-Dmitry Nikolayevich Kozak
St. Petersburg ekibinde devir teslim Yuriy Uşakov’un yerine Dmitry Nikolayevich Kozak mı geliyor?
Başlıktan St. Petersburg’u çıkararak yetine Kremlin'i ekleyebilirsiniz. Çünkü bugünkü Kremlin ekibinin hemen hepsinin yolu bir şekilde St. Petersburg’tan geçmiştir. O nedenle Kremlin mitolojisinin panteonunu oluşturan aktörler ve onların üstlendikleri roller anlaşılmadan Rusya'nın yönetim sistemi çözülemez.
Vladimir Putin döneminin siyasi ve bürokratik elitleri, farklı sosyolojik ve mesleki statü kategorilerine ayrılabilir. Birçok analist bu figürleri, kökenlerine göre üç grupta sınıflandırır: Güvenlik servislerinden gelenler, Putin’in St. Petersburg’daki çevresinden olanlar ve 1990’larda kurulan özel işletmelerde yetişmiş isimler. Bunların çoğu, "siloviki" olarak bilinen güvenlik bürokrasisi içinden gelmektedir.
Bu elitlerin bir kısmı ise Yeltsin döneminden bu yana sistemde varlığını sürdüren “eski muhafızlar”dır. 1999’dan beri görevde kalan bu isimlerin birçoğu, aradan geçen yıllara rağmen hâlâ Rusya siyasetinin en etkili figürleri arasında sayılmaktadır.
Putin, 2000 yılında devlet başkanı olduğunda, çevresini sadık isimlerle yeniden şekillendirdi. Bu çekirdek ekip, 2000 yılında Kremlin’deki pozisyonlarını almış ve sonraki 20 yıl boyunca Rus siyasetinin temel taşları hâline gelmiştir. Söz konusu figürler arasında, Putin’in siyasi kariyerini başlattığı St. Petersburg Belediye Başkanı Anatoly Sobchak’ın çevresinde yer alan isimler öne çıkar. Anatoly Sobchak’ın yardımcılığını yapan Putin’in yanı sıra Yuriy Uşakov ve Dmitry Kozak gibi isimler de bu çevrenin parçasıdır.
Yuriy Uşakov’un görevden ayrılması Kremlin'de stratejik bir revizyon mu?
Rusya Devlet Başkan Yardımcısı ve Dış Politika Danışmanı Yuriy Uşakov, Türk-Rus ilişkilerinde son on yılın en kritik isimlerinden biri olarak öne çıkıyor. Türkiye’ye S-400 hava savunma sistemlerinin satışı, TürkAkım doğal gaz boru hattı ve Akkuyu Nükleer Güç Santrali gibi stratejik projelerde aktif rol üstlenen Uşakov, 2012 yılından bu yana Kremlin’in dış politika mimarisinde kilit bir aktör konumunda. Hem teknik uzmanlığı hem de Vladimir Putin’e olan kişisel yakınlığıyla dikkat çeken Uşakov, Kremlin içindeki “dış ilişkiler panteonu”nun en deneyimli figürlerinden biri olarak kabul ediliyor.
Ancak son dönemde Moskova kulislerinde, Uşakov’un görevden ayrılacağı ve yerine daha önce Cumhurbaşkanlığı İdaresi Başkan Yardımcılığı görevini yürütmüş olan Dmitry Nikolayevich Kozak’ın getirileceği yönünde spekülasyonlar artmış durumda. Kremlin'den bu iddialara dair şu ana dek resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak bu tür görev değişiklikleri, Rusya’nın dış politika önceliklerinde veya yönetim tarzında köklü bir revizyonun habercisi olabilir.
Putin’in sadık adamları Uşakov ve Kozak’ın stratejik rolleri…
Her iki isim de Vladimir Putin’in 1990’lı yılların başındaki St. Petersburg Belediye Başkanlığı döneminden bu yana yakın çalışma arkadaşları arasında yer alıyor. Bu bağ, onları sadece teknokrat değil, aynı zamanda rejimin ideolojik ve güvenlik mimarisinin taşıyıcı kolonları haline getiriyor. Bu nedenle, görev değişikliği ihtimali yalnızca bireysel bir rotasyon olarak değil, Kremlin’in dış politika ve iç yönetim stratejilerinde yeni bir sayfa açma girişimi olarak okunmalı.
Uşakov, 2012'den bu yana bu görevde bulunuyor ve Rusya'nın dış politika konularında kilit isimlerden biri olarak kabul ediliyor. Görev süresinin uzunluğu ve Putin'e olan yakınlığı göz önüne alındığında, görevden alınması veya yerine başka birinin atanması, genellikle büyük bir dış politika değişikliği ya da yönetimde önemli bir revizyonun işareti olabilir.
Uşakov’un uzmanlık alanı doğrudan dış politikadır. Uluslararası zirveler, lider diplomasisi, büyük güçlerle ilişkiler ve stratejik ortaklıkların koordinasyonu gibi konular onun ana sorumluluk alanına girer. Türkiye ile yürütülen enerji, savunma ve diplomatik temaslarda da Uşakov’un adı, perde arkasındaki ana koordinatör olarak anılmaktadır.
Dmitry Kozak ise daha çok iç siyasi yapı, bölgesel yönetimler ve kriz alanlarının yönetimiyle ilişkilidir. Özellikle Kırım’ın entegrasyonu süreci, Ukrayna ile yürütülen hassas temaslar ve Moldova’daki çözüm girişimlerinde aktif rol almış bir figürdür. Dış politika danışmanlığına getirilmesi halinde, bu değişiklik Rusya’nın dış politikasını daha güvenlik odaklı, “realist” bir çizgiye çekebileceğinin de işareti sayılabilir.
Rusya'daki siyasi sistemde, Putin'in çevresindeki bu tür figürler genellikle birbirleriyle doğrudan rekabet etmekten ziyade, Başkan'ın talimatları doğrultusunda kendi alanlarında etkili olmaya çalışırlar.
Görev değişikliğinin olası yansımaları…
Uşakov’un görevden ayrılması, Türkiye açısından da dikkatle izlenmesi gereken bir gelişme olacaktır. Çünkü Uşakov’un varlığı, Ankara-Moskova hattındaki diyaloğun istikrarlı ve teknik zeminde sürdürülmesini mümkün kılan önemli bir faktördür. Yerine geçmesi muhtemel olan Dmitry Kozak’ın diplomatik esnekliği ve Türkiye konusundaki geçmiş dosyalarla ilgili deneyimi ise sınırlıdır. Bu nedenle, olası bir görev değişimi Türk-Rus ilişkilerinde yeni bir denge arayışını tetikleyebilir.
Ayrıca Kremlin içindeki elit yapının dinamikleri göz önüne alındığında, bu tür atamaların sadece bir görev değişikliği değil, aynı zamanda güç merkezlerinin yeniden dağılımı anlamına geldiği unutulmamalıdır. Kremlin'deki klikler arası denge, güvenlik bürokrasisi ile dış politika çevreleri arasındaki nüfuz rekabetini de yansıtmaktadır.
Güncel bilgi akışı ve Kremlin'den resmi açıklama gelmediği sürece, Uşakov’un görevine devam ettiği, Türk-Rus ilişkilerindeki kritik konularda aktif rol aldığı bilinmektedir. Ancak Moskova'da duman varsa, Kremlin’in mutfağında kaynamakta olan bir kazan da vardır. Kazanı kaynayan ateşte vardır. Bu yüzden, bu gelişmeleri sadece bireysel kariyer değişiklikleri olarak değil, Rusya’nın yeni dış politika perspektifi açısından da dikkatle takip etmek gerekiyor.
Dmitry Kozak, stratejik dönüşümün anahtarı mı?
Dmitry Kozak, Putin'in uzun yıllardır güvendiği ve St. Petersburg döneminden bu yana birlikte çalıştığı bir başka önemli isimdir. Fakat Uşakov’dan farklı olarak daha çok iç politikaya ve kriz bölgelerine yönelik görevler üstlenmiştir. Ukrayna krizi, Kırım’ın entegrasyonu, Kuzey Kafkasya'daki istikrarsızlıklar ve Transdinyester gibi başlıklarda aktif görev almıştır. Son yıllarda Kremlin’in iç idaresinde ve stratejik dosyalarında hep o vardı.
Kozak’ın geçmişi, 1990’lardan itibaren Putin’le birlikte devlet yönetiminin merkezinde bulunmasına dayanır. Hukuk eğitimi aldıktan sonra Leningrad Savcılığı’nda çalışmış, ardından özel sektörde hukuk müşavirliği yapmış ve 1998’de St. Petersburg Vali Yardımcısı olmuştur. 2004’te Putin’in seçim kampanyasını yöneten Kozak, bir ara başbakan adaylığı için de düşünülen isimlerden biriydi.
Kozak, Ukrayna konusunda barışçıl çözümden yana…
Kozak’ın görev değişikliğinin en dikkat çekici yönü, Ukrayna savaşındaki tutumudur. Kremlin’e yakın kaynaklara göre, savaşın başlangıcında Kozak, Donbass'taki gerilimin diplomatik yollarla çözülmesi ve Ukrayna'nın NATO'ya katılmaması garantisi karşılığında askeri müdahaleden vazgeçilmesi yönünde bir barış planı hazırlamış, fakat bu öneri Putin tarafından reddedilmiştir.
Savaşın uzaması, Rus ordusunun ağır kayıplar vermesi ve cephede asker sıkıntısına düşülmesi, hatta son olarak Kuzey Kore’den 30 bin askerin cepheye gönderilmesi gibi gelişmeler, Kozak’ın teklifinin ne kadar isabetli olduğunu göstermektedir.
Kremlin’in bu noktada yeniden Kozak’a yönelmesi, savaş sonrası dönemde barışçıl bir çözüm arayışına girildiği şeklinde yorumlanabilir.
Kozak'ın kökeni Slav görünümlü bozkır çocuğu…
Kimleri ona Kuman Kıpcak Kossak Dimitri diyor. Haksız sayılmazlar. Çünkü Dmitry Kozak'ın soyadının Slavlaşmış bir Türk ismi olduğu belirtilmektedir. “Kozak” ya da “Kossak” adı, Kuman-Kıpçak kökenli “özgür savaşçı” anlamına gelen bir unvandır. Vassmer’in Etimoloji Sözlüğü’nde belirtildiği üzere bu terim, otorite tanımayan ve bozkır hayatına yönelen özgür toplulukları tanımlamak için kullanılmıştır. Kozak, 7 Kasım 1958'de Ukrayna SSC'ne bağlı Kirovohrad bölgesindeki Bandurovo köyünde doğdu. Gençliğinde GRU (Askerî İstihbarat) Spetsnaz birliğinde görev yaptı.
1985 yılında St. Petersburg Devlet Üniversitesi’nden hukuk diploması aldı. Ardından devlet hizmetine, daha sonra ise Kremlin’de üst düzey görevlerle devam etti. 2004 yılında Putin’in halefi olarak düşünülmüş, ancak bu görev Dmitry Medvedev’e verilmiştir. Yine de Kozak, Kırım’ın entegrasyon sürecini yönetmekle görevlendirilmiş ve Kremlin içinde etkisini sürdürmüştür.
Aile hayatı ve servet profili…
Hali vakti yerinde. Ne de olsa dünyanın her yerinde olduğu gibi bal tutan parmağını yalıyor. Belki bu nedenle Kozak’ın özel hayatı da kamuoyunun dikkatini çekmiştir.
Kozak evli. İlk eşinden Alexey (1984 doğumlu) ve Alexander (1988 doğumlu) adında iki oğlu var. Üniversitede öğrenciyken ilk eşi Lyudmila ile tanıştı; Lyudmila, Dmitry Nikolaevich'in memleketine büyükannesini ziyarete gelmişti. Düğünleri mütevazı ve kalabalık değildi. Evliliklerinden iki oğulları oldu. Lyudmila şu anda hayır işleriyle uğraşıyor ve “Her Çocuk İçin Aile” vakfının kurucusu.
Kozak'ın ikinci ve şu anki eşi Natalia Kvacheva’dır. Bu evlilikten bir kızları oldu. Kızları Varvara yurtdışında eğitim aldı. 2018’de gazeteciler, Varvara’nın prestijli İngiliz okulu Cheltenham Lady’s College’da okuduğunu ortaya çıkardı. Eğitim giderleri yılda 8,5 milyon rubleydi.
Natalia Kvacheva’nın hukuk alanında doktorası bulunuyor. 2000'li yıllarda memur olarak çalıştı ve Devlet Duması Kredi Örgütleri ve Finans Piyasaları Komitesi aygıtının başkan yardımcılığı görevini üstlendi. 2012'de Forbes sıralamasında politikacıların en zengin eşlerinden biri olarak yer aldı; 2011'de 7 milyon ruble kazandı.
Kozak’ın yükselişi yeni bir Kremlin döneminin habercisi mi?
Rusya'daki müesses nizam veya kurulu sistem tarafından Dmitry Kozak’ın tekrar ön sahneye çıkarılması, Kremlin içinde yeni bir stratejik denge arayışı olduğu izlenimi veriyor. Eğer Kozak’ın Yuriy Uşakov’un yerine atanması gerçekleşirse Rusya’nın dış politikada daha gerçekçi ve diplomatik çözümleri önceleyen bir çizgiye kaymak istediği anlaşılabilir. Özellikle NATO ile Ukrayna merkezli müzakerelerde daha sonuç odaklı bir sürecin başlatılması hedefleniyorsa, Kozak gibi pragmatik ve saha tecrübesi olan bir ismin bu süreçte öne çıkması sürpriz olmaz.
Kozak, Kremlin'deki “az ama öz konuşan”, ama kritik kriz anlarında "devreye sokulan" isimlerden biri. Göreve getirilirse, sadece bir devir teslim değil, aynı zamanda Kremlin’in iç ve dış politika koordinasyonunda önemli bir paradigma değişimi anlamına da gelecektir.
Uşakov neden gidiyor, Kozak neden geliyor?
Bu soru, Kremlin içindeki güç dengeleri, yaş faktörü, dış politika önceliklerindeki değişim ve Vladimir Putin’in yönetim tarzına dair önemli ipuçları sunuyor. Yuriy Uşakov, 1953 doğumlu ve 70 yaşını geçmiş bir diplomat. 2012 yılından bu yana Kremlin’de dış politika danışmanı olarak görev yapıyor ve bu görev öncesinde uzun yıllar büyükelçilik ve dış hizmetlerde bulundu. Artık aktif görevden çekilmesi, Kremlin'de sıklıkla uygulanan “onurlu emeklilik” stratejisinin bir yansıması olabilir.
Aynı zamanda Uşakov’un koordinasyonunu yaptığı TürkAkım, Akkuyu ve S-400 gibi büyük projeler artık belirli bir olgunluğa ulaşmış durumda. Bu projelerin teknik ve diplomatik inşası tamamlandığı için Kremlin şimdi bu başlıklarda siyasi ve güvenlik eksenli yeni bir faza geçiyor. Uşakov’un dış politikadaki yumuşak diplomasisi, Rusya’nın 2025 sonrası dönemde içine girdiği daha sertleşmiş uluslararası iklimde eski model olarak görülmeye başlanmış olabilir.
Bu noktada Dmitry Kozak’ın adı ön plana çıkıyor. Kozak, Kırım’ın entegrasyonu, Donbas ve Ukrayna’daki kriz süreçleri ve Moldova- Transdinyester denklemindeki müzakerelerde Putin’in “yangın söndürücüsü” olarak öne çıkarılıyor. Onun dış politika danışmanlığına getirilmesi halinde, bu gelişme, Rusya’nın dış politikasını daha realist, güvenlik odaklı ve sert güç temelli bir çizgiye taşıma isteğinin göstergesi sayılabilir.
Ayrıca Kozak, Putin’in St. Petersburg döneminden beri güvendiği, emir-komuta zincirine tam sadakat gösteren, siyasi ajandası olmayan ve Kremlin çizgisine tam bağlı teknokratlardan biridir. Bu özellikleriyle sadece dış politika değil, iç siyasi yapı ve bölgesel yönetim dosyalarını da entegre biçimde yönetme kapasitesine sahip. Kremlin’in dış politikayı artık yalnızca uluslararası düzlemde değil, iç istikrarla bütünleşik bir stratejik çerçevede ele aldığı yeni dönemde, Kozak gibi bir ismin tercih edilmesi şaşırtıcı değildir.
Uşakov’un görevden ayrılması bu yönüyle sadece bir bireysel karar değil, Putin’in dış politikada yeni bir dönem başlattığının simgesi olarak okunmalı. Kozak’ın gelişi, Kremlin’in dış dünyaya daha sert, daha stratejik ve daha caydırıcı bir dil kullanmaya başladığını gösteriyor. Bu değişim, kişisel değil sistematiktir. Kremlin’in hem iç hem dış politikayı birlikte ele aldığı, devlet aklını güvenlik merkezli yeniden kurguladığı yeni bir dönemin başlangıcıdır.
Dmitry Kozak’ın Türkiye’ye yaklaşımı nasıl olur?
Kozak, klasik anlamda bir diplomat değil; bürokratik kriz çözücü, güvenlikçi çizgide düşünen bir teknokrattır. Diplomatik nezaketten ziyade pragmatizm, yönetilebilirlik ve alan-denge politikası temelinde düşünür. Dolayısıyla Türkiye ile ilişkilerde duygusal, kültürel ya da tarihsel bağlılıklar üzerinden değil; güç dengesi, enerji güvenliği, bölgesel etkinlik gibi parametreler üzerinden pozisyon alır.
Türkiye, Kozak’ın gözünde bir “ortak”tan ziyade, kontrol edilmesi gereken bağımsız bir aktördür. Özellikle Suriye, Karabağ, Libya gibi sahalarda Rus çıkarlarına yakınlaştığı sürece ilişkiler istikrarlı gider. Ama eğer Türkiye, NATO ile uyumlu adımlar atar ya da Rusya'nın kırmızı çizgilerine dokunursa, Kozak tarzı bir yaklaşımda esneklik değil, cezalandırıcı dengeleme refleksi devreye girer. Yani Kozak’ın gelişiyle birlikte Türkiye’ye yönelik yaklaşım daha teknik ve çıkar odaklı olur, kişisel dostluklara ya da liderler arası sıcak ilişkilere fazla yer bırakmaz.
Uşakov döneminde Türkiye ile ilişkilerde Erdoğan-Putin kişisel kanalı üzerinden geliştirilen diyalog modeli, Kozak döneminde kurumsal katılık ve istihbaratçı bakış açısıyla yer değiştirebilir. Bu da olası diplomatik krizlerin daha hızlı tırmanabileceği, diyalog kanallarının daha az esnek olacağı bir döneme işaret eder
Rusya’daki Müslüman ve Türk kökenli etnik gruplara yönelik baskılar sürer mi?
Bu sorunun cevabı doğrudan Kozak’ın etki alanı kadar, Kremlin’in genel iç güvenlik stratejisiyle ilgilidir. Son yıllarda özellikle Dağıstan, Tataristan, Başkurtistan, Kabardin-Balkar gibi Müslüman ve Türk kökenli nüfusun yaşadığı bölgelerde sistematik baskı, kontrol ve merkeze bağlılık uygulamaları artırılmış durumda. Bu süreç, Federal Güvenlik Servisi (FSB), İçişleri Bakanlığı ve yerel valilikler üzerinden yürütülüyor.
Kozak, geçmişte bölgesel yönetimler ve federal yapılarla doğrudan çalışan birisi olarak bu mekanizmaların koordinasyonunda rol oynamıştı. Onun yönetim anlayışında merkezin otoritesi her şeyden önce gelir ve etnik ya da dini kimliklere yönelik hassasiyet değil, potansiyel tehdit ve denetim mantığı öne çıkar. Dolayısıyla, Kozak’ın etkili olduğu bir Kremlin düzeninde, Rusya’daki Müslüman ve Türk kökenli gruplara yönelik baskıların devam etmesi, hatta artması olasıdır.
Kozak’ın bu tür meselelerdeki refleksi, “entegrasyon değil kontrol, katılım değil denetim” şeklinde özetlenebilir. Özellikle Orta Asya kökenli göçmenler ve Kafkasya’daki genç nüfusun radikalleşme riski bahanesiyle daha sıkı takip altında tutulması, Kozak’ın güvenlikçi tavrını yansıtacak başlıca alanlardandır.
Sonuç olarak, Kozak’ın gelişi Türkiye açısından bir “dost” değişimi değil, yeni bir muhatap ve güç dili değişimi anlamına gelir. Erdoğan-Putin kişisel diplomasisinin sağladığı esneklik, yerini daha soğukkanlı, hesapçı ve sertlik yanlısı bir diplomasiye bırakabilir. Rusya’daki Müslüman-Türk topluluklar ise, Putin’in güvenlik devleti paradigmasının bir parçası olarak, dini veya etnik kimliklerinden bağımsız şekilde “potansiyel tehdit” algısıyla yönetilmeye devam eder. Kozak, bu paradigmanın sadece sadık bir uygulayıcısı değil, aynı zamanda onu sistemleştiren teknokratlardan biridir.
Kozak’ın Kremlin’de yeni kritik pozisyona gelmesiyle birlikte Türkiye’ye yaklaşımında daha pragmatik, kontrollü ve güvenlik odaklı bir çizgi benimsemesi beklenir. Türkiye’yi Rusya açısından yönetilmesi gereken bağımsız bir aktör olarak görecek, iki ülke arasında enerji, ticaret ve bölgesel çıkar dengeleri temelinde teması sürdürecektir. Ancak Kozak döneminde Erdoğan-Putin şahsi diplomasisinin sağladığı esneklik azalabilir, bu da ani gerilimlerin daha zor yumuşatılması anlamına gelir.
Rusya’daki Müslüman ve Türk kökenli etnik gruplara yönelik baskıların devam edeceği hatta artabileceği öngörülüyor. Kozak, merkezin otoritesini pekiştirmeyi ve risk gördüğü tüm bölgelerde sıkı kontrolü savunan bir teknokrat. Özellikle Kafkaslar, Tataristan, Başkurdistan gibi bölgelerdeki güvenlikçi yaklaşım daha da sertleşebilir. Müslüman ve Türk toplulukların dini ve etnik kimliklerinden çok, potansiyel “güvenlik riski” olarak görülmeleri sürecektir.
Azerbaycan-Rusya ilişkilerine gelince; mevcut gerilimler özellikle Karabağ ve bölgedeki güç dengeleri nedeniyle Kremlin için hassas bir konu. Kozak’ın sert ve gerçekçi yönetim tarzı, Moskova’nın Azerbaycan’a karşı daha temkinli ve kontrollü, hatta gerektiğinde baskıcı bir tutum almasına yol açabilir. Dağlık Karabağ çatışmasının yeniden alevlenmesi, Rusya’nın bölgedeki nüfuz mücadelesini sertleştirirken Azerbaycan ile ilişkilerde kırılganlık artabilir. Kozak, Rus çıkarlarını korumak adına Azerbaycan’la doğrudan çatışmayı önlemeye çalışsa da, bölgedeki gerilimler Kremlin’in kontrolünde daha az esneklik gösteren bir çizgide seyredebilir.
Kozak’ın göreve gelmesi Türkiye ile ilişkilerde daha mesafeli, kontrollü ve çıkar odaklı bir dönemin işareti. Rusya’daki Müslüman-Türk topluluklara yönelik baskılar ise Kremlin’in güvenlikçi refleksleri nedeniyle sürecek ve artabilecektir. Azerbaycan ile ilişkiler ise mevcut gerilimler çerçevesinde Rusya’nın bölgesel stratejisi doğrultusunda daha sert ve temkinli bir seyir izleyebilir.
Kozak’ın geleceği varsa göreceği çok şey de vardır.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
омюр челикдёнмез, Дикгазете