?>

Isparta/ Hamideli hakkında

Ramazan Topraklı

18 saat önce

Har.1: Eski Eğirdir ve Hoyran gölleri ile sularının yükselmesiyle göl altında kalan [6 hariç] kentler görülüyor. Bazılarının adını biliyoruz.

ISPARTA/ HAMİDELİ HAKKINDA

Selçuklular zamanında bölgemizin adı Uc’dur. Birçok kayıtta bilhassa Anna Komnena’da Eğirdir Gölü’nün doğusu Asya [gün doğusu], batısı Avrupa [gün batımı] veya Batı’dır. 1075 yılında Süleyman-şahın ilk fethettiği topraklar; Uluborlu, Barla, Eğirdir, Yalvaç ve şarkıdır. Bu yıl [2025], ilk başkenti Isparta-Uluğbey [İznik] olan Türkiye Devletinin 950’nci kuruluş yılını idrak ediyoruz. 1097 yılındaki Haçlı Seferinde buraları kaybettik ve Yalvaç’ın [Yalavaç] şarkına atıldık. Kaybettiğimiz yerleri geri alabilmek için Şarkîkaraağaç-Uluborlu ve Eğirdir arasında iki asır Doğu Roma [Bizans] ile savaştık. Selçuklu, 1243’de Moğolların işgaline uğradı. Bunun üzerine Uc Türkmenleri, Moğollarla ve Moğol kuklası durumundaki Konya [Selçuklu] ile mücadele etti. Hülâgü’nün tehdidi üzerine Uc Gâzîsi Mehmet Bey [Şeh Menteş], 1261’de, Hülâgü’nün bir fermanı ile Denizli [Eğirdir] Beyliği veya Menteşe Beyliğini kurdu. Fakat Mehmet Beye güvenmeyen Hülâgü, Mehmet Beyin damadı Ali Beyi beylik vaadi ile gizlice elde etti ve Moğol ve Konya [IV. Kılıçaslan] birlikte, Mehmet Beyin üzerine yürüdü. Dalayman [1530 Küçükyavşı, Çamlık], Beyşehir ve Şarkîkaraağaç bölgesindeki savaşlarda Türkmenler yenilgiye uğradı; Alp-ağa İlyas, Salur ve Sevinç Beyler öldürüldü veya tutuklandı [yıl 1262]. “Gencek barajı [gölcük] yapılırken Bayırın başından toprak alan inşaat mühendisleri, burada çok harp olmuş, çok insan ölmüş, burası bir geçit yerimi demişler. Aynı hâl ancak Malazgirt’te ve Çanakkale’de rastlanır demişler. Gece buralar parlar; görenler varmış” (Gürbüz, 2007: 90). M. Ali Gürbüz böyle yazmış. Ben bunları, 1148, II. Haçlı Seferine ait sanmıştım; ama şimdi bunların Talamani [Dalayman] ovasındaki katledilen Uc Türkmenleri olduğunu anlıyorum [yıl 1262].
Merhum O. Turan, hatalı olarak savaşın Dalaman ovasında vukû bulduğunu yazdı. Mehmet Beyin damadı Ali Bey, Denizli Beyliği’nin başına getirildi. Dağlara kaçmış bulunan Mehmet Bey, “aman verilmesi” hâlinde teslim olacağını bildirdi, Kılıçaslan, “aman verdi” ve Şarkîkaraağaç’ta teslim olan Mehmet Beyi, oracıkta şehit etti; böylece Şeh Menteş ailesiyle Selçuklu arasında bir kan davası başladı. Şarkîkaraağaç’ta yatan Şeh Menteş, Uc Gâzîsi Mehmet Beydir. Menteş, Mehmet Beyin Türklükten gelen adı olup, Bintaş adının, b-m değişimi ile ortaya çıkmıştır. Damat Ali Bey, 1279’a kadar Denizli Beyliği başında kaldı. Mehmet Beyin oğulları Hamid ve Aydın Beyler ise, Menteşe aile adıyla Uluborlu, Barla, Gelendost, Şarkîkaraağaç ve Kastamonu arasında askerî ve siyasî faaliyette bulundular. Aydın, Menteşe ve Ablistan adlarıyla, Hamid ise Amourios adıyla ünlendi. Aydın Reis, yanında Kaya oğlu Ertuğrul olduğu hâlde, 669’da [1270-71] Barla’yı [Eski Tralleis] fethetti. Togan, Mehmet Beyin Menteşe [Denizli] Beyliği için Hamidoğulları der ki doğrudur. “Şeyh Menteş’in [Şarkîkaraağaç’taki] türbesi pek eski ve Selçuklular devrine ait olduğunu ve sülâlesinden nice fuhûlîn yetiştiğini hâlâ rivayât-ı menkûle ve muhtelife vardır. “Menteş’in kan davası gibi uzadı” diye bir darbı meseli meşhur vardır ki, bunun da tafsili ve hakikati malûm değildir” (Böcüzade, 2012: 318) kaydı, kahraman Uc Gâzîsi Mehmed Beyi işaret eder. Fuhûl, reis, baş demektir.
Denizli [Eğirdir] Beyliği, bilâhare Ali Beyin çocukları tarafından bugünkü Denizli’ye [Toñuzluk] taşındığı için Gelendost-Uluborlu civarında bulunan Menteşe Beyliği için Hamidoğulları denilmiştir. Hamidoğulları’nın ilk merkezi Uluborlu, daha sonra da Eğirdir olarak gösterilir ki, bana göre bu hususta kesin bir ayrım yoktur. Her iki yer de, Aydın ve Hamid Beyler ile çocuklarına aittir. Hatta Kastamonu’ya kadar olan topraklar Hamid Bey ve oğullarına aittir. Ve yine tarihçi tarafından Hamid Beyin Uluborlu’lu [Amourios] sıfatı bilinmediği için Amourios, ayrı bir kişi zannedilmiştir ve tarihimiz birçok hatalı yorumlarla, aslı esası olmayan bir şekilde anlatılmaktadır.
1304 yılında Selçuklu Sultanı II. Mes’ud’un hastalığı ağırlaşınca kardeşi Kılıçaslan Geyûmers, sultanlığını ilân etmiş olmalı ki, 1305’lerde Hamid Bey, biat için hediyelerle ve yedi oğluyla birlikte Konya’ya gitti. Eski kinini unutmayan Kılıçaslan Geyûmers, hediyeleri kabul ettikten sonra, Hamid Bey ve altı oğlunu katletti. Katliamdan mucize eseri kurtulan İlyas Bey, Alâyi Hanı’na sığındı. Buradaki iki aylık Moğol kuşatmasından da kurtulan İlyas Bey, etrafına toplanan Türkmenlerle birlikte Selçuklu topraklarına saldırmaya başladı. Bu saldırılarda Kaya Beyin Ertuğrul Beyden torunu Osman Bey de bulunmuş olmalıdır. İlyas Bey, Kılıçaslan Geyûmers’e meydan okudu. 1308 yılında yapılan teke-tek dövüşte, Kılıçaslan Geyûmers öldürüldü ve Selçuklu devleti son buldu. [Uzayan kan davası, belki Hamid Bey ve altı oğlunun kan davasıdır]. Bunun üzerine Türkmenler, Isparta’nın batısını aralarında bölüştüler; böylelikle Menteşe, Aydın ve Saruhan beylikleri ortaya çıktı. Osman oğlu, Hamid oğlu Dündar Beyin, Aralık 1326’da, Moğolların Rum valisi Timurtaş tarafından öldürülmesine kadar Hamid oğluna tâbi kaldı.
Halil İnalcık dâhil tarihçi, Hamid Beyin oğlu İlyas’ın [Hales] bölgesi demek olan Halizones’in, Söğüt bölgesi olduğunu bilmiyor. Kanaatimce İlyas Bey, Osman’ın amcası Dündar Beyin damadıdır. Erhan Afyoncu, “Orhan, Hamid Beyin [Amourios] kızından torunu” der. Menteşe evlâdı Felekü’d-dîn Dündar, Hamid oğlu İlyas’ın oğludur. 1240’da Ertuğrul’un kuşattığı Yassıören’i [Rumların Melangeiası], 1288’de alan Osman’ın, 1300’lerde Yalvaç [Alaşehir] ve Uluğbey’i [İznik] kuşattığını görüyoruz. Osman, 1302’de Söğüt bölgesi Bafeus harbinde ve 1310’da da Eğirdir Gölü’ndeki Gülistan [Rodos] veya Can adasını kuşatırken görülüyor. 1308’den sonra İlyas Beyin adı görülmüyor. Osmanlı’nın kurucusu kabul edilen Osman Bey, 1324 yılında ölünceye kadar hiç müstakil olmadı ve Hamidoğulları’na tâbi kaldı. Orhan, babası ölünce kardeşlerinden kaçarak Mysia’ya [Uluborlu-Yalvaç bölgesi] gitti ve [dayısı oğlu] Dündar Beyin, kendisini “bey tanımasını” sağladı. 1326 yılı Aralık ayında Dündar Bey öldürülünce Hamid oğulları fetret dönemine girdi ve Orhan Bey müstakil oldu [bk.Şema.1].
Genç tarihçi M. Emin Özçelik’in dediği gibi, devleti Osman Bey kursaydı, adı Ertuğrul oğulları olurdu. Adı, Osman oğulları olduğuna göre, devleti Orhan Bey kurmuş demektir. Türklerin bunları iyi bilmesi ve İlyas adına sahip çıkması gerekir. Biz, 2017’de “Osmanlı’yı kuran ilçe Karaağaç” isimli bir makale yazdık [Hamideli Tarih 04, s.120-123]. Şarkîkaraağaç, sekiz yıldır, Osmanlı’nın içinden çıktığı Denizli veya Menteşe Beyliğinin banisi Şeh Menteş’in kabrine sahip çıkmadı. 1973-1979 MSP Isparta İl Bşk. Kemal Abi, Uluborlu için, adına kıyasla Ölü-borlu derdi. Meğer Isparta olarak ölmüşüz de, ağlayanımız yok. Tabiata, toprağa sahip çıkılmıyor. Dağ, taş, orman ve su kaynakları düşünülmüyor. Su kaynaklarımız her geçen gün yok oluyor. Her nimetin bir sonu var. Her yer, hiçbir katma değeri olmayan mermer ocağı ve taş ocağı denilen ejderhalarca kemirilip yok ediliyor. Bu işten de, sadece yabancılar kazanıyor. Galiba çocuklarımıza bir çöl bırakacağız. Malûm kar yağmıyor, kuraklık had safhada. 26.11.1614’de birleşen Eğirdir ve Hoyran gölleri, 21.09.2025 Pazar günü tekrar ayrıldı. Göl, eskiden iki parça değildi diyen; Manuel’i Hoyran Gölü’nün kuzey kıyısından yürüten tarihçilerin hâli, şimdi nicedir? [bk.Har.1].
Kate Clow adlı bir İngiliz’in izi takip ediliyor. Kate Clow, güya Türk olmuş; adını da Kardelen Karlı yapmış. İnternette: Fethiye-Antalya arası 540 km'lik Likya Yolu ile 2004'te açılan St. Paul Yolu'nun mucidi diye reklamını yapıyor. Tarihçi kalmamış; bir İngiliz tarih öğretiyor. Aslına bakarsanız Lykia da, Pavlus yolu da yanlış. Gertrude Bell’i hatırlatan Kate Clow’u kılavuz edinenlerin sonu berbat olacaktır. Tabiî ki, kurunun yanında yaşın da!
Tekrar tarihe dönersek, ünlü denizci Baltaoğlu Süleyman, II. Mehmet [Fatih] zamanında Hamideli beyi olarak Karamanlılarla mücadele etmiştir (Kristovulos, 2018: 45, açık.49; yıl 1444-1449). Baltaoğlu, tıpkı Çaka, Alp-kara, Kaya/Kayı, Aydın, Ertuğrul, Osman ve Kara Mürsel Beyler gibi, Eğirdir Gölü’nde denizcilik yapmış olmalıdır.

Neden oldu bilmem; 1893’de Isparta adı, Hamidabad yapıldı. Büyük asker, gâzî-şehit, Hüseyin Avnî Paşa’ya sahip çıkmayan Isparta, zamanımızda olduğu gibi, Abdülhamid’e iyi görünmek için olsa gerek, 25 Asırlık Isparta adını değiştirdi; Sultan’a, Kemer Boğazı bölgesinde yaşayan bir çift beyaz keklik tutturup hediye etti [R. Başlık]. Bu defa da, 33 yıl sonra, 24 Ekim 1926’da Vekiller Heyeti kararıyla “çift adlı illerin tek adla anılması bahanesiyle” merkez ilçenin Hamidabad adı ve Hamid oğulları beyliğinin banisi İlyas Beyin babası Hamid Beyden adını alan 511 yıllık Hamideli adı, Isparta yapıldı. İlin adı Isparta değil, Hamid olmalıdır. Isparta adı unutulmuş olsaydı ünlü Spartaküs’ün Ispartalı olduğunu nasıl bilecektik. Bu toprağın kahramanları Menteş Şah veya Şeh Menteş [Bintaş] [Şarkîkaraağaç] ile kardeşi Alp-ağa İlyas Bey; Sevinç [Eğirdir], Salur [Yalvaç], Aydın, Hamid, İlyas ve Dündar ile Saruhan, Mesut ve Mehmet beylerimizi hatırlayalım. Yine Isparta’nın yetiştirdiği Koca Haydar Paşa [Gelendost], Kemankeş Ali Paşa [Eğirdir], Kabakulak İbrahim Paşa [Barla], Halil Hamid Paşa [Isparta], Seyid Ali Paşa [Uluborlu], Hüseyin Avni Paşa [Gelendost] ve Süleyman Demirel [İslâmköy] gibi değerlerimizi de unutmayalım.
Osmanlı maalesef, beylikleri kuran beyleri ve soylarını yok etti. Aslında asâleti yok etti. Hâlbuki Anadolu’da az veya çok ne yapıldıysa beylikler devrinde yapıldı. Şimdi artık eski devir geri gelmeyecek. Şimdilerde beylerin yerlerini, muhtarlar, belediye başkanları almalılar ve tarihteki beylerimizin şuurunda olmalılar.

***

Unutulmuş bir yer adı: Köristan [Mezarlık, Keçiborlu-Senir. Fehmi Aksu], eski mezarlıklara verilen isim. Bir Köristan da, Ermenekli Yaşar Çalışkan Beyin Adiller köyünde var. 37 gün tahtta kalan Selçuklu Sultanı Alâeddin Siyavuş’un [Cimri] kabrinden dolayı, kabrin bulunduğu Geneli-Uzunpınar köyleri arasındaki dağ için Kör-eke [Büyük Mezar] Dağı denilmiştir. “Ölüñün körü veya Doñuz ölüñün körü” deyimindeki “kör” de, mezar demektir. Daha çok yer ve şahıs adı için, bk. Cebeci, A. Hasan- Topraklı, R. (2018): 16. Asırda Hamid Sancağı adlı kitap.

.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

Kaynak ve Tetkik Eserler

Aksu, Fehmi (1935): “Yer Adlarımız”, Ün Isparta Halkevi Mecmuası, Cilt 2, Sayı 18-19, s.261-263, 279-280, Isparta.
Anna Komnena (1996): Alexiad, Malazgirt’in Sonrası, Çeviri: Bilge Umar, İnkılâp Kitabevi-İstanbul.
Böcüzâde, Süleyman Sami (2012): Isparta Tarihi, Yay. Haz. Hasan Babacan, Isparta Valiliği-Isparta.
Cebeci, Ahmet Hasan-Topraklı, Ramazan (2018): 16. Asırda Hamid Sancağı-Boğaz Köprüsü, Sistem ofset-Ankara.
Deguignes, Josef (1976): Büyük Türk Tarihi Cilt 4, Çeviri:  S. Alpay-Komisyon, Türk Kültür Yay.-İstanbul.
Demirdal, Said (1968): Bütünüyle Uluborlu ‘Monografi’ –İstanbul.
Günal Öden. Z. (1998): “Türkiye Selçuklu Sultanı II. G. Mesud Hak. Bazı Görüşler”, Belleten, C. 61, S. 230-32, Ankara, s.287-300.
Gürbüz, M. Ali (Ekim 2007): Derebucak [Âlimleri, Şehitleri, Gâzîleri ve Bazı Sülâleleri], Damla Ofset-Konya.
Karaca, Behset (2014): 1501’de Hamid Sancağı Vakıfları, Burdur Valiliği-Burdur.
Khoniates, Niketas (1995): Historia, Çeviri: Fikret Işıltan, Türk Tarih Kurumu (TTK)-Ankara.
Kristovulos (Ocak 2018): İmrozlu Kristovulos’un Tarihi, 1. Bs. Çeviri: Ari Çokona, ed. K. Karasulu, TİB Kül. Yay.-İstanbul.
Kurat, Akdes Nimet (2016): Peçenekler, Yay. Haz. Ahsen Batur, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Pachymeres, Georges (2009): Bizanslı Gözüyle Türkler, Çeviri: İlcan Bihter Barlas, İlgi yay.-İstanbul.
Ramsay, W. M. (1960): Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çeviri: Mihri Pektaş, MEB-İstanbul.
Turan, Osman (1998): Selçuklular Zamanında Türkiye, 6. Baskı, Boğaziçi Yayınları-İstanbul.
Wittek, Paul (1999): Menteşe Beyliği, Çeviri: O. Şaik Gökyay, 3. Baskı, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Har.1: Eski Eğirdir ve Hoyran gölleri ile sularının yükselmesiyle göl altında kalan [6 hariç] kentler görülüyor. Bazılarının adını biliyoruz.
1.Bergama, 4.Dipotamon, Mesanakta, 5. Lampsakos, Kampsada, Poimanenon, Philippopolis, Sampsounta, 6. Kent karada, 7. Sykeon, Kenkhreia, 8. Maziye [Marsia], 9. Myrina, Myria, Apameia, İzmir, 10. Kaborkion? 11. [?], 12. Apasa, Efes, Arzawa, 13. [?], 14, [?], 15. Baris, Sasabaris, 16. Aigai, Ainos, Limenopolis, Limen kome, Melen gömü [yanlış okumadan kaynaklanmış], 17. Khonai, Honas.

***

Frederik Barbarossa’nın III. Haçlı Seferi: 02-03 Mayıs 1190 günlerindeki yürüyüşü, Miryokefalon harbinin yerine nokta olarak işaret etmektedir: Frederik, 01 Mayıs akşamı Uluborlu [Sozopolis] önünde, 02 Mayıs akşamı da Kayaağzı Pınarları yanında konakladı. Burada Türkler, Haçlılara tekrar saldırdı ve bir Türk esir düştü. Esir Türk, Frederik’e:03 Mayıs’ta geçeceğiniz geçitte [Yenice Derbendi] otuz binden ziyade Türk, sizi bekliyor. Manuel’e yaptıklarını size de yapacaklar” dedi. Bunun üzerine Frederik, Yenice Derbendi’ne girmekten vazgeçti ve Har.1’de görüldüğü gibi Manuel’in hep kullandığı via regia’dan [Kıral Yolu: Anayol] sola saptı; 03 Mayıs Perşembe günü, Uluborlu-Akşehir [Philomelion] arasındaki Bozdurmuşbeli’ni aştı ve aynı günün akşamı Şuhut-Oynan [Oyniğan] köyüne indi [bk. Ansbert. Historia Expeditione, Historia Peregrinorum, Epistola de Morte Frederik].
Sekiz yıl evvel, 2017, 9-10 Mayıs günleri: Miryokefalon Savaşı’nın yeri çalıştayında: “Bu savaşın yeri, III. Haçlı Seferi kaynaklarıyla çözülür” diyen Prof. Cüneyt Kanat Hocamı [kulakları çınlasın] saygıyla selâmlıyorum. Hâl böyleyken bu kaynağı yok sayan tarihçiye ne demeli? Güneş doğunca, ay ve yıldızlar görünmez olur!
YAZARIN DİĞER YAZILARI