiği yer Yalvaç ve çevresidir. Bu zatın Morotheotoros [Bebek Theodoros] ve Mankaphas [kafasız, akılsız] gibi lâkapları var. Bu zat, daha önce 1189 yılında da Alaşehir’i [Yalvaç] zaptla payitaht yapmış, bütün Lidya kıtası şehirleri iltihak eylemişti (Yinanç, 2013: 334). Tarihçi, bu kenti Manisa Alaşehir sanarak yanılmıştır. Bu Lidya, Hoyran ovasının da dâhil olduğu, Yalvaç çayının kuzeyinde kalan bölgedir. Yalvaç çayı ile eski Eğirdir Gölü arasında kalan bölge ise Karya’dır. Alaşehir ekabiri, 1189’dan kısa süre sonra Mankafas’ı Yalvaç’tan ihraç etti; o da Uluborlu valisi I. Gıyaseddin’e sığındı. Ancak, vali onu, vücut azalarına zarar verilmemek şartıyla imparator İzaak’a teslim etmişti (Yinanç, 2013: 334). Mankafas’ın 1204 yılında serbest kaldığı; Yalvaç [Alaşehir] ve çevresine [ilk Lidya bölgesine] hâkim olduğu anlaşılıyor. Özetle Mankafas’ın hâkim olduğu Alaşehir [Filâdelfiya], Manisa Alaşehir değil, bir adı da Firikya veya Menderes Antakyası olan Yalvaç’tır [Har.2].
V- Sabbas Asidenos’un krallığı: “[Laskaris], Morotheodoros ve Savvas ile kolayca başa çıkabildi ve böylece Kelbianon yöresinde, Alaşehir’de, Menderes boyunda ve Neokastra’da mutlak egemenliğini kurdu” (Akropolites, 2008: 25) kaydına göre, Savvas’ın sahip olduğu yer, Kemer Boğazı çevresidir. Sampsounta adına kıyasla Savvas’ın sahip olduğu yer, Lampsakos [Kampsada] olmalıdır (Topraklı-Bilgin, 2021: 301-318) [bk. Har.2].
VI- Nikephoros Kontostephanos’un krallığı: Olayların çağdaşı Akropolites’te böyle biri yok. Bu muhtemelen Theodoros Kontostephanos. O da, 1240’lı yıllarda İznik imparatoru Ioannes Doukas Batatzes’e [1221-1254] hizmet eden ve Rodos [Gülistan] Adasını, Latinlerden kurtaran komutandır (Akropolites, 2008: 72, 90-91). Bu zat, Eski Eğirdir Gölü yanında bir krallık kurduktan hemen sonra Despot Laskaris’in hizmetine girmiş olmalıdır.
Har.2: Orta Menderes, Yalvaç çayı [Orgas], Kelbianos, Lampsakos [Sampsounta], Lâdik, İznik [Nymphaion], Yalvaç [Alaşehir].
Sonuç
Latin Haçlıların1204 yılında İstanbul’u zaptı ile Despot Laskaris, İznik’e geçerek Bizans’ın devamı olmuş ve Kemer Boğazı çevresindeki prenslikleri ortadan kaldırmış, 2006/2008 de de imparatorluğu ilan etmiş, Haçlılarla ve Selçuklu ile olan mücadelesinde başarılı olmuştur. Ondan sonra damadı Jan Vatas [1221-1254] ile oğlu Teodor [1254-1258] imparator olmuşlar, Mihail Palaiolog’un zamanında [1258-1282] da İstanbul’u tekrar ele geçirmişlerdir. Akropolites, İstanbul’un alınışını, bir masal gibi anlatır ki, bu doğru olmamalıdır. Bu olay, Sevan Nişanyan’ın dediği gibi Cenevizler’in yardımıyla olmuştur. Kanaatimce Akropolites, olaya bir kutsallık katmak için böyle yazmıştır.
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com
Kaynaklar ve Tetkik Eserler
Akropolites, Georgios (2008): Vekayinâme, Çeviri: Bilge Umar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları-İstanbul.
Anna Komnena (1996): Alexiad, Malazgirt’in Sonrası, Çeviri: Bilge Umar, İnkılâp Kitabevi-İstanbul.
Deguignes, Josef (1976): Büyük Türk Tarihi Cilt 4, Çev. Alpay, S.-Komisyon, Türk Kültür Yay.-İstanbul.
Dirimtekin, Feridun (1944): Konya ve Düzbel (1146 ve 1176), Ahmet Sait Matbaası-İstanbul.
İbn Bibi (2014): el-Evamirü’l-Ala’iye fi’l-Umuri’l-Ala’iye, Selçuknâme II, Çeviri: Mürsel Öztürk, TTK-Ankara.
Khoniates, Niketas (2004): Niketas Khoniates’in Historia’sı [1195-1206], Çeviri: Işın Demirkent, Dünya Yay., İstanbul.
Lebeau [Par Lebeau] (1835): Histooire du Bas-Empire, 19. Kitap, Paris.
Ostrogorsky, Georg (1981 / 1995): Bizans Devleti Tarihi, Çeviri: Fikret Işıltan, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Ramsay, W. M. (1960): Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çeviri: Mihri Pektaş, MEB-İstanbul.
Topraklı, Ramazan (Bahar 2016): “Yeryüzü değişikliğine bağlı yorum hataları: Alaşehir ve Lâdik neresidir?”, SUTAD, Sayı: 39, s.457-476.
https://doi.org/10.21563/sutad.187000 [10.06.2016, erişim: 19 Ağustos 2025].
Topraklı, Ramazan-Bilgin, K. Ufuk (2021): “Eğirdir Gölü Coğrafî Değişimi Öncesi Kemerli Kamusal Önder Aziz Trifon”, UTAD, s.301-318. Turan, Osman (2018): Selçuklular Zamanında Türkiye, 16. Baskı, Ötüken Neşriyat-İstanbul.
Wittek, Paul (1999): Menteşe Beyliği, Çeviri, O. Şaik Gökyay, 3. Baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara.
Yinanç, M. Halil (2013): Türkiye Tarihi, Selçuklular Devri, Cilt 1, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Yinanç, M. Halil (2014): Türkiye Tarihi, Selçuklular Devri, Cilt II, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Ek.1: Gıyâseddin Keyhüsrev’in Alaşehir Seferi hakkında [1211, 21 Zilhicce 607 Pazar]
[Harp yerini seçen, umumiyetle zaferi de kazanır]
1211 yılında Sultan Gıyaseddin ile İmparator Laskaris arasında vukûbulan Alaşehir Savaşı için İbn Bibi ve Akropolites gibi iki kaynak vardır. İbn Bibi’nin Alaşehir Harbi adını verdiği savaş için Akropolites, Menderes Antakyası savaşı der. Menderes Antakyası Yalvaç; Antakya [Yalvaç] yakınındaki Menderes ise Hoyran ve Eğirdir gölleri arasındaki Orta Menderes’tir. Ünlü tarihçi Tuncer Baykara ile onun görüşünü benimseyenler, bu savaşın Manisa Alaşehir’de vukû bulduğunu iddia ederler ki, yanlıştır. Zira Manisa-Alaşehir, 1390 yılında fethedilmiş olup, bu kentin, fetihten 179 yıl önce Alaşehir gibi Türkçe bir ad alması izah edilemez. Ayrıca Manisa-Alaşehir ile Kuyucak ilçesi Başaran köyündeki Antiokheia öreni arası 110 km’dir. Kaynak metin Akropolites ile İbn Bibi’yi buraya uygulamak imkânsızdır. Hâlbuki Alaşehir ile Antakya aynı yerdir ve Yalvaç’tır.
“İmparator, Sultan’ın elçisini de yanında götürerek, İznik’ten yola çıktı ve gidişini hızlandırarak Philadelphia’ya vardı. Sultan ise, Antiokheia’ya karşı saldırıya geçti. […] Teodor, Antiokheia’ya vardığında Türk elçisini efendisinin yanına gitsin diye bıraktı (Akropolites, 2008: 28). Bu iki metin, Alaşehir ile Antakya’nın aynı yer olduğunu göstermez mi? İmparator Manisa- Alaşehir’de, Sultan ise 110 km uzaktaki Antiokheia’da bulunursa, harp nasıl olacak? 81 yıl önce harp tarihi öğretmeni Al. Feridun Dirimtekin, bu harp için “Yalvaç muharebesi”, Türk ordusu için 20 bin mevcutlu der (Dirimtekin, 1944: 74). Rum askeri, 800’ü zırhlı olmak üzere 2000, Türkler ise kalabalıktı (Akropolites, 2008: 29). Laskaris, Kayestre’den geçti. Birden bire Türk ordusunun karşısına çıktı. İki taraf savaş düzenine girdi. Sultanın maiyeti 20 bin kişiydi. Fakat o kadar dar bir yerde idi ki, askeri yayılamayacağı için bunlardan faydalanamıyordu (Deguignes, 1976: 1137). Kayestre, el-İdrîsî’de Kastro kaydedilen Afyon- Bayat yanındaki kale; o kadar dar yer ise, Kemer Boğazı idi. Harp yerini Laskaris seçmiş; zaferi de o kazanmıştır. Sultanın geçici mezarı, Çaka Bey ve 14.01.1148 Kral VII. Louis tarafından idam edilen bir “bey” ile Miryokefalon şehitlerinin yattığı Gelendost-Yenice köyü, 972 rakımlı Koru Tepe’deki “Müslümanlar Mezarlığı”ndadır (İbn Bibi, 2014: 140).
Ek.2: İmparator Batatzes’in Menderes Bölgesine yerleştirdiği 10 bin Kuman hakkında:
Konya-İznik arasında dostluk devam ederken, göçebe Türkmenler, devamlı olarak, garbi Anadolu hudutlarını aşıyor; bilhassa Denizli ve Menderes havzasında ilerliyor; yurt kurarak Türkleşme sahasını genişletiyorlardı. Bizanslılar, bu Türk nüfus hareketine karşı, o devirde Balkanlar'da kalabalık ve iyi asker olarak hadiselerde rol oynayan, Kuman Türklerini kullanıyordu. Filhakika imparator Vatatzes, Balkanlar'dan 10.000 hane göçebe unsuru, kadın, çocuk ve hayvanları ile Menderes havzasında ve Firikya havalisinde Müslüman Türklere karşı yerleştirdi. Fakat göçebe şamanı veya sathi Hıristiyan olan Kumanlar dilleri, kültürleri ve hayat tarzları ile Türkmenlerin hemen aynı olduğundan, Bizans'ı müdafaa edecek yerde, soydaşlarıyla tedricen birleşiyor; onlar da Türk nüfusunun ilerlemesine ve garbi Anadolu'nun Türkleşmesine yardım ediyorlardı44 (Turan, 1981: 373).
44: Kantakuzen, Kumanları Şark'a nakletmekle orada onların nesillerinden faydalı bir millet yarattığını ve Türklerin zapt edilmez hamlelerini yatıştırdığını söyleyerek Vatatzes'i metheder [Wittek, s.13] ki, bu mübalağalı bir düşüncedir.
Turan’ın bu metni Wittek’te: “10.000’den daha az olmayan Koman’ı, yâni Türk’ü, kadınları ve çocukları ile birlikte göçebe bir hayat sürdükleri Trakya’dan kaldırıp, kısmen asker köylüler [sipahi] olarak, Avrupa tarafına, fakat bilhassa Anadolu’da Menderes vadisine ve Firikya’ya hudutlu olarak yerleştirdi” şeklindedir (Wittek, 1999: 13).
Turan’ın zikrettiği Denizli Eğirdir [Lâdik], Menderes ise, Orta Menderes’tir. Kumanlar’ın yaşadıkları yer Balkanlar değil, Trakya’dır; Trakya ise, Orta Menderes’in şarkındaki Thrakesia temasıdır. Burada zikredilen Avrupa, Kemer Boğazı’ndaki ırmağın batısı, Anadolu ve Asia ise şarkıdır. Irmağın batısı için bazen Yunanistan, bazen Batı, bazen de Akhaia denildiği gibi, şarkı için Kapadokya, Suriye, Doğu ve Truva denilmiştir. Boğazdaki Menderes için bazen Boğazdaki Asia ırmağı, bazen de Euros, Ebros, yâni Avrupa ırmağı denilmiştir ki, bu adlandırma, ırmağın tarih boyunca hudut sayıldığına işarettir.
İmparator Vatas [Batatzes, Vatatzes] de, 10 000 Kuman’ı bugünkü Trakya’dan değil, Kemer Boğazı bölgesi ve Asia eyaletinden getirmiştir. Zira, bu bölgede, Barla önünde vukûbulan 29 Nisan 1091 Lebounion [Küçük Arslan] harbinden kalma 40 000 Kuman var. Kaynak şöyledir: “Dört gün sonra, değişik bir yönden [Peçeneklerin beklendiği yönden değil, kuzeybatıdan] uzaktan, yaklaşık 40 000 kişilik bir Kuman ordusunun yaklaşmakta olduğunu gördü” (Anna Komnena, 1996: 250). Kuzeybatı, Uluborlu, Dinar ve Şuhut tarafıdır. Peçenekler ise, Kötürnek’ten [Hadrianopolis, Adrianople] itibaren Yalvaç çayını [Orgas veya Mauropotamos] takip ederek gelmişlerdi. Anna, Kumanlar’ın Eğirdir Gölü çevresinde uzun bir süre kaldıklarını şöyle açıklar:
Peçenek’ler, buna kesin bir ret yanıtı verdiler; Kuman'lar o yanıtı katlanılmaz buldular ve iki yan arasında korkunç bir çatışma patlak verdi; Peçenek’ler tam bir yenilgiye uğradılar ve ancak Ozolimne'ye güçlükle kaçanlar kurtulabildi; bunlar, orada, bir zaman, kımıldamaya bile cesaret edemeden, Kuman'larla kuşatılmış olarak, kaldılar (Anna Komnena, 1996: 224-225). Aslı Ouzolimne [Uz/Oğuz] olan ve Ozolimne denilen göl, eski Eğirdir Gölü idi ve kurtulan Peçenek’leri Çaka Bey, gemileriyle göldeki adalara taşımıştı. Bu olayı da, bize gelene kadar kimse çözmemişti. Ainos için bk. Har.2.
İşte İmparator Jan Vatas’ın, Balkanlar veya Trakya’dan getirdiği 10 000 Kuman ailesi, 1091 Lebounion harbinden beri, belki de daha önce Göller Bölgesi veya yakınında bulunan Kuman’lardı. İmparator bu Kuman’ları, Kemer Boğazı’nda sınır teşkil eden ırmağın şarkından, yâni Asia’daki Thrakesia’dan kaldırıp, ırmağın garbına, yâni sınırın Avrupa tarafına yerleştirmişti. Kemer Boğazı’nın bir adının Firigos Boğazı [Phrygia Hellespontia] olduğunu ve Jan Vatas’ın aileleriyle birlikte 10 000 Kuman’ı Balkanlar veya Trakya’dan kaldırıp, Orta Menderes bölgesine getirmeye gücünün yetmeyeceğini; bilmekte de yarar var.
Ek.3: 1259 Pelagonia zaferinin kazanıldığı yer hakkında
Bir adı da Herakleia olan Pelagonia, Kemer Boğazı’nda olup (Kinnamos, 2001, s.96, açık. 52; s.97, açık.55), Başkenti Senirkent-Uluğbey olan küçük İznik imparatorluğunun, âsi Mikhael’e karşı 1259’da kazandığı zaferin yeri, Kemer Boğazı’dır. https://www.dikgazete.com/yazi/sparta-lampsakos-pelagonia-larissa-petobrogen-askania-golu-7436.html [25.11.2024 dikGz.].
Akropolites, “Âsi Mikhael’in bir damadının Sicilya kralı, diğer damadının Akhaia prensi olduğunu ve askerlerinin, Akhaia ve Mora halkından, ama çoğunun Mora’daki Lakonia [Isparta dolayları] halkındandı” der (s.158). Bu Isparta’nın, bizim Isparta olduğunu düşünüyorum. Zira Akropolites s.51 ve s.83’deki Pelagonia ile s.88’de Lentiana ve Beroia, s.136’da Beroia ile birlikte zikredilen Pelagonia Kemer Boğazı’ndaki Pelagonia olmalıdır. Ayrıca, Kemer Boğazı civarında da bir Lentiana ve Beroia var.
Bilge Umar, “Pelagonia, dibinde ırmak akan doğal boğaz durumundaki bir ova ve ovadaki kentin İlkçağ ve Ortaçağ’daki adıdır. Pelagonia adının Pelago bölümü, tıpkı Hellen dilinde Pelagos biçiminde ve “Deniz” anlamında geçmiş sözcük gibi, Luwi / Pelasgos dilinde Pelaka, yâni Pa-ela-ka, “su geçidi yeri” sözcüğünün Hellen ağzına uydurulmuşudur. Adın –onia bölümü ise, Lukka-wana’dan Lykaonia gibi, Luwi kökenli sözcüğün öz biçimi sonunda yer alan wana takısının Hellen ağzında çarpıtılmışıdır. Pelagonia yöresindeki bir kent de Pelagonia adıyla anılıyordu. İlkçağ kenti Herakleia’nın bir diğer adı sanılıyor” [Türkiye’deki Tarihsel Adlar-1993, s.648] açıklamasıyla Kemer Boğazı’ndaki Pelagonia kentine işaret etmektedir.