?>

Kim kime bağlı; Olimpiyat - Paralimpik Oyunlar! Bu ayrımcılık niye?

Ahmet Gülümseyen

3 yıl önce

Tokyo Olimpiyatları devam ederken, göze çarpan ‘ayrıştırmayı’ yazmasak bugün sahada mücadele eden özel gereksinimli (engelli) sporcu/teknik ekip ve yöneticilere haksızlık yapmış oluruz. 
23 Temmuz - 8 Ağustos 2021 tarihleri arasında Tokyo 2020 Olimpiyat Oyunları, 24 Ağustos - 5 Eylül 2021 tarihleri arasında Tokyo 2020 Paralimpik Oyunları
Ülke ve şehir aynı olsa da, organizasyonu üstlenen komiteler farklı; “Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), Uluslararası Paralimpik Oyunlar Komitesi (IPC) )”.
Kim kime bağlı, anlamak güç. 
Eğer, yaklaşımımızdan eğer farklı düşünülüyor ise, ister istemez şu soru geliyor insanın aklına; “Bu ayrımcılık, Organizasyonların farklı tarihte gerçekleştirilmesi niye?” 
Bunun cevabını Olimpiyat Komitelerinin vermesi gerekiyor. 
Cevap aranan sorunun karşılıksız kalması ise, konuya gerekli eğilim, hassasiyetin gösterilmemesi manasına gelir. 
Bir yandan “Herkese eşit, herkese aynı mesafede olmalı” gibi yaklaşımda bulunuyor, hatta “özel gereksinimlilere (engelli) pozitif ayrımcılık yapılmalı” derken, yüksek sesle bir kez daha soruyoruz; “Bu ayrımcılık, ayrıştırma niye?
Bu sorunun tek bir karşılığı olsa gerek, uluslararası komitelerin ‘işlerine’ geldiği gibi hareket etme arzusu. 
Demek oluyor ki, insani anlayış ve vicdan sahibi olmak sözle değil, icraatla olursa değer taşır. 
İşte bu ayrımcı ve ayrıştırmayı en iyi şekilde diğer Spor Organizasyonlarında olduğu gibi, Tokyo 2020’de görmekteyiz.
Olimpiyat” adı altında, güya aynı çatı altında faaliyet gösterilen Organizasyon, aralarında iki hafta arayla engelli ve engelsiz olarak gerçekleştiriliyor ve adlarına Olimpiyat & Paralimpik Oyunlar deniliyor…
“SUALİ MUKADDERLER VE OLİMPİYAT GERÇEĞİ”
Adı en üst seviyede olan Spor Organizasyonunda, açılış ve kapanış törenleri bile farklı. 
Oysa ki aynı tarihte başlayıp, aynı tarihte sonuçlanması gerekirken, logosunda 5 kıtayı temsil eden ve “bütünleştirici” olarak ‘lanse’ edilen, Organizasyonda gelinen nokta ortada. 
Kimin işine nasıl geliyor ise, yapılan etkinliği istedikleri şekle/yapıya büründürüyorlar, dersek abartmış olmayız. 
Böylelikle, sporun sadece ‘spor’ olmaktan öte bir mücadeleden de öte, yaşama, yaşatma veya yok etme şekline dönüşebileceğini görmekteyiz. 
Adı her ne kadar ‘spor’ olsa da, sahip olunan ‘ideolojilerin’ sahaya yansıma şeklidir. 
Organizatör, sporcu, antrenör, yönetici ve diğerleri. Herkesin kendine göre hesabı vardır ve sürece farklı şekilde yaklaşır.
Madalya kazanmak, bayrağını göndere çekmek, para kazanmak, v.b. organizatörlerin sürecin hiç de göründüğü gibi olmadığı, farklı ‘ideolojilere’ hizmet amacı taşıyabileceği gerçeğinin de göz ardı edilemeyeceğini ‘bilmekte’ yarar var. 
Bu hususta Üstad Abdurrahman Dilipak’ın 21 Ağustos 2021 tarihli ‘Suali mukadderler ve Olimpiyad gerçeği’ başlıklı yazı önem taşımaktadır. 
Yazıda geçen “Vahşi bir pagan inancını ‘Kültür, sanat, spor’la soslayınca sorgulanamaz bir değere dönüşüyor. Hatta modern, seküler bir kutsala dönüşüyor…” ifadesi ve bu birkaç cümlelik ifade bile, konunun ehemmiyeti ortaya koymaya yetiyor…
SPORU VAHŞİ BATI MEDENİYETİNE UYDURMA ÇABASI
Sağlıklı kalma, sosyalleşme, özgüven vb. gerçekleri göz önüne getirdiğimizde, insanoğlunun huzur ve barışı tahsis etmek için sporu sadece bir ‘araç’ olarak görmek gerektiği düşüncesinin, dün olduğu gibi bugün de arkasındayız. 
Olması gereken bu!
Süreci biraz ‘irdelediğimizde’ durumun hiç de öyle olmadığı kanaatine varmak güç değil. 
Canavarlaşmış batı anlayış/medeniyetine sahip egemen güçler, sporu kötü heveslerine ‘malzeme’ yaparak, siyasi ve ekonomik ‘güç’ gösterisine dönüştürmekten geri kalmıyorlar. 
Örnek mi?
Rus sporcuların ‘doping’ iddiasıyla Tokyo Olimpiyatlarına katılmaları ellerinden alınırken, aynı ülkenin ‘Rusya Olimpiyat Komitesi’ adı altında Oyunlara katılmasına müsaade edilmesinin tek bir nedeni olabilir; “Güç bende, ben ne dersem o olur!
Madem Rus sporcular doping cezası aldı, ülkeye verilen cezada neden geri adım atıldı? 
Madem ‘af’ geldi, neden Rusya değil de ‘Rusya Olimpiyat Komitesi’ adı altında yarışmalara katılmaları istendi! 
Böyle bir süreci gördükten sonra, sporun, dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin ‘tarafsızlık’ ilkesinden hareketle, birleştirici ve bütünleştiriciliğinden söz edebilir misiniz? 
Mümkün değil!.. 
Tokyo 2020 Olimpiyatları tamamlanmasından iki hafta sonra özel gereksinimli (engelli) bireylerin katıldığı ve her bir yarışmacının insanlığa örnek olabilecek azim ve başarıya dönüşen hayat hikâyelerinin madalyaya dönüşmesinden kimler ne kadar haberdar?
Sadece yarışma değil Organizasyon aşamasında da 2020 Tokyo, “Futbol sadece futbol olmadığı gibi, spor da sadece spor değildir” sözünün yaşandığı, teyit edildiği yer oldu…
.
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI