Mustafa Kemal Paşa gökten zembille inmedi.
Ama askeri dehasının yanı sıra siyasi feraseti ve entelektüel birikimi onu göklere taşıdı.
Çünkü o Türk Bilge Kağan gibi bilge başbuğdu.
İngiliz asker ve yazar H. C. Armstrong, 1932'de yazdığı Mustafa Kemal biyografisine 'Bozkurt' adını verir.
Ön Asya'nın Bozkurt’u hayatında iki kez minbere çıktı, ilki Kasım 1918'de İstanbul’da yayımlanan “Minber” gazetesinde, diğeri de 7 Şubat 1923 Çarşamba günü öğle vakti, Balıkesir Zağnos Paşa Camii'nde.
Padişah Vahdettin ve Mustafa Kemal Paşa dostluğu…
Mustafa Kemal Paşa'nın askeri dehası sarayın dikkatinden kaçmamıştı.
-Veliaht Vahdeddin Efendi ile Berlin'de; Vahdeddin Efendi'nin hemen arkasında kalpaklı ve yüzünün yarısı görünen Mustafa Kemal-
Prusya disiplininden yetişen ve savaş meydanlarında demirci örsünün üstündeki materyal gibi dövüle dövüle sertleşen karekteriyle dikkat çekmemesi mümkün değildi.
1.Dünya Savaşı sırasında cepheden cepheye koşan başarılı zabit Mustafa Kemal, en çok da Çanakkale'de tanınmıştı.
Alman İmparatoru II.Wilhelm'in davetine Sultan Mehmet Reşat'ın; 73 yaşında olması ve yaşadığı sağlık sorunları sebebiyle katılamaması birşeyleri değiştirdi.
Padişahı temsilen Veliaht Vahdettin Efendi’nin bir heyet ile Almanya’ya gitmesi kararlaştırılınca heyete ordu temsilcisi olarak Mustafa Kemal Paşa seçilmişti.
Veliaht Vahdettin Efendi ile Mustafa Kemal Paşa birbirlerini, Berlin’e yaptıkları seyahat sırasında tanıdılar.
İttihatçı Enver, Cemal ve Talat Paşaları sevmeyen Vahdettin, Mustafa Kemal Paşa'nın bu üçlüyle ilgili görüşlerinin benzeşmesi nedeniyle ona güveni arttı.
Ardından Vahdettin kendisini yaveri yaptı.
Osmanlı İmparatorluğu’nu Almanya'nın safında 1. Dünya Savaşı’na sokan İttihatçı kadroların büyük çoğunluğunun yurt dışına çıkmasıyla devlet yönetiminde İttihat ve Terakki yönetimine muhalefet edenlerin önü açıldı.
Mustafa Kemal Paşa da bunlardan biriydi.
Yaverliğini yaptığı Vahdettin, Veliaht değil Osmanlı tahtında oturan Padişahtı.
"MİNBER Gazetesi" hangi şartlarda çıktı sahibi kimdi?
Kasım 1918'de Yıldırım Orduları’nın kaldırılması üzerine, İstanbul'da Genelkurmay'da görevlendirilen Mustafa Kemal Paşa; ilk iş olarak Rauf (Orbay) ve Ali Fethi (Okyar) Beylerle birlikte Sadrazam Ahmet İzzet Paşa ile görüştü ve Sadrazam’a görevinden istifa etmemesi tavsiyesinde bulundu.
İkili görüşmelerin yeterli olmayacağını tahmin ettiğinden, daha İstanbul'a gelmeden 1 veya 9 Kasım 1918'de çıkartılmaya başlanan Minber Gazetesi’ne son parasını yatırarak ortak olmuştu.
Mustafa Kemal Paşa, buradan görüşlerini halka yayma imkanı bulacaktır.
Ayrıca planlı bir şekilde yazdığı İngilizler’e ve mandaya taraftar yazıları da, onun İstiklal Mücadelesi emellerini İngilizler’den ve diğer İtilaf Devletleri’nden gizlemesine yönelikti.
1 Kasım 1918'de yayın hayatına başlayan Minber gazetesi günlük yayınlanır ve 51 sayı çıkar.
İmtiyaz sahibi ve sorumlu müdürü Dr. Rasim Ferit'in olduğu gazeteyi Fethi Okyar yönetir.
Minber, Tevfik Paşa'nın parlamentoda güvenoyu almasını engellemek amaçlı yayın ve Fethi Bey tarafından yeni kurulan Osmanlı Hürriyetperver Avam Fırkası'nın sözcülüğünü yapmak gibi hedef belirlemişti.
MİNBER Gazetesi ile İngilizleri ayakta uyuttu…
Mustafa Kemal Paşa gazete aracılığı ile bir tür “Deception” - Yanıltma - Bir millet, grup veya şahsı, yanlış yola sevk etmek amacıyla düzenlenmiş faaliyet yapıyordu.
Bu amaçla İtilaf Devletleri temsilcilerinin tepkisini çekecek ilişkilerden ve demeçlerden kaçındı.
Gazetede planlı bir şekilde yayınladığı İngiliz taraftarı yazılarla, daha sonra kendisinin 9. Ordu Müfettişi sıfatıyla Samsun'a atanmasında İngilizler’in hiçbir mahsur ve şüphe duymamasını sağlamıştı.
Mütareke’de altı ay kaldığı İstanbul’da hükümete geçmek için çalışmalar yapan Mustafa Kemal Paşa, daha önce Veliaht iken yaverliğini yaptığı Sultan Vahdettin’le defalarca görüştü.
Memleketin geleceği ile ilgili kaygılarını ve çözüm önerilerini sundu…
Mustafa Kemal Paşa, reelpolitik düşündüğünden, 1. Dünya Savaşı’nda Almanya ile ittifaklıktan ayrılarak İngilizlerle ayrı bir anlaşma yapılmasını savunmuş, Ermeni tehcirinde de görev almamıştı.
Sultan Vahdettin de İngiliz muhibbiydi.
Bu nedenle İngilizler’in ve Fahrî yaveri olduğu Padişahın da güvenine sahipti.
İngilizler kendisinden, işgalci güçlere karşı mücadele veren halkı teslim olmaya davet etmesini istiyordu.
19 Mayıs 1919'a doğru…
İstanbul’u İngiliz işgalinden kurtarmak için fırsat arayan Sultan Vahdettin, görünüşte Anadolu'daki direnişleri yatıştırmak, gerçekte devleti kurtaracak teşkilatlanmayı başlatmak üzere, Anadolu’ya bir heyet göndermeyi kararlaştırdı.
Anadolu’ya gönderilecek Heyet, İstanbul’un tam desteğine sahipti.
Buna göre Anadolu’da Padişah adına teşkilatlanmayı yapacak, Padişah da uygun bir zamanda Anadolu’ya geçip devleti işgalden kurtarma yoluna gidecekti.
Mustafa Kemal Paşa, ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak için Kur'an-ı Kerim üzerine el basarak yemin etmişti…
Ama Vahdettin tam da böyle düşünmüyordu.
Ülkenin kurtuluşunu İngiliz dostluğunda görüyor ve bu dostluğu kanıtlanması durumunda İngilizler’in Türkiye’nin himayesini üzerine alacağını, devleti parçalamayacağı kanaatine sahipti.
Bu nedenle Vahdettin, Mustafa Kemal Paşa’yı ağır şartlarına karşın, Samsun’a çıkması için görevlendirmişti.
Son Osmanlı Padişahı Vahdettin’in döneminde Bahriye Nazırlığı ve Başyaverlik görevlerinde bulunan Ahmet Avni Paşa, hatıratında Yıldız Camii’ne gelen Mustafa Kemal Paşa'nın, Cuma Selamı’nda, 15 Mayıs 1919’da, Kuran-ı Kerim’e el basıp yemin ettiğinden söz etmişti.
Vahdettin ve ailesi Mustafa Kemal Paşa hakkında ne düşünüyor?
İngiliz zırhlısı ile İstanbul'u terk eden son Osmanlı Padişahı Vahdettin'in torunu Neslişah Evliyazade “Aileniz Atatürk'e kızgın mı?” sorusuna; "Süründüler, evet. 35 padişahın mezarı burada, Vahdettin'inki Suriye'de.
Niye orada kalsın? Ama asla Atatürk'e düşman ya da kızgın değiller. Belki ailemin, Osmanlı hanedanının sonu oldu ama Türk halkının da kurtuluşu oldu" cevabını vermişti.
Minbere İkinci kez 7 Şubat 1923 Çarşamba günü Balıkesir'de Zağnos Paşa Camii'nde çıktı!..
6 Şubat 1923'te İzmir'den trenle Balıkesir’e gelen Mustafa Kemal Paşa'nın beraberinde eşi ve Kâzım Karabekir Paşa ile diğer yetkililer vardı.
7 Şubat 1923 Çarşamba günü öğleyin Paşa Camii'nde okunan mevlidden sonra minbere çıkan Gazi Mustafa Kemal Paşa "Balıkesir Hutbesi" diye anılan bu konuşmasında "Allah birdir, şanı büyüktür. Allah’ın selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun" diyerek söze başlamış ve kurulacak yeni devletin temel esasları hakkında mesajlar vermişti.
Zağnos Paşa Cami Hutbesinde cemaata şöyle seslendi…
“Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selâmeti, sevgi ve iyiliği üzerinize olsun.
Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenâb-ı Hak tarafından insanlara dinî hakikatleri tebliğe memur edilmiş ve resul olmuştur.
Temel nizamı, hepimizin bildiği Kur'ân-ı Azimüşşan'daki açık ve kesin hükümlerdir.
İnsanlara maneví mutluluk vermiş olan dinimiz, son dindir, mükemmel dindir. Çünkü dinimiz; akla, mantığa ve gerçeklere tamamen uymakta ve uygun gelmektedir.
Eğer akla, mantığa ve gerçeklere uymamış olsa idi bununla diğer ilâhî tabiat kanunları arasında birbirine zıtlık olması gerekirdi.
Çünkü bütün tabiat kanunlarını yapan Cenab-ı Hak'tır.
Arkadaşlar! Cenab-ı Peygamber çalışmalarında iki yere, iki eve sahipti. Biri kendi evi, diğeri Allah'ın evi idi.
Millet işlerini Allah'ın evinde yapardı…
Hazret-i peygamber'in mübarek yollarını takip ederek bu dakikada milletimize ve milletimizin şimdiki ve geleceğine ait konuları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde, Allah'ın huzurunda bulunuyoruz.
Beni bu şerefe kavuşturan Balıkesir'in dindar ve kahraman insanlarıdır.
Bundan dolayı çok memnunum. Bu vesile ile büyük bir sevaba nail olacağımı ümit ediyorum.
Efendiler! Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır…
Camiler, söylenenleri dinleme ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılması lazım geldiğini düşünmek, yani birbirimizin görüş ve düşüncelerini almak için yapılmıştır.
Millet işlerinde her ferdin zihninin başlı başına faaliyette bulunması lâzımdır.
İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz için her şeyden önce hakimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım.
Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum.
Hepinizin düşüncelerini anlamak istiyorum. Millî emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, millet fertlerinin tamamının arzularının, emellerinin birleşmesinden ibarettir.
Bundan dolayı benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim. "
Şanlı tarih hastalığında yeni aşama; Atatürk goygoyculuğu…
Muhafazakar kesimin en büyük rahatsızlığı tüm olumsuzluklar gözardı edilerek “Şanlı Tarih” anlayışıyla geçmişin putlaştırılması değil mi!..
Bir dönem TV ekranlarında gazete köşelerinde salon sohbetlerinde Osmanlı Padişahları’nı “Evliya” ilan eden sözde tarihçiler yok muydu!..
Ellerinden gelse padişahları neredeyse “Nübüvvet”le müjdeleyecek kadar ölü seviciler (Nekrofili), sadece muhafazakar kesimde mi var sanıyorsunuz?
Muhammed Bak, bu konuda ne diyor?..
19 Mayıs'ın 100.Yılı’nda: Samsun'dan "Sarı Saçlı, Mavi Gözlü ADAM”ın bir daha gelmesini gözlemek yerine; ülkesi ve milleti için Ssaçını/vözünü adama şuuruyla; vatanı için mücadelenin cesaret atası ol ki: ülkenin kurtuluşu için geçmişe övgülerle, "Kurtarıcı Bekleme" ahmaklığından, "Damarlarındaki Asil Kanın" Guvenciyle "Kurtuluş Önderi" Bilgeliğine Eriş! Atamızın Türk Gençliği'ne Emri Budur! Kutluluğu Daim Olsun!
Haksız mı?
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete