-İkinci Bölüm-
30 Mayıs 2021 günlü “Türkiye’de Berlin, Londra, Moskova, Roma, Paris, Pekin, Washington derin devlet yapılanması ve Aksakallılar!” başlıklı yazımın birinci bölümünde Berlin ve Londra merkezli/eksenli derin devlet yapılanmalarını ifşa ettim. Kaldığımız yerden devam edelim.
St. Petersburg/ Moskova Masası…
Slav ulusunun en büyük devlet yapılanması günümüzde Rusya Federasyonu tarafından temsil ediliyor. Doğu Slav halkı veya bu halkın soyundan olan kimselere Rus deniliyor. Diğer Avrupalı uluslara kıyasla Slavların Türk boyları ile tanışıklığı daha eski, uzun süreli ve esaslıdır.
Atilla’nın kurduğu Batı Hun devleti çatısı altında Slav kabileleri de yer alıyordu. Ardından Doğu Avrupa’da kurulmuş ilk büyük Hazar Kağanlığı egemenliğinde yaşadılar. Cengiz İmparatorluğu bugünkü Avrasya projesinin tarihi kültürel altyapısını oluşturur.
Cengiz Han, hükümdarlığı döneminde Deşti Kıpçak'taki Rus Knezlikleri ve Kıpçaklar ile İdil Bulgarları üzerine seferler gerçekleştirdi.
Torunlarının kurduğu Büyük Altın Orda/Altın Ordu Devleti Slavları içine alan Cengiz İmparatorluğunun mirasını kullandı. Slavlar, Türk devlet idaresinin yönetim sistemini içselleştirdiler.
200 yıl Rus Çarlığı'nın başkentliğini yapan St. Petersburg, Rus Çarı I. Petro tarafından 16 Mayıs 1703'te kuruldu.
Diğer Rus başkenti ise 1917 Ekim Devrimi'nden sonra Mart 1918'de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin yönetim merkezi olan Moskova.
Doğu Avrupa'nın önemli bir politik, ekonomik, kültürel ve bilim merkezi olduğu gibi Avrupa'nın 2. en büyük şehri.
Rus Masası, Türkleri diğer Avrupalı masalara göre daha iyi tanır…
Rusya'da büyük etnik topluluklardan Türk kökenli Türkçe konuşan halklar, yani Tatarlar, Başkurt, Yakutlar, Kumuklar, Karaçaylar, Balkarlar, Azeriler, Çuvaşlar, Nogaylar ve diğerleri de yaşıyor.
Nitekim 2010 yılında, Kazan şehrinin bininci kuruluş yıldönümü kutlamalarında Tatarca konuşarak herkesi şaşırtan Putin, Rusya'da iyi bilinen, "Hangi Rus'u kazısan altından Tatar çıkar" sözünü tekrarlamıştı.
2014 yılında Putin, 1612 yılında Tatar kökenli Kuzma Minin'in oluşturduğu gönüllüler ordusunun Rusya’yı, Polonyalı işgalcilerden kurtardığını hatırlatmıştı.
Halen Rusya Federasyonu Savunma Bakanı Sergey Şoygu; Tuva, Başbakan Yardımcısı Marat Husnullin, ve Dijital Kalkınma, İletişim ve Kitle İletişim Bakanı Maksut Şadayev; Tatar orjinli.
Çarlık ve Sovyet döneminde Rusların Türkiye’de istihbarat faaliyetleri…
Rus istihbaratının kesintisiz Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde faaliyetlerini sürdürdüğü ve hiç de zorlanmadığı söylenebilir.
Türk coğrafyasında haber alma ve nüfuz ajanlığı kapsamında insan kaynakları sıkıntısı yaşamamalarının en önemli nedeni, geçmişte Türklerle iç içe yaşamalarına bağlanabileceği gibi Osmanlı - Rus Savaşları sonucunda Kırım, Balkanlar ve Kafkasya’dan göç etmek zorunda bırakılan halklarla da ilgili olabilir.
Genellikle Müslüman göçmenlerle birlikte Müslüman olmayan unsurların da bu göç kafilelerine katıldıkları anlaşılıyor. Kırk yamalı bohça misali âdeta “Nuh’un gemisi”ni andıran İmparatorluk, çok farklı etnisite ve ve din ve mezheplere ev sahipliği yaptığından, Ruslar özellikle Fener Rum Ortodoks Patrikliği üzerinden istihbarat faaliyetlerini yürüttüler. Rus Çarları kendilerini Osmanlı egemenlik sahasında yer alan “Ortodoks Cemaatlerinin koruyucusu” ilan ettiler.
Sultan 2. Mahmut döneminde Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın payitahta isyanını bastırmak için Rus Çarlığından yardım istemesi de sürecin tuzu biberi oldu ve Osmanlı başkentinde uzun yıllar Rus etkisi çok net şekilde hissedildi.
İlk dönem Rus istihbarat faaliyetleri; Bolşevik Gizli Polisi ÇEKA’yı bir Tatar Türkü kurdu…
Rusya'da 1565- 1572 Korkunç İvan döneminde Çar'a muhalif Rus aristokratlarının mallarını müsadere etmek amacı ile kurulan Çarlığa bağlı gizli polis teşkilatı Opriçnina mensupları siyah üniformalıydılar, bellerinde bir köpek kafatası ve bir süpürge taşıyorlardı.
Bunlar daha çok Çarların otoritesine karşı çıkan Knezlerle uğraştıklarından Osmanlı coğrafyasına yönelik faaliyette bulunmadılar. 1881’de Çarlık Rusyası İçişleri Bakanlığının ünlü 3. Kısım’ın yerine kurulan Okhrana özellikle Ortodoks inancını benimseyen Osmanlı tebaasını kadrolarına dahil etti.
1918’de Felix Dzerzhinski…
Okhrana Bolşevik Devrimi’nin ilk yıllarında lağvedilince yerini Polonyalı Feliks Edmúndovich Djerzınskı’nin başkanlığında 20 Aralık 1917’de teşkil edilen Çeka aldı.
Feliks Edmúndovich Djerzınskı’nin ailesi On altıncı yüzyılda Polonya'ya yerleşen Tatar etnisitesine mensuptu. Cheka (Karşı Devrim ve Sabotajla Mücadele için Tüm Rusya Olağanüstü Komisyonu) karşı-devrimci faaliyetleri soruşturma ve bazı küçük cezalar uygulama yetkisine sahipti.
26 Şubat 1918'de Çeka, birkaç gaspçının ilk yasadışı infazını gerçekleştirdi. İçlerinden biri “Chechist” gibi davranmıştı, bu yüzden Dzerzhinsky onun ölümüne izin verdi.
Dzerzhinsky, Cheka'nın yeni merkezi olarak 2 Nolu Lubyanka Bolshaia Caddesi'ndeki bir sigorta şirketinin eski merkezini seçti. Kısa süre sonra korkunç bir üne kavuşan Lubyanka, yapısı nedeniyle ideal bir hapishane, Sovyet rejimine karşı birçok şüpheli muhalefetin ortadan kaybolduğu ölüm kalesine dönüştü.
Dzerzhinski kırk yaşlarında, ihtiyatlı ve bağnaz, uzun boylu, zayıf ve biraz kambur, genellikle üniforma giymiş, karakteristik bir keçi sakallı, devrimci davaya bağlılığına rağmen, halk ve Bolşevik liderlerin çoğu ondan korkuyordu.
Çünkü ideolojisine körü körüne bağlıydı, fikirleri uğruna yapmayacağı fedekarlık yoktu. Bolşevik devrimin başarısının tamamen kendisine bağlı olduğuna inanarak, düşman olarak gördüğü kişilere karşı acımasızdı.
Rus iç savaşından sonra Dzerzhinsky, Yahudiler, Polonyalılar veya Ukraynalılar ile diğer halkların komünizm davasına gönüllü olarak bağlanmasını sağlamakta başarısız gördüğü Lenin'i "Devrimi unutmakla" suçladı.
Buna karşılık Lenin, Dzerzhinsky'yi "işe yaramaz Rus şovenizmi" ile itham etti ancak genel olarak Dzerzhinsky, Lenin ve 1917 Büyük Ekim Sosyalist Devrimi'nden sonra Sovyetler Birliği'nde en yüksek hükûmet organı Halk Komiserleri Konseyi Sovnarkom'un emirlerine itaat etti
1922'den sonra Çeka birçok kez yeniden yapılanmaya uğradı. Sovyet rejiminin karşı devrimci faaliyetlerin saldırılarına karşı ayakta kalması için hayati önem arzeden bir siyasi-askerî kuvvet haline geldi.
1921 yılında Çeka'nın bir parçası olan Cumhuriyetin İç Savunması için Birlikler adıyla kurulan örgüt 200.000 kişiden oluşmaktaydı. 1921'de toplanan 8. Tüm-Rusya Sovyetleri Kongresi, Çeka'nın NKVD/ Narodnıy komissariyat vnutrennnih del/ İçişleri Halk Komiserliği ve Devlet Politik İdaresi'ne dönüştürülmesi kararı aldı.
General Wrangel’in Beyaz Ruslarını Sovyet istihbaratı kullandı…
1920 Sonbaharında, Bolşevikler karşısındaki yenilgisi üzerine, General Wrangel komutasındaki Beyaz Ordu, sivillerle birlikte Kırım'dan İstanbul'a geldi ve Fransız himayesine giren bu ordunun bir kısmı işgal altındaki İstanbul'un çevresinde kalırken, büyük bir kısmı da Gelibolu ve Limni adasına dağıtıldı.
Beyaz Ruslar ertesi yıl, ağırlıklı olarak Balkan ve Doğu Avrupa ülkelerine gönderildiler. Rus istihbaratı Beyaz Ruslar arasına sızdırdıkları ajanları ile Milli Mücadele yıllarında özellikle İstanbul ve çevresinde etkin oldular.
İlber Ortaylı, 2007'de İstanbul’da Rusya Başkonsolosluğu’nda Wrangel ordusundaki subayların çocuklarının ve torunlarının katıldığı bir tören ve ziyafette bulunduğunu yazmıştı. 2. Cihan Harbi’nde Rusya, Hitler Almanya’sının istilasına uğrayınca Avrupa ve İstanbul'da yaşayan Beyaz Ordu mültecileri vatanı desteklemekte pek tereddüt etmediler.
Kurtuluş Savaşı sonrası Rus istihbaratı Türkiye’de…
Kurtuluş Savaşı yıllarında geliştirilen iyi ilişkiler, savaşın Ankara Hükûmeti lehine sona ermesinden sonra da Sovyetler Birliği ile Türkiye'nin uzun yıllar stratejik olarak dost iki komşu devlet olmalarının başlıca temelini oluşturdu.
Türkiye'de işçi sınıfının, hatta burjuva sınıfının bile yeterince gelişmemesi Sovyetlerin komünizm rejimini Türkiye'ye ihraç etme isteğini sınırlaması ortak hasım devletlere karşı iki devletin birlikte hareket etmelerinden büyük ölçüde kolaylık sağladı.
Bu dönemde Sovyetler Birliği ile iyi geçinmek adına Türkiye'deki komünistlerin örgütlenmelerine de göz yumuluyordu. Türkiye'deki komünistler iki grupta toplanıyorlardı. Bunlardan Moskova grubu Mustafa Suphi çevresinde, Paris grubu ise Vedat Nedim (Tör) ve Ethem Nejat gibi Almanya'da eğitim görmüş ve Spartaküs ayaklanmasında yer alan, Avrupa'daki Bolşevik ve Sol komünist hareketlerden etkilenmiş aydınların çevresinde toplanmıştı.
24 Ağustos 1920 tarihli bir Fransız istihbarat raporuna göre, İstanbul'da 3 Rusya ve 13 Türkiye vatandaşı ile kurulan bir Bolşevik Komitesi çeşitli örgütlenme faaliyetleri yürütüyordu. Komite, şubeleşmesini Anadolu'nun birçok yöresinde gerçekleştirdiği gibi Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan'daki Bolşevik komiteleriyle de işbirliği yapıyordu.
Kızıl Ordu’ya bağlı istihbarat teşkilatı GRU kurucularından olan asker kökenli Semyon İvanoviç Aralov, Türkiye'ye büyükelçi olarak atanmış, 26 Ocak 1922'de Ankara'ya intikal etmişti.
gKıdemli bir OGPU casusu olan Georges Agabekov'a göre, Türkiye 1930'a kadar Sovyet gizli polisi ve istihbarat birimleri tarafından Sovyetlere karşı güleryüzlü ve zararsız bir güç olarak görülüyordu. Buna karşın, Sovyet yetkilileri polis ve istihbarat konusunda Türkiye'nin işbirliği önerilerine hiçte sıcak bakmadılar.
Troçki İstanbul’da, peşinde Rus ajanlar…
Leon Troçki, 1917 Ekim Devrimi’nin önde gelen yöneticileri arasında yer aldı. Kızılordu’yu kurdu. Lenin’in ölümünden sonra parti yönetimini ele geçiren Stalin tarafından tasfiye hareketleri sırasında 1927’de Alma Ata’ya sürgüne gönderildi, 1929 Şubat’ında ülke dışına çıkarılmasına karar verildi.
Sovyetler Birliği, Türkiye’den Troçki’nin siyasi mülteci olarak kabulünü talep etti. 23 Ocak 1929’da Moskova’daki Türk Büyükelçisi Vasıf bey, Ankara ile irtibata geçti ve Troçki ailesine “Sedov” adıyla vize verildi.
Yanında ikinci karısı Natalya, oğlu Leon Sedov ve iki de (GPU) Sovyet gizli polis ile birlikte Türkiye’ye gelen Troçki 12 Şubat 1929-17 Temmuz 1933 tarihleri arasında dört buçuk yıl İstanbul’da yaşadı. Türkiye’deki sürgün yıllarının çoğunu Büyükada’da geçirdi.
Türk İstihbaratı, Bilal Ertürk’ü Troçki’nin muhafızı olarak görevlendirdi. Sovyet istihbaratı karşı devrimci ilan ettiği Troçki’yi takip etmek için büyükelçilik personelinin yanı sıra daha önceden İstanbul’a yerleşmiş General Wrangel ordusundan artakalan Beyaz Rusları ve Türkiye Komünist Partisi mensuplarını görevlendirdi.
Ruslar, 2. Dünya Savaşında Ankara’da Alman Büyükelçiye suikast düzenledi…
Almanya, Avusturya ve Çekoslovakya’yı işgal etmişti. Bu iki ülkenin Ankara’daki elçiliklerini Almanya kullanmaktaydı. Avusturya elçiliği Nazilerin parti çalışmalarına tahsis edilmişti. Alman Büyükelçisi Von Papen ise Kavaklıdere’deki Çek Büyükelçiliğine yerleşmişti.
24 Şubat 1942 salı günü Von Papen eşiyle birlikte ikamet ettiği Çek Büyükelçiliği’nden çıkmış, Atatürk Bulvarı üzerindeki Alman Büyükelçiliği’ne yürüyordu. Elçiliğe yaklaştıkları sırada bomba patladı. Büyükelçi ve eşi hafif saldırıyı ciddi yara almadan atlattılar. Karşısına çıkan suikastçı onu bombayla yok etmek istemişti.
“Telefunken” marka bir radyonun içine bomba yerleştirilir. Bomba, bu tür operasyonlar için Alman askeri istihbaratı Abwehr’in genel olarak kullandığı tipten seçilir. Amaç, dikkatleri Sovyet istihbaratı üzerinden çekip suçu Almanlara yüklemektir. Bomba atıldıktan sonra Tokat’ı bir motosiklet alacak ve bölgeden uzaklaştıracaktır.
Olaylar planladığı gibi sonuçlanmaz.
Elçi Von Papen’in Vatikan’la birlikte Almanya, Amerika ve İngiltere’yi Rusya’ya karşı bir araya getirmek niyetindeki ama sonra Hitler tarafından tasvip görmeyen girişimlerini önlemek için bu suikast tertiplenmişti. Suikast işi için Yugoslavya’dan göç eden ve sözde komünist eğilimli Ömer Tokat adındaki bir talebe seçilmişti.
Makedonya’nın Üsküp şehrinden İstanbul’a gelen bir ailenin, 25 yaşındaki oğlu olan Ömer, 9 Haziran 1941 tarihinde Türk vatandaşlığına kabul edilmiş, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okumaktadır. Aynı zamanda Sanayici Ercüment Hüsnü Baki'nin fabrikasında çalışmaktadır.
Ercüment Hüsnü Baki; Behice Boran, Mehmet Ali Aybar ve Aziz Nesin gibi solun önemli isimlerini yakından tanımaktadır. Behice Boran’ın 1943-44 yılları arasında yayımladığı Adımlar dergisinde de makaleleri yayınlanır. 23 Aralık 2001 günü 87 yaşında öldü.
Ömer Tokat’ın Von Papen'e fırlatmak istediği bomba elinde infilak eder. Vücudu parçalanır. Polis, Tokat’ın kim olduğunu parça parça vücudundan, ayakkabının üstündeki dükkânın markasını da kullanarak, başkentin şoför ve garsonlarının yardımıyla çok çabuk tespit eder.
Nisan 1942'de Von Papen suikastiyle ilgili olarak toplanan deliller suikastçilerin, Sovyet Konsolosluk memurlarından Kornilov ve Pavlov adlarında iki kişi olduğunu göstermektedir. Sovyet Büyükelçiliği’nden iki kişinin yakalanıp yargılandığı davanın sonucunda mahkûmiyet kararları verildi.
Olay sonrası Ömer’in suç ortağı olduğu ileri sürülen arkadaşlarından İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Abdurrahman Sayman, berber Süleyman Sav ve SSCB’nin İstanbul Başkonsolosluğunda görevli Georgi Pavlov ile Leonid Kornilov tutuklanır. Bunlardan başka biri daha vardır, İstanbul'daki Sovyet Basın Ataşesi İsmail Ahmedov.
Türk ve Müslüman olan Ahmedov her şeyi anlatır. Ömer Tokat'ın görevi önce Von Papen'e ateş etmektir. Sonra da sis bombasını kullanarak kaçacaktı. Ömer Tokat, bu plânı bilmeden değiştirir. Önce sis oluşturup, sonra ateş etmek ister. Bilmediği bir şey vardır. Elindeki sis bombası değil, güçlü bir bombadır. Bu suikastı planlayanlar, suikast sonrası onun da ölmesini ister. Ancak o, bunu bilmez. Bilmeden kendini öldürür. Öldüreceği kişiyi de bilmeden kurtarır.
Abdurrahman ve Süleyman da, Ömer Tokat gibi, Üsküp doğumlu göçmen Türklerdendir. Sayman Tıp öğrencisi, Sağol ise berberdir. İstiklâl Caddesindeki Sovyet Başkonsolosluğu ile bağlantıları olduğunu söylerler. Pavlov İstanbul’daki başkonsolosluk binasında teslim alınır, Kornilov ise kaçmaya çalışırken Kayseri’de yakalanır.
1 Nisan 1942 günü başlayan mahkeme, Aralık ayında sona erer ve iki Türk gencine 10’ar yıl, Rus gizli servis elemanı olduğu ileri sürülen iki isme de 16 yıl hapis cezası verilir. Ruslar olayla ilgilerinin olmadığını ısrarla belirtirler. Görgü tanıklarının ifadelerine göre Ömer Tokat suikastı gerçekleştirirken olay yerinde görülen Rus Büyükelçiliği’ne ait kırmızı renkli aracın içinde bulunan ve gelişmeleri uzaktan takip eden kişinin Rus Kornilov olduğu anlaşılmaktadır.
Soğuk Savaş yılları…
Sovyet istihbarat kurumu KGB'nin ilk dış istihbarat faaliyetini Ankara'dan başlatmış, İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sırasında da KGB, Türkiye'de önemli istihbarat ağları kurmayı başarmıştı.
Daha önce Sovyet gizli polis teşkilatı Çeka'nın kuruluş kısmında değindiğim Tatar asıllı KGB'nin efsane kurucusu sayılan Dzerjinski, yurtdışında dış istihbaratının oluşturulması çalışmalarına ilk önce Ankara'dan başlıyor.
Dzerjinski, Finlandiya'da A. Filippov adlı bir ajanı olmasına rağmen yurtdışı istihbarat ağının ilk adımını Ankara'dan atıyor. Dzerjinski, Türkiye'ye ajan gönderiyor. Bu bağlamda 1919 yılı başlarında Sovyet Rusyası'nın Ankara Özel Temsilciliği'ne (Sovyet elçiliği henüz kurulmamıştı) mektup yazarak Türkiye'de VÇK ajanına yardımcı olmaları isteğinde bulunuyor.
Moskova, Romanya, Bulgaristan, Yugoslavya ve Yunanistan'da gayrıresmi istihbarat ağı kurmayı da planlıyordu. KGB'nin amacı Türkiye'deki istihbarat ağını kullanarak Balkanlara ajan göndermekti. SVR'nin web sayfasında, "Temmuz 1943'te Dış İstihbarat'ın İstanbul'da ikinci ayağı kuruldu. Moskova ile bağlantılı olan iki yetkili de Ankara'da oturuyordu. Türkiye'deki rezidansın yabancılar arasında kıymetli kaynakları vardı, ama Türk siyasi çevrelerinde doğru düzgün ajanı bulunmuyordu" ifadeleri yer alıyor.
2. Dünya Savaşı sona erdiğinde ABD yayılmacılığına karşı Rusya Gizli Servisi Soğuk Savaş yıllarında, KGB yapılanmasıyla CIA’ya alternatif bir gizli servis ortaya çıktı.
Türkiye, İkinci Dünya Savaşı sonrasında SSCB tehditleri karşısında ABD yanlısı bir dış politika benimsemek zorunda bırakıldı. Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu üçgeninin ortasında yer alması, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına sahip olması, SSCB’ye komşu olması Türkiye’yi stratejik açıdan son derece önemli kılmıştır.
Sovyet ajanları kimi zaman siyasi mülteci, Sovyetler Birliği’nin Türkiye’de inşa ettiği sanayi tesislerinde görevli mühendis veya teknisyen, Türkiye’deki akrabalarını ziyarete gelen Sovyet vatandaşı, bilim insanı, gazeteci, sporcu gibi kisveler altında Türkiye’de faaliyet gösterdiler.
Hatta KGB, Türkiye'ye göndereceği ajanları, ülkede Seydişehir ilçesinin tıpkısını inşa ettiği 'ajan kent' Odintsovo'da eğitmişti.
Seydişehir'deki Alüminyum Tesisleri'nin inşası sırasında çeşitli görevler altında çalışan ''casusların'' hafta sonları çevre il ve ilçelerde istihbarat faaliyetlerinde bulunabilmeleri, Odintsovo'da inşa edilen ''Seydişehir''de KGB elemanlarının nasıl MİT ajanlarından kurtulacakları anlatılmıştı.
Mesela Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin'in, Aliağa'daki Tüpraş'ın inşaatında bir yıl kadar çalışırken aslında KGB ajanı olarak staj yaptığı ortaya çıkmıştı.
Daha önce belirttiğim gibi Türkiye’deki en önemli insan kaynakları eski Çarlık Rusya’sından Türkiye’ye göç etmiş etnik unsurlardı. Nitekim ABD’nin silah ambargosuna karşılık 26 Temmuz 1975 tarihinde Türkiye'nin bu üs ve tesislere el koyması Moskova’da büyük bir sevinç ile karşılanmıştı.
Türkiye’nin bu kararı uygulamakta ne denli samimi olup olmadığını öğrenmeye çalıştılar. Bu kapsamda KGB tarafından Türkiye hakkında istihbarat yapmaya zorlanan Bulgar kökenli Türk vatandaşı Tratov olayı örnek gösterilebilir. Tratov Sovyet İstihbaratının verdiği kod isimdi. Tratov’dan Batı Anadolu’daki Türk askeri üslerinden özellikle Balıkesir'de bulunan NATO Hava Üssü ile ilgili bilgi istenmişti.
Türkiye’de Rus tarihi, edebiyatı, coğrafyası ve kültürünü çalışan insanlar kadar Rusya’da da Türk kültürünü, coğrafyasını hatta Türk İslam coğrafyasını çalışan akademisyenlerin mevcudiyeti biliniyor.
Bolşevik Devrimi sonrasında yaklaşık iki milyonu bulan Rus mülteciler, Türk-Yunan nüfus mübadelesiyle birlikte Avrupa'daki en önemli mülteci meselesi olarak, uzun süre Milletler Cemiyeti'nin gündeminin önemli başlıklarından birini oluşturacaktır.
Uzun süre Doğu Bloku’na mensup ülkeler istihbarat servisleri, istihbarat konusunda Rusya’ya yardım ettikleri gibi dış ülkelerde bulunan Rus vatandaşları ile Sovyet müesseseleri ve dünya Komünist Partileri de, Rus istihbarat servislerine hizmet etmişlerdir.
Günümüzde Rusya Federasyonu’nun ise Ankara’da Büyükelçiliği; Antalya, İstanbul ve Trabzon’da muvazzaf Başkonsoloslukları; İzmir’de Fahri Konsolosluğu mevcuttur. SSCB dağıldıktan sonra, Rusya’nın 1992’de silah sattığı ilk NATO ülkesi Türkiye’ydi.
Soğuk Savaş döneminde Moskova liderliğindeki Sovyet ülkelerine karşı güvenlik işbirliği oluşturmak için kurulan NATO üyesi Türkiye ile Rusya arasında, Suriye dışında birçok alanda çıkar uyuşmazlığı var. Bu uyuşmazlıklar, ekonomi ve enerji alanında yapılan işbirlikleri neticesinde son yıllarda yüksek sesle dile getirilmese de, "diplomatik çatışma alanları" olarak varlığını sürdürüyor.
Nitekim Rus istihbaratının kelle avcıları Türkiye'de son yıllarda eski Sovyet ülkeleri vatandaşlarını hedef alan bir dizi suikastı adeta ellerini kollarını sallayarak düzenledi.
Rus istihbaratının Paralel Türk Derin Devleti…
Nasıl ki Alman ve İngiliz istihbaratlarının Türkiye’de sahte paralel derin devlet yapılanması var, aynı şekilde Rusların da üç yüz yıl geçmişe sahip bir derin paralel yapıları mevcut. Akademisyenler, sporcular, gazeteciler, tüccarlar, siyasiler hatta bazı askerler bu yapının unsurlarındandır.
Şirketler, bu tür ilişkiler ağının paravanıdır. Eski Çarlık ve Sovyet coğrafyasından Türkiye Cumhuriyeti topraklarına göç etmiş /ettirilmiş etnik topluluklar bu yapının en önemli yerli insan kaynağını oluşturur.
Komünizmin tedavülden kalkmasından sonra, Avrasya jeopolitiği, Rus istihbaratının Türkiye’deki gölge Türk müttefiklerinin kendilerini gizleme konusunda elverişli ideolojik bir aparatına dönüşmüştür.
Uzun sözün kısası; kimi safdiller, sözde “Türk derin devletine hizmet ediyorum” derken farkında olmadan Rus istihbaratının kucağına düştüğünü fark etmez bile.
-devam edecek-
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete
Kaynakça;
https://www.mfa.gov.tr/turkiye-rusya-siyasi-iliskileri.tr.mfa
Robert Gellately. Lenin, Stalin ve Hitler: Sosyal Felaket Çağı. Knopf , s. 46-48
George Leggett, Cheka: Lenin'in Siyasi Polisi. Oxford University Press, 1987, s. 197-201
Mehmet Atay, Rusya Gizli İstihbarat Servisleri: KGB’nin Kısa Tarihi https://www.21yyte.org/assets/uploads/files/309-328%20mehmet%20atay.pdf
https://www.librakitap.com.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=67&Itemid=105
https://sadfor.savtera.org/index.php?topic=1002.0
Jackson, George; Devlin, Robert (1989). Rus Devrimi Sözlüğü . Jackson, George; Devlin, Robert (1989). Dictionary of the Russian Revolution Greenwood basın. s. 722 Soviet Union -- History -- Revolution, 1917-1921 -- Dictionaries
Gerson, Lennard D. (1976). The Secret Police in Lenin's Russia Gerson, Lennard D. (1976). Lenin'in Rusya'sında Gizli Polis, Tapınak Üniversitesi Yayınları. s. 332 . I
https://www.milliyet.com.tr/amp/yazarlar/ilber-ortayli/istanbul-daki-misafir-1316325
https://odatv4.com/trockinin-istanbul-gunlerinin-hic-bilinmeyen-hikayesi-2202161200.html
Çağatay Benhür, (2008). "1920'li Yıllarda Türk-Sovyet İlişkileri: Kronolojik Bir Çalışma". Türkiyat Araştırmaları Dergisi. Konya: Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü. ss. 277-309.
https://www.evrensel.net/haber/300480/74-yil-once-ankaradaki-suikastin-oykusu
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ilber-ortayli/buyukelciye-suikastin-hatirlattiklari-40316616
https://www.almanaktr.com/index.php/turkiye-den-olaylar/turkiye-1940-1949/102-1942/487-24-subat-1942-ankara-da-alman-buyukelcisi-von-papen-e-suikast-tesebbusu
https://www.aydinlik.com.tr/tarih/2016-aralik/von-papen-suikastinin-bilinmeyen-hikayesi
https://mehmetperincek.com/wp-content/uploads/2016/06/Von_Papen_Suikastini_Kim_Duzenledi.pdf
https://www.sabah.com.tr/pazar/2019/11/24/kgb-ajani-tratov-karakoyu-nasil-birbirine-katti
https://www.dw.com/tr/so%C4%9Fuk-sava%C5%9F-d%C3%B6neminin-istihbarat-ar%C5%9Fivi/a-4177600
https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-51389034
https://turkrus.com/538341-kgb-istihbarati-turkiye-saldirmayacakti-xh.aspx
https://www.gazetevatan.com/kgb-den-turkiye-icin--ajan-kent--137810-gundem/ https://mobile.beyazgazete.com/haber/kgb-ilk-dis-istihbarat-faaliyetini-ankara-dan-baslatmis-959139.html
https://www.google.com/amp/s/www.yeniasir.com.tr/gundem/2015/12/09/aliaga-ajani-putin/amp