Yazan: Ord. Prof. Dr. Ahmet Süheyl Ünver (1898-1986)
Tarih Konuşuyor, Aylık Tarih Mecmuası, C. 4, S. 24, s. 1960-1961, 2014, İstanbul, Ocak 1966 (bk. Açık.2)
Yayına Haz. Ramazan Topraklı
.
Değişmeyen Duygu...
Yalnız İstanbul’da değil, memleketimizin her tarafında umumi denecek bir saygı vardır: O da büyüklerin yanına gitmekte çekingen olmamızdır. Bu yerindedir. Fakat biz hürmeti yalnız büyüklerimizin belki istemezler düşüncesiyle yanlarına yaklaşmamakta gösteririz. Böylece uzak kalmakla da kendimizi birçok şeyden istifadeden mahrum ederiz.
Çekingenliğimiz âmil olur. Bu cihetledir ki, öğrenciler sırf bu yanlış, belki istemezler düşüncesiyle hocalarının yanına yaklaşamazlar, sohbetlerinden mahrum kalırlar.
Biz de 1915-1920 yılları arasında tıbbiye sıralarında iken sırf bu yanlış mülâhazalarla hocalarımızın yanına varamaz ve güzel konuşmalarından mahrum kalırdık.
1929’da öğretim üyesi sıfatıyla Tıp Fakültesine intisabımızdan sonra, talebeliğimde iken sohbetinde bulunmayı çok istediğim, değerli ve kültürlü Oto-Rinolarenkoloji hocamız Müderris Dr. Ziya Nuri Paşa, ekseriya yandan çarklı vapurla Haydarpaşa’ya geçerken, eğer yalnızsa arkadaşlarla yanına giderdik.
Ekseriya umumi konular üzerinde konuşulur, ben de bunları mutlaka kaydederdim.
Geçenlerde, 1930 senesine ait defterlerimden birinde muhterem Ziya Nuri Paşa Hocamızın sohbetinde aldığım şu not gözüme çarptı.
Şimdi hatırlamadığım bir vesile üzerine rahmetli demiş ki:
“--Mekteb-i Tıbbıye-i Şahane Nazırı Dr. Marko Paşa, saraya mensup hekimlerden olduğundan bir vesile ile Sultan Aziz’in intihar ettiği makası elde ederek mektebin müzesinde saklamış.
Bunu biri duymuş, saraya jurnal etmiş ve “Fesat membaı olan Mekteb-i Tıbbiyede elyevm Sultan Aziz’in intihar ettiği makas saklanıyor. Öyle bir yerde, böyle bir âletin bulunması çok mahzurludur” demiş, Sultan Hamid’in vehmini ayaklandırmış, nihayet hafiyeler mektebe gelip camâkanda bu makası bularak alıp götürmüşler”.
Çeşitli Rivayetler…
Arada yazılanları okudukça, söylenenleri dinledikçe, Sultan Aziz’in intiharında tereddüt etmezdim amma, “intihar etti” diyenler yanında, öldürüldüğüne inananların da konuşmaları dikkatimi çekerdi.
Bir gün bir toplantıda, çok hürmet ettiğim, kültürlü, birkaç lisan bilen, daima okuyan ve bence her bilim sahasında aforizmasını yapan Esad Fuat Bey dostumuzun yanında bu bahis açıldı.
Herkes Sultan Aziz’in intiharında müttefikti.
Dediler ki:
“Bursa’ya gittiği zaman cedlerinin türbeleri meyanında, “intihar edeceğine züll-ü esareti tercih etti” diye Yıldırım Bayezid’in mezarını ziyarete gitmiyor.
Son senelerinde müthiş bir azamete ve marazî bir kibre kapılıyor. Maiyetinden yanına girenler, huzurunda secde bile ediyorlardı.
Hep biliriz ki, izzet-i nefislerine, azamet satmağa düşkün olanlar, kendilerini büyük bir adam sanan delilerdir; akıllı gibi görünürler de anlaşılmazlar. Anlaşılıyor ki, kendisinin hal’-inden izzet-i nefsi kırılmış, üzüntüsünden anî bir cinnet nöbetiyle intihar etmiştir. Bunda irsiyetin büyük tesiri görülmektedir.”
Bir gün Aziz Hocam Dr. Âkil Muhtar Beyle görüşüyorduk.
Bu bahis açıldı.
Düşüncelerini şöyle söylemişlerdi:
“—Sultan Aziz intihar mı etti, yoksa öldürüldü mü diye gençliğimizde daha tıbbiye sıralarında iken münakaşasını yapardık, amma zaman zaman ya biri veya diğeri diye zıt düşüncelerden de kurtulamazdık.
Evet, intihar amma, öldürülmüş de olabilir derdik. Oğlu Veliahd Şehzâde Yusuf İzzettin Efendiyi tıbbî müşaverelerimizden birkaçında meslektaşlarımla birlikte gördüm.
Zaman zaman resmî toplantılarda karşılaşırdık. Ustura ile damarlarını kesip intihar ettiğini duyunca, Sultan Aziz’in de artık intihar ettiğine hiçbir şüphem kalmadı. Zira bunda atavik tesirin mühim rolü vardır”. (bk. Açık. 3 ve 4)
Yani veliahdın intiharı, Sultan Aziz’in öldürülme ihtimalini (ortadan) kaldırıyordu.
Tarihin Hükmü!..
Mabeyn-i Hümayun kâtiplerinden Hattat ve Ressam Murtaza Elker bir gün Yusuf İzzettin Efendi’ye;
“—Peder-i âlinizin sebeb-i vefatı nedir?” diye sorar.
“—İntihardır” cevabını alır.
O da babasının intihar ettiğine inanmıştır. Artık tarih, kararını vermiştir:
Osmanlı tarihinde bir padişahın ölümünden ve tahttan indirilmesinden mes’ûl olanları, ikinci ve yıkıcı bir kuvvet olmasında devam etmesinler diye mutlaka bir vesile bulup yok ederlerdi ki, kimse bir daha böyle bir teşebbüste bulunmağa cesaret edemesin.
Sultan Hamid de envaı düzen ile birçok kimseleri para ile tatmin ederek, suç işletip yalanlar uydurarak, Sultan Aziz’in hal’-inde müessir olanları yok ettirmiştir. (bk. Açık.5)
Bir aralık Tıp Tarihimiz noktasından bu iki intihar vakasında ölüme sebep vasıtalar ne oldu diye hatırıma geldi ve bunların peşine düştüm.
Meşrutiyet yıllarında “Yıldız Evrakı” diye bahsedilen Sultan Hamid’in Mabeyni Hümayun Arşivi, Topkapı Sarayı’na tevdi edilmişti.
Bunlar daha sonra Başvekâlet arşivi mütehassıslarından Rauf Tuncay’dan öğrendiğime göre, Yıldız evrakı Topkapı Sarayı’ndan Başvekâlet arşivine nakledilirken Sultan Aziz’in intihar ettiği makas ile, oğlu veliaht Yusuf İzzettin Efendi’nin hayatında titizlikle sakladığı ve intiharında kullandığı ufak kıt’adaki usturalar da gönderilmiş, fakat bunlar arşivde bırakılmamış, bir tutanakla tekrar Topkapı Sarayı’na iade edilmiştir.
Topkapı Sarayı’ndan bu fotoğrafları temin edince, bu mevzuda işittiklerimi de burada sıralamış oldum.
*** 0 ***
Açık. 1: Tarih Konuşuyor adlı Aylık Tarih Mecmuasını bana temin eden, Hacı Bayram (eski Gâzî) Üniversitesi hocalarından Ferhat Tamir Hocama teşekkürlerimi arz ediyorum. (Açık.: Açıklama Ramazan Topraklı)
Açık. 2: Süheyl Ünver bu makaleyi, Mabeyinci Fahri Beyin İbretnümâ adlı hatıratı neşredilmeden yayınlamıştır.
Açık. 3: Çoğu sefaret tabibi 19 imzalı doktor raporunda görüldüğü gibi, Abdülaziz’in sol kolundaki yara ile sağ kolundaki yara düzgün ve eşit değildir. Sağ kolundaki yara, sol kolundakine nazaran küçük ve damarlar (şerâyin) sağlamdır. Bu husus da olayın intihar olduğunu göstermektedir. Düzmece Yıldız Mahkemesinin iddia ettiği gibi, başkası tarafından ve bıçakla işlenmiş bir kesilme olsaydı, iki koldaki yara pürüzlü değil, düzgün ve büyük ihtimal eşit olurdu. Rapora rağmen Abdülaziz’in iki bileğinin kesildiği ve bir insanın iki bileğini kesemeyeceği için öldürüldüğü yalanı söylenir. (bk. Alttaki doktor raporu)
*Zaten Mithat Paşa da hatıratında ve düzmece Yıldız Mahkemesinde, “sağ koldaki yaranın bir çizik olduğunu” söyler.
Açık. 4: Doktor raporundan alıntı: (…) Pazar günü öğleden bir saat evvel Hüdâvendigâr-ı Sâbık Abdülaziz Han’ın sebeb-i mevtini tahkik etmek için Çırağan saray-ı hümâyunu ittisalinde bulunan karakolhaneye giderek orada bizi alt katta bulunan bir odaya götürdüklerinde yerde serilmiş bir şilte üzerinde cedid bir bez ile örtülmüş bir ceset gördük. Örtüyü kaldırdığımızda Hüdâvendigâr-ı Sâbık Abdülaziz Han’ın cesedi olduğunu tanıdık. Ledel muayene bilcümle azası soğuk, kansız ve soluk ve bazı mahalleri dem mütehassir ile mestur olup, ceset ise henüz donmamıştı.
(…) Kolları ile ayaklarını setr eden bezler kan ile mülemma olup kolundaki bezi kaldırdığımızda sol kolunun bükümünün biraz aşağısında beş aşir zira’ tûlunda ve üç aşir zira’ umkunda bir ceriha müşahede eyledik. İşbu cerihanın kenarları pürüzlü ve gayr-i muntazam olup istikameti ise yukarıdan aşağıya ve dâhilden harice doğru idi. Mezkûr nahiyenin ortası kesilmiş ve şiryan zendi takriben huruç eylediği noktada çapının üç rab’i açılmış idi. Sağ kolunun büküm mahallinde dahi iki buçuk aşir umkunda ve iki aşir zira’ tûlunda kezalik pürüzlü ve biraz münharif bir ceriha müşahede eyledik. İşbu mahaldeki ceriha küçük çaplı orta üzerinde olup şerâyin sâlim idiler. (…) [Mustafa Ali Uysal, Hüseyin Avni Paşa, TTK Ankara 2015, s. 347].
Açık. 5: Abdülhamid, yaptığı, akla hayâle sığmaz işkencelerin bir yerinde Fahri Beye, “Ne için bu kadar eziyetler çekiyorsun, bugün dünya, yarın ahiret, Allah için doğrusunu söyle de kurtul ve hem de bana inkisar etme, seni biraz darb ettim ise de birkaç kuruş, fukaraya sadaka veririm, o da sâkıt olur” der (İbretnümâ, 1989, s.36). İşte bizim sakat din anlayışımız!
*Bile bile insana her türlü işkenceyi yap, sonra da fukaraya birkaç kuruş sadaka vererek kurtulacağını san (!)
.
Sultan Aziz’in intihar ettiği makaslar ile oğlu Yusuf İzzettin Efendinin hayatında titizlikle sakladığı ve intiharında kullandığı usturalar.